Jeongin'in çevrimdışı olması ile Felix heyecanla yerinde zıplarken izlediği diziyi durdurmuş ve aynanın karşısına geçip kıyafetlerine bakmıştı. Uzun zamandır giymediği eteklerinden beyaz olanı vardı şu an bacaklarını az biraz kapatan, hemen üstünde de siyah kazağı varken yüzüne baktı.
Güzel olduğunu biliyordu ama Jeongin'e daha da güzel görünmek istiyordu, kendi kendine heyecanla dakikaları sayarken odasına koşup dudaklarına nemlendirici sürmüş ve birbirine karışan saçlarını elinden geldiğince düzeltmişti.
Jeongin'e mesaj da olsa seni seviyorum demek kalbini çarptırmıştı, kendi kendine gülüp elini tekrar kalbine attığında çalan kapı onu durdurdu. Bakışları direkt koridora gitti, nefes alış verişleri sıklaşmış ve ona yabancı gelen bu heyecan hissi ile kapıya kopmuştu.
Kulpu aşağı indirip açtığında karşısında üstünde bir eşofman ve sweat olan Jeongin'e baktı, anında gülüşü büyüdü. Jeongin ona doğru uzandı beklemeden, tek eli Felix'in yanağına giderken eğildi ve dudaklarını dudaklarına bastırdı.
Dudaklarının kavuşması ikisini de bir anlık duratmış, Felix gülüşünü bastırmaya çalışarak kollarını kaldırmış ve sevdiği çocuğun boynuna sarmıştı. Jeongin'i içeri doğru çekerken dudaklarını oynatan Jeongin ile beraber öpüşüne ayak uydurdu.
Birkaç adım içeri giren Jeongin kapıyı arkasından kapatmış ve Felix'i rahat bir şekilde öpmeye başlamıştı. Alt dudağını kendi dudakları arasına hapsedip emdiğinde Felix parmak uçlarında yükseldi, parmaklarını saçlarına geçirdi.
Birkaç tutamını acıtmayacak şekilde çektiğinde Jeongin başını biraz daha eğip belindeki ellerini sıkılaştırmıştı ama bu yetmeyince elleri Felix'in bacaklarına doğru indi. Arka bacağını okşamış ve eteğin altından kalçalarını kavradıktan sonra onu kolayca kucağına almıştı.
Felix gülerek geri çekildi ve nefes nefese ona baktı. Jeongin'in kızarmış dudakları keyfinin artmasını sağlarken tekrardan onu bir öpücüğün içine çeken bu sefer kendisi oldu, uzun bir aradan sonra geri çekildi Jeongin, çenesini Felix'in omuzuna koyarak soluklandı.
Bacaklarından destekledikten sonra elleri beline sarıldığında Felix verdiği sözü tutarak güldü.
"Jeongin, seni seviyorum."
Jeongin ona baktı. "Ne kadar çok seviyorsun beni, dünyalar kadar mı?"
Taklidi ile Felix kocaman bir kahkaha patlattı, başını geriye atarak güldüğünde Jeongin de gülmüş ve Felix sakinleşince yüzüne bakmıştı. "Ben de seni seviyorum Felix."
Felix güldü, bakışları dudaklarına inerken hızlı bir öpücük bıraktı ama yetmemiş art arda birkaç öpücük daha bırakmıştı. Jeongin'in onu indirmesi ile "Bak!" dedi neşeyle etrafında dönerek. "Nasıl olmuşum?"
Jeongin onun elini tuttu. "Çok güzelsin."
Anında gülüşü büyüyen Felix uzanıp Jeongin'in ağız çevresini silmeye başlamış "Sim kalmış," demişti kendini açıklayarak. Jeongin'in elini bırakmadan onu içeri çektiğinde Jeongin ona ayak uydurdu.
Felix kollarını gövdesine sararak başını hafifçe geriye attı ve gözlerini Jeongin'in güzel yüzüne dikti. "Hemen gidecek misin? Gitmesen, film izlesek ya da uzansak?"
"Yarın okul var ama gitmek istemiyorum."
"Gitme!" dedi direkt, ikisinin bakışları anlık olarak durdurulmuş diziye kaymış sonra da birbirlerine geri dönmüştü. "Okulda hep antrenman yapıyorsun zaten, azıcık beraber duralım."
"Duralım madem." diyen Jeongin keyifle gülümsedi ve eve baktı. "Chan nerede bu arada ya?"
"Yürüyüşe çıktı, ara sıra yapıyor bunu saati umursamadan, gelir biraz sonra. Dizi izleyelim mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mother's daughter, jeonglix ✓
Fanfiction| texting güzelsin ya elbet, eminim sen banasın.