Kaptan pilotunuz seo konuşuyor 👩🏽✈️👩🏽✈️👩🏽✈️👩🏽✈️
Kemerlerinizi bağlayın, mother's daughters'a uçuyoruz ✈️✈️✈️***
Hyunjin'in birkaç gündür neredeyse nefes almadan uğraştığı takım işi hallolurken Jeongin spor salonunda ona bakıyordu. "Cidden bu kadar insanı nasıl buldun?" dedi hayretle çünkü takımın yarısı değişmişti.
Hyunjin sırıttı. "İşin ucunda seni geri döndürmek vardı, az biraz yardım aldım ama hallettim mi hallettim. Seni bekliyoruz kaptan, bizimle gelecek misin maça?"
Kendinden iddialı konuşması ile Jeongin gülerken takım arkada onu bekliyordu, Chan basketbol potasının direğine yaslanmış uyurken esnedi. "Senin yüzünden eşek gibi çalışıyorum lan, gelmezsen maçtan sonra gelir döverim seni."
Herkes onun haline kahkaha attığında Jeongin mutlu olduğunu hissediyordu, aylarını verdiği takım sonunda adam olmuşa benziyordu ve yeni kadrodan çok umutluydu.
Birkaç adım geri gitti ve elindeki topu Hyunjin'e verdi." Formamı giyip geleceğim, otobüsün orada bekleyin beni."
O soyunma odasına ilerlemeye başladığında Hyunjin arkasından sevinçle "Yes!" diye çığlık atarak zıplamış ve Minho'nun üstüne zıplamıştı. Acilen Changbin'e teşekkür etmesi gereken konular vardı, kesinlikle.
Onlar maç için bekleyen otobüse giderlerken Felix koşarak önlerine geçti. "Bir dakika, bir dakika! Chan'ı iki dakika almam lazım!"
Chan kaşlarını çattı. "Ne oldu lan?"
"Ya sen gel," dedi arkadaşını bileğinden tutarak. "Getireceğim hemen Hyunjin!" diye teminat vermiş ve onlardan uzaklaştıktan sonra Chan'a bakmıştı.
"Soyunma odasındaki dolabının anahtarı yanında mı?"
"Niye oğlum?"
Ofladı. "Ya arama yapacaklarmış, saçma salak başım ağrıyacak hiç çekmek istemiyorum ve yanımda sigara ile etek var. Acilen sizin dolaplardan birine atmam lazım çantadakileri."
"Ya ben senin amına koyayım," dedi Chan sinirle. "Anahtar yok oğlum ben de!"
Felix bağırdı. "Ya sen nasıl sporcusun!"
"Of, alışık değilim lan." Chan aklına gelen şeyle durdu. "Jeongin, Jeongin soyunma odasında. Ona söyle."
Felix hızla kafa salladı. "Tamamdır." Uzanıp Chan'ın yanağına bir öpücük bıraktı. "Başarılar canım!"
Chan kendini tutamadan gülmüş, Felix kucağındaki çantasına sarılarak bu sefer hızla soyunma odasına doğru koşmaya başlamıştı. Konu sigara olunca hocaların nutukları çekilemez bir hal alıyordu bu yüzden yakalanmak son isteyeceği şeydi.
Hiç umursamadan direkt soyunma odasına girdiğinde ona arkası dönük ve üst gövdesi çıplak olan Jeongin'i gördüğü gibi "Oha, çok iyi sırt," deyip kendi sırtını kapıya yaslamış ve ona bakmıştı.
Jeongin kaşlarını kaldırarak ona döndü. "Felix?"
"Jeongin, sekiz mi!"
Gözlerini kocaman açarak vücuduna diktiğinde Jeongin gözlerini kıstı. "Ne yapıyorsun sen ya?"
Üstüne formasını geçirmiş, tam da o an çalan zille Felix iç çekmişti. "Tamam yürüme işini sonra yapacağım," deyip ona bakan çocuğa doğru ilerlemiş ve karşısına gelince durmuştu.
"Okulda arama olacak ve çantamda sigara olduğu yetmezmiş gibi bir de etek var, sizin dolaplarınıza bakmayacaklar zaten okulda olmadığınız için. Changbin ve Seungmin de yok, Chan salağı da anahtarını almamış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mother's daughter, jeonglix ✓
Fanfiction| texting güzelsin ya elbet, eminim sen banasın.