"Jisung?"
Minho koşarak Jisung'un önünde diz çöktüğünde "Neden," dedi Jisung hıçkırarak. "Neden bana Felix'in kuzenin olduğunu söylemedin, sana sorduğumda neden yalan söyledin!"
"Ne?"
Jeongin şaşkınlıkla kalakaldığında Minho korkuyla ona baktı. "Sen bunu nasıl öğrendin?"
"Al!" dedi öfkeyle Jisung. Telefonu açıp Minho'nun önüne bıraktı, birkaç sene önceye ait olduğu belli olan Minho ve Felix'in sarılan fotoğrafları göz önüne çıktığında Minho o anı hatırladığı gibi yutkunmuş, "Kim söyledi bunu," demişti.
Jisung ona baktı. "Felix söyledi, Felix! Ben sizi sevgili sandığım için Felix söyledi, neden bana doğruları söylemedin Minho?" Ayağa kalktı. "Neden kuzen olduğunuzu herkesten saklıyordunuz? Sana Felix ile bir ilişkin oldu mu diye sorduğumda neden reddettin?"
"Yok çünkü!" dedi Minho da sesini yükseltirken. "Yok, bir ilişkimiz yok. Sadece biyolojik olarak kuzeniz, başka bir ilişkimiz yok."
Chan koşarak yanlarına geldi. "Jisung ya, Felix en son seninleymiş." dedi nefeslenerek. "Gördün mü nereye gittiğini, ulaşamıyoruz. Geçmiş olsun bu arada."
"Geçmiş olmasın," dedi Seungmin arkadan gelerek. Güldü sinirle. "Dua et okuldayız," dedi ve Jisung'un yakasına yapıştı bir anda. "Sana yemin ederim yoksa seni dövmekten beter ederdim. Benim arkadaşımın takıldığı kişileri, ailesini, hal ve hareketlerini yargılamak sana düşmez anladın mı?"
"Seungmin," deyip geri çekti onu Chan hızla, hareketlerini anlamamıştı ki Minho da Jisung'un önüne geçti. "Dur bir önce."
Seungmin öfkeyle bağırdı. "Onun arkadaşı bile değilken, biz dahi ona laf etmiyorken sen ne hakla ona laf atıyorsun! Ailesine laf etmek sana mı düştü! Al sevgilini başına çal geri zekalı, sana yardım eden insana böyle yaklaşacak kadar kötüsün Jisung. Laf ettiğin Felix sana böyle yapmadı, sen krizde iken gelip sana yardım etti ama senin yaptığına bak."
Ekledi. "Eğer arkadaşım senin yüzünden kendine zarar verirse ne o güvendiğin sevgilin ne de arkadaşların tutabilir beni, anladın mı?"
"Ya ne oluyor amına koyayım!" diye bağırdı Jeongin bir anda, tüm her şey o kadar karışıktı ki herkesin dilinde Felix varken bu sefer Felix ortada yoktu. Tek bildikleri Jisung'un kötü olduğuydu, olayın Felix ile alakasını dahi bilmiyordu.
Seungmin güldü. "Ne mi oldu? Sizin bu arkadaşınız sanki çok bir şey biliyormuş gibi Felix'in ailesine, kendisine laf etmiş. Hem de Felix'in tek yaptığı sadece ona yardım etmekken."
"Seungmin," deyip onu tuttu Chan. "Gel gidelim, hadi gel. Felix evindedir, buluruz onu hadi."
Seungmin'i çeke çeke uzaklaştırmaya çalıştığında Jisung hıçkırarak elini yüzüne bastırdı. "Tamam," dedi Minho, ona sarıldı. "Tamam, sakin ol. Sakin ol, sakin ol biz buradayız."
"Minho, Minho ben neden böyle şeyler yapıyorum? Bu kadar aşırıya kaçmak istememiştim, yemin ederim bu kadar aşırıya kaçmak istememiştim. Sizin fotoğrafınızı da görünce..."
Jeongin elini onun omuzuna koydu. "Jisung, sakin ol. Minho onunla mısın?"
Minho kafa salladı. "Buradayım ben, Hyunjin nerede?"
"Changbin ile inmişti o, büyük bir ihtimal haberi yok buradan. Gidiyorum ben, Felix'e bakacağım."
"Tamam."
Cebinden telefonunu çıkarıp direkt Felix'in numarasını tuşlamaya başladığında telefon çalıyor, çalıyor ama açılmıyordu. Maçtan çıktıktan sonra sadece Jisung'un kötü olduğunu öğrendikleri için gelmişlerdi buraya ama Seungmin farklı şeyler duymuş olmalıydı ki Jisung'un cümleleri de bunu kanıtlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mother's daughter, jeonglix ✓
Fanfiction| texting güzelsin ya elbet, eminim sen banasın.