Jeongin tribünlerde oturmuş elindeki şişeden suyunu yudumlarken kafasında dönüp dolanan insanların soruları gözlerini kapatmasını sağladı. Öğretmenler ve öğrenciler birkaç gündür okula gelmeyen Felix'i konuşuyordu.
Felix neredeydi, hasta mıydı, okulda fazlasıyla tanınan bir öğrenciydi haliyle de gelmemesi özellikle de bir hafta gibi bir sürede göze çarpıyordu. Başını eğerek elini sertçe saçlarının arasından geçirip birkaç tutamını çektiğinde sebebinin kendisi olduğunu hissediyordu.
Her ne kadar Felix seni umursamıyorum, yazık sana dese de.
Titreyen telefonunu cebinden çıkarıp Hyunjin'den gelen adrese baktı, Changbin'den bir şekilde Felix'in adresini almıştı.
Felix kendi dediğine göre basit bir insan olabilirdi ama Jeongin onun göründüğünden daha fazlası olduğunu biliyordu.
Okuduğu mesajla telefonu cebine atıp ayaklandı ve çantasını omuzuna alıp spor salonundan çıktı. Herkes ders vaktinde iken okuldan çıkmış sonra da okula çok uzak olmayan adrese doğru yürümeye başlamıştı.
Ne diyeceğini kendisi de bilmiyordu ya da buraya net olarak hangi amaçla geldiğini, navigasyon onu bir binanın önünde durdururken daha önce çok kez önünden geçtiği fakat dikkatini hiç çekmeyen bir bina olduğunu fark ederek gözlerini zillerde gezdirdi.
Lee soyadına dair bir şey aramış ama bulamayınca açık kapıyı itip içeri girmişti. Hırkasını kapüşonunu başından indirirken yavaşça merdivenleri çıkmaya başladı, çok geçmemiş üçüncü katta tanıdık ayakkabıları görünce durmuştu.
Felix ve bir dönem herkesin dilinde olan rengarenk konversleri.
Elini uzatıp zili çaldı, bu sırada Minho'dan gelen mesaja cevap verip telefonu cebine atmıştı ki evin kapısı açıldı, Jeongin Felix ile göz göze geldi.
Felix güldü. "Gözlerim mi bozuldu benim acaba, bayağı iyidir aslında. Jeongin?"
"Bir haftadır yoksun." dedi Jeongin, "Herkes seni soruyor."
"Keyfim okula gelmek istemedi, herkes soruyorsa sen neden buradasın?"
"Kim gelmiş?"
Aniden aralarına dalan yabancı bir sesle ikisinin de bakışları oraya döndüğünde bir kadın Felix'in arkasından çıkmıştı, Felix annesine baktı. "Okuldan biri."
"Felix bir süredir yoktu da," dedi Jeongin. "Onu sormak için geldim."
Kadın gülümsedi. "İçeri gelebilirsin."
Felix güldü. "O gelmez buraya, bu ev hiç onluk değil."
"Aslında buna sevinirim, teşekkür ederim davetiniz için." Felix'in aksine teklifi kabul eden Jeongin içeri girdiğinde bakışları evde dolaşmıştı, Felix sertçe kapıyı kapattı.
"Sigaram yarım kaldı, ne işin varsa hallet sonra da git."
Balkona geçip az önce yaktığı sigarasını eline alarak sandalyeye oturduğunda Jeongin annesine garip bir bakış atmış ve ardından da soğuk olmasını umursamadan Felix'in ardından balkona çıkmıştı.
Felix ona kısa bir bakış atıp sigarasından içine çektiğinde "Zehirler bak seni dumanı," diye konuştu. "Git hadi, zararlı bir şey bulaşmasın sana."
"Felix." Sigara kokusundan rahatsız olsa da bir amacı olduğu için bunu umursamamıştı Jeongin, gözleri ona döndü. "Sana onları dediğim için rahatsız hissediyorum."
Felix külü döktü. "Yazık sana. Ben sana onları dediğim için rahatsız hissetmiyorum, vicdan rahatlatmak için geldiysen umurumda olmadığını söylemek isterim. Gidebilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mother's daughter, jeonglix ✓
Fanfiction| texting güzelsin ya elbet, eminim sen banasın.