-İLKİM-

11 2 0
                                    

"Güneşle parlayan kumral saçlarına eğilip öptüm uykusunun en güzel yerinde. Nasılda mışıl mışıl uyuyor bebek gibi kokuyordu, yanağında yanağına koyduğu elinin izi çıkmıştı. Seyre dala dursundu insan sevdiğini izlerken" diye kitabını okurken kapısı tıklatılmış kapı aralığından annesinin kafası görünüyordu Delal' in. İki dakika öylece süzdükten sonra kapıyı da aralık bırakarak çıkmıştı annesi. Hayır bir şey demedin tamam okey annecimde kapıyı örtsen bari diye söyleniverdi içinden. Dışından söylese annesinin duyacağı tutardı mazallah falan...Otur otur sıkılmıştı dışarı çıkıp biraz dolaşacaktı evde oturmaktan her yanı ağrımıştı. Termosu için kahve hazırlayıp termosa doldurup vestiyere iliştirmişti. Oraya koymasa mutlaka evden çıkmadan önce unutacaktı kendini biliyordu.

...

Anahtar tamam, kulaklık tamam, termos tamam, okuma kitabı tamam ee daha ne kalmıştı kendisi de burada olduğuna göre yürüyebilirdi artık. Kırmızı dizlerinin altında biten trençkot çok mu abartı olmuştu yok ya siyah etek onu dengeliyordu. Siyah da bluz giymişti bide siyah gözlükler aslında kırmızı trençkotu olmasa pekala siyah pullu bir şalla cenaze kombini de olabilirdi. Amaann be ne vardı alışık değildi dikkat çekmeye süslenip püslenmeye yeni yeni öğreniyordu böyle şeyleri. Hatta ilk rujunu arkadaşı geçen de hediye etmişti. Nude ton bir rujdu altında 03 falan yazıyordu neydi seri numarası falan mıydı ufo görmüş gibi incelemişti Delal. İsminin anlamını ancak bir insan bu kadar taşıyamaz diye tıkır tıkır ayakkabılarıyla yürürken söyleniyor kulağında ise 90'lar pop karışık çalıyordu. Ufaktan havaya girmişti bile podyumda yürür gibi ritimle yürüyordu...

"Olmaz dostum bu aşk mı böyle seni uyanık seni derdini söyle

Olmaz dostum bu aşk mı böyle seni uyanık seni derdini söyle

Olmaz dostum bu aşk mı böyle seni uyanık seni derdini söyle

Olmaz dostum bu aşk mı böyle seni gidi gidi gidi derdini söyle

Ya bende bu inat bende bu yürek bende bu deli hasret varken
Ama sadece bir gecelik aşksa bu korksun benden"

Arada şarkının sesi dışarı çıkıyor mu diye etrafı kontrol edip kulaklığı takıp takıp çıkarıyordu. Ne yani bunu bir tek kendi yapmıyordu inşallah. Kalite kontrol ömenni evet ömenni 'önemli'değil düzeltmeyin beni diyerek yola devam etti yanından geçtiği park gözüne ilişmişti adımları da takip edercesine peşinden geliyordu bu kararının. Yapraklarda dökülmüştü biraz sarı kırmızı turuncu heryer palet çeşitliliğinde renk yelpazesi oluşturuyordu. En uç köşedeki banka gözü ilişti 'yok ya orası da çok kuytu' diyerek vazgeçmişti. Çok girişte olmayan şöyle ortalarda bir bankı gözüne kestirmişti bak bu olurdu işte. Oturacağı masasının üstündeki yaprakları üfleyip düşürdü ayy sanki mumu üflüyordu. Sağa solu kontrol etti kimse bakmıyordu rezil olabilirdi kendine sorun yoktu. Oturacağa oturdu derin bir hooh yaptı sanki dağ bayır dere tepe aşıp gelmişti. Kaynana gibi susmayan iç sesi de zaten ona eşlik edip duruyordu. Bez çantasının içinden not defterini çıkardı doğada bir şeyler yazmak hoşuna gidiyordu. Bir de yağmur sesi açıp kendine fon müziği oluşturmuştu ohh yazması için her şey hazırdı. Yağmur sesi kadar onu sakinleştiren başka bir şey yoktu. Kalemi eline aldı kalem sanki elinde yağ gibi kayıyor dizeler birbirini kovalıyordu. O sırada şu dizeler ortaya çıktı...

Konuşsana Süheyla...

-Ne konuşayım kırgınlık dolu bavulumu hediye paketlerine sardım diye iyi gözüktüğümü mü?

Hayır yüzünüze söylemeyeceğim yaptığım iyilikleri bu densizlik olur pekala siz yapıyorsunuz ama bana yakışık almaz.

Diyorum ya bu devrin insanı değilim, çokça umut asar yokluk bulurum heybemde.

Sillage "KOKUNUN İZİ"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin