Felix telefonu yatağına fırlattığı gibi hızla ayağa kalkmış ve aynanın karşısına geçmişti. Üstündeki kısa şortu çıkarıp düz bir eşofman giyip aynaya yaklaştı. Gözlerinin ıslaklığını silip gülümsemiş, kendi kendine "Hehe," deyip anahtarı ve telefonu, unutmadan da şemsiyeyi alıp çıkmıştı.
Çok da uzak olmayan okula hızlı adımlarla yürüyüp direkt spor salonuna inmiş, iki eliyle dev kapıları itip içeri girmişti. Gözleri direkt sahanın kenarındaki elinde topla duvara karşı atış çalışması yapan Jeongin'i buldu.
Güldü direkt, Jeongin'i okuldaki yakışıklılar listesinden ilk üçe kesinlikle koyuyordu. Hemen ardını Hyunjin ondan sonra da Changbin ve Minho, Chan diye gidiyordu. Kendi kendine listesine sırıtıp içeri girmiş, Jeongin de topu alıp ona bakmıştı.
"Makyajın nerede," diye alay ettiğinde Felix şemsiyesini kenara bıraktı. "Sen aşık olmam deyince yapmadım."
Jeongin'in karşısına gelmiş, parmak uçlarında yükselerek yüzüne yaklaşmıştı. "Yapsa mıydım yoksa?"
O kendinden emin bir şekilde sırıtarak konuşurken Jeongin asla değişmeyen tavrına gülüp başını sallamıştı ki dikkatini çeken şeyle gülüşü durdu ve kaşları çatıldı. Dibindeki yüze bakarken odağı dudakları değil, şişmeye başlayan gözlerdi.
Ağladığı belliydi, neden diye sormak istedi bir an ama bunun konusunu açmayıp Felix'in bir şeyler anlatmasını bekledi.
"Gerek yok," deyip burnunun ucuna vurmuş ve Felix'e arkasını dönüp geri topu duvara atmıştı. Felix aldığı minik darbe ile sırıtarak tribün kısmına geçti ve ayaklarını öne uzatarak oturdu.
Cebinden sigarasını çıkarıp yakmıştı ki Jeongin kaşlarını çattı. "Kapalı alanda sigara mı içeceksin?"
Felix dumanı dışarı verdi geniş salona bakarken. "Bence burası yeterince açık alan ya."
Dudaklarını büzdü. "Smoke kiss?"
"Hayır Felix," dedi Jeongin, o topu duvara atmaya devam ettiğinde Felix gülerek buraya gelmeden öğretmenler odasından aldığı küllüğe külü dökmüş ve Jeongin'i izlemeye başlamıştı.
Bir sebebi yoktu, rehberindeki herkeste gözleri gezinmiş ve net olarak yazacak birine karar veremediğinde en üstte olan sohbete yani Jeongin'e yazmıştı.
Kendi kendine Jeongin'in zoru oynamasına sırıttı, o herkesle oynardı ve sohbete başladığı andan itibaren yeni hedefi Jeongin'di ama Jeongin'in dediği gibi Felix ister ve alırdı.
Güzeldi ve dahası güzelliğini kullanmayı bilirdi, kız erkek fark etmeksizin istediğini alır ve kendisine dokunmalarına izin verirdi. Hayat onun için bir eğlenceydi, gülüyor, geçiyor ve kimseyi umursamıyordu.
Sigara bittikten sonra ayağa kalktı, tabii ki burada sadece durup izlemeyecekti.
Sahaya inip Jeongin'in yanına vardı. "Benimle oynasana."
"Ne?"
Güldü. "Voleybol diyorum bebeğim, sadece only friends olacağım söz verdim." Yumruğunu kaldırdı. "Umarım başarmam Jeongin!!"
Jeongin onun bu dediğine cevap vermeyip topu eline aldı. Felix'in karşısına geçip bir iki adım geri gitti. "Umarım kötü oynamıyorsundur."
Felix sırıttı. "Voleybol kaptanı kadar iyi oynayamasam da iyi oynuyorum, at."
"Atalım bakalım."
Jeongin topu normal bir şekilde Felix'e attığında Felix güzelce karşılayıp geri ona göndermiş ve dediği gibi birkaç atıştan sonra da kötü olmadığını kanıtlamıştı. Voleybolu yıllardır oynadığından olsa gerek kötü oynayan insanlarla oynamak istemezdi bunlardan biri Jisung'du.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mother's daughter, jeonglix ✓
Fanfic| texting güzelsin ya elbet, eminim sen banasın.