-MODERN DOĞALLIK-

5 0 0
                                    

Yeni uyanan insan güzelliğiyle uyanıyorum aslında öyle bir şey yok. Yüzünü aynada gördüğüne sevindiğin günler var sadece. Ama bazı sabahlar aynaya bakarken diyorum ki şiş yüzüm bir tek bana mı tatlı geliyor. Perdeleri açıyorum, bu güneşi selamlama rutinim.  Bir tur daha uyusam diye aklımdan geçiriyorum. Yapılacaklar, işler bir yandan sosyalleşme perilerim öte yandan çekiştiriyor bir günlük tatilimde. Evi görmezsem yapılacak iş olduğunu da düşünmem harika, hazırlanıp dışarı çıkalım kahvaltıyı da dışarda etmiş olurum.
.
.
İki tost 3 çay beni akşama kadar götürür. Alışveriş için nereye gitsem, kıyafet mi alsam, kozmetik mi baksam yoksa sinemaya gidip pişman olup filmi evde de izlerdin bunun için mi dışarı çıktık diye kendimi mi paylasam? Sorularla dolu beynimde mağazaları dolaşmaya başladım. Tek alışveriş yapmak benim antideprasanımdı. Kimse beni o kadar uzun beklemeye dayanamadığı için kararsızlığımla kalakalıyordum. Ohh oluyor sana dedi iç sesim. İç ses değil düşman mübarek. Kendimle bir anlaşma yaptım dışarı çıkmadan ihtiyaç ve istek listesi yapacaktım. İhtiyaçların çoğu, isteklerden ise bir tane seçme hakkım vardı. Saatler boyu düşünmeye son diyip kozmetik mağazasına attım kendimi. Her şey gözüme o kadar güzel gelmeye başlamıştı ki 'istek değil ihtiyaç' diye sepete bir kaç parça vitaminler serumlar elime ne geçtiyse attım. Sırada beklerken aklıma doluşan cümleler şunlardı bunlar yüzümde işe yarayacaklar mı? Yarasalar bile nereye kadar sürecekti devamlı kullanmalı mıydım? Sürmesem eksik mi kalırdım ya da neden yüzüme bir şeyler sürmediğimde bakımsız hissediyordum? Sıradan çıksam ürünleri bıraksam ayıp olur muydu? Ya da alayım işe yaramazsa bir daha almazdım nasılsa.
.
.
Nasıl bir algı oluşturmuşlardı biz de ki yapmayınca eksik kalıyor eksik hissediyorduk. Ya da farklı kabul ediliyorduk. Tercih meselesinden çıkmış ihtiyaç gibi empoze edilmişti bir çok ürün. En son ne zaman kendime şarkı söyleyerek saçlarımı taramıştım hatırlamıyorum. Kendimizle geçireceğimiz güzel anların iyileştirici gücünü unutmuştuk sanırım. Kremler losyonlar pat pat yüze sürüp acele çıkışlar yetişmeler belki de hepsi yüzümüze yansıyordu. Telefonla ilgilendiğimiz kadar ruhumuzla ilgilenmiyor çoğu zaman nasılsın sorusunu başkalarından beklerken kendimize bir kere olsun o soruyu sormaktan kaçıyorduk. Nasıl olalım işte, her şeyin somutlaştırılmışını kullanıp geçici mutluluklar satın alıyoruz. Eminim bir çoğumuz iş, ev, yemek, çocuk, kariyer döngüsünden kendiyle kaliteli zaman geçirmiyordur. Bir ağaç altında kitap okumayı boş buluyoruz aman ne faydası olacak etiketiyle telefonda, okuyacağımız kitap kadar vakit geçirdik mi yetiyor bize. Hobi mi? İlkokulda yahut iş başvurularında boş kalmasın diye doldurulan yer değil miydi? Kimdim neyi severdimden nasıl geçinirime uzanan bir yolculuk. Psikolojim bozulmasın diye battı balık yan gider hesabıyla alınan anlık istekler. Mutlu etmeyen etsede unutulan. Bir mekanda otururken dahi sohbetin derinliği yok. 3-5 cümle sonrası telefonla uğraşmalar şarj yoksa onu da taktırıyoruz ki biraz telefona bakabilelim eksik kalmayalım masada. Ve kapanış. Fotoğrafları gidince atarsın. Yorum yaptım sen de yorum yap canım kalp de koy. Ödümüz kopuyor bir anı yaşadığımıza birileri ikna olmayacak diye. Bakkala diye çıkıp avusturalyada kahve içip fotoğraf paylaşmadan dönmek istiyorum dümdüz. Bir şey yapmamaktan bahsetmiyorum gösterme ihtiyacı duymayacak kadar eğlenmek benimkisi. Anı kalsın diye tabi fotoğraf çekinelim ama bu yemek yediğimiz zamandan uzun sürmesin mesela. En az bir tane kendimizle yapmaktan hoşlandığımız bir etkinliğimiz olsun. Çiçek yetiştirip başkalarının bahçelerine özenmeyelim. Paylaşalım çiçeğimizin minik kökünü. O kaydettiğimiz ama hiç yapmadığımız  tariflerden birini deneyelim. Ben de pek beceremem ama deneyelim. Yağmurda ıslanalım 5 dakika. Hatta çamur olalım su birikintisine atlayıp. Yaşayabildiğimizi hatırlayalım robot gibi yaşamadan. Gardımızı indirelim incinebileceğimizi göze alarak. Teneke yığını olmayalım gün sonunda paslanan. Kendi yorgunluğumuzu kendimiz alalım. Sabah kedilere selam verelim insanın gülesi geliyor bak. Az daha gülümse biraz çene kasların ağrısın. Ohh bee kendin varmış...
.
.
Ben Ayda. Şehrin kokusuyum. Beni nasıl beslerseniz o şekil koku yayarım. 
   

Sillage "KOKUNUN İZİ"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin