Öncelikle herkese merhaba,
Üzülerek, iki kitabıma da ara verdiğimi söylemek için yazıyorum bu satırları.
Öncelikle iki kitabımın da kurgusu zihnimde dolanıp dururken, Laçin (Hayalet) ve Ecrin (Komiser) karakterlerinin acılarını o kadar hissetmiştim ki... Bu zamana kadar yazdığım her şeyin bana özel kalmasını isteyen ben, bu kurguları yayınlamak istedim, birileri de okusun, hissetsin istedim. İlk defa yazdığım kurgulara kendimden izler bıraktım. Kırmızı güllerden nefret ederim, koca bir ırkın sonunu getiren çiçek olarak yazdım ve bir gün belki de Laçin'in sonunu getirebilecek bir çiçek. Bunun gibi çok örnek var ama gerisi bende saklı kalsın.
Kitapları yayınlarken okunma alacağını düşünmeden taslak gibi özensizce sadece olayları yazdım geçtim, olayları tamamlayınca düzenlerim diye düşündüm ama arkadaşımın desteği sayesinde bir anda okunmalar artmaya başladı, kitapları bu haliyle; karakterleri hissetmeden, doğru düzgün tanıyamadan okumanızı istemedim. O yüzden düzenlemek için size sordum; çoğunluk düzenlenmesini istedi, düzenlemeye aldım.
İşte tam bu noktada sıkıntılarım başladı. Okunmalar artınca bir beklentiye girdim. Bu zamana kadar sadece zihnimde kendi sesimi dinleyen ben; yeri geldiğinde o sesle savaşan, yeri geldiğinde o sese hak veren ama sadece kendi sesimle yaşayan ben, başka bir ses duymak istedim.
Bölümleri yayınladığım an bende yazdığım bölümü tekrar, seslice okuyordum; koca bir konferans salonunun sahnesinde bir sürü insana karşı okuyormuş gibi hissediyordum. Ama herkes ifadesiz gözlerle beni izliyor, benim gülerek ya da duygulanarak yazdığım bir paragrafa ifadesiz bir suratla bakıyor gibi hissettim. Sosyal anksiyete bozukluğu olan ben için bu durumun getirdiği ağırlığı, sadece bu durumu yaşayan bilir. Konuşurken bile bir kelimesini içinden bin kere düşünüp öyle konuşan bir insan olarak gittikçe sesim kısıldı ve en sonunda susarak, kaçarak sahneyi terk ettim.
"O kadar bekledik, yaza yaza bunu mu yazdın?" sesleri kafamda artmaya başladı.
Sürekli sayfayı yenileyip bir yorum görmeyi bekliyordum, bir yorum gelince heyecanla diğer bölümü yazmaya geçiyordum ama öyle kasıntı bir halde yazıyordum ki; diğer olayda kimseyi güldüremedim, kimseyi hüzünlendiremedim, kitabın içine kimseyi sokamıyorum, kim ne düşünüyor bilmiyorum. Abartısız söylüyorum elim ayağım titrerken yazmaya başladım. Bu düşüncelerle kendim kitapların içinden çıktım ve karakterlere olan hissimi kaybettim, kasıldım, daha çok kasıldım.
Bu sizlik bir durum değil tabii ki, benim takıntılığım; umursamaz maskemin altında zihnimi kemiren, günden güne her şeyden hevesimi kaçıran takıntımın.
Geçen gün içimi dökmek, zihnimdeki kasvetli karmaşayı boşalmak için, kısa öyküler, sözler, yazılar yazdığım defterlerimi açtım, okudum. O kadar güzel yazmışım ki, benim bu kalemim nereye kayboldu diye sorguladım. Kitapları düzenlerken oradaki yazılarımdan cümlelerimi aldım, bu kitaplara kattım ama anında pişman oldum. Onlar Laçin'in hisleri değildi ki, onlar yazdığım o karakterin hisleriydi, o karakterin hislerini çalmışım gibi hissettim. Düzenlediğim her şeyi bir daha sildim.
"İnsanlar yeni bölüm bekliyor, ben ne yapıyorum!? Yazmalıyım, daha hızlı yazmalıyım," diye bir düşünceye girdim. Birileri bana karşı bir beklentiye girdiğinde o şeyi yapmaya çalışırken her seferinde başarısız olan ben, yine başarısız oldum.
Sınavlarıma çalışıyorum, aklımdan "İnsanları bekletiyorsun," diye düşünce geçiyor. Zaten konsantrasyon sorunu olan ben, tamamen dağıldım. Nefes almak için bir dizi izlemek istiyorum, yine aklımda aynı şey tekrar ediyor. Zaten hayattan zevk alamayan ben, daha kötü bir döneme girdim.
Tam bu noktada, bir hastalığımın olduğunu öğrendim; fazla ciddi bir durum değil ama stresten, sinirden uzak kalmam gereken bir dönem. Öyle ki stresten saçlarımın döküldüğünü, saçımda ufak bir kısmın kelleştiğini bile çok sonradan gördüm. Tabii ki bunun tek sebebi yazmaya çalışmam değil, farklı durumlarda var ama sizin ilgilendiğiniz kısmı açıklıyorum şu an.
Artık buna bir çözüm bulmalıydım. Kurgularımı bırakmak istemiyordum, hikâyelerin yarım kalması en nefret ettiğim olay –ki size de kitabı yazmaya başlarken açıklamamda bir söz verdim, Bir kişi bile yeni bölüm bekliyorsa, bölüm hazır olduğu an atarım, diye. Verdiğim her söze sadık olmaya çalışan bir insanım.
Durup nefes aldığımda biraz zamana ihtiyacım olduğunu fark ettim. Sosyal medyadan, Wattpad'den biraz uzaklaşmam gerektiğini. Yeniden kendi zihnimin karanlığına gömülmem ve o karanlıkta kitap karakterlerimi bulmam gerekiyor; bulduğum an zaten onlar zihnimi ele geçirecek ve olanları, hislerini yazmaya başlayacaklar.
Tam olarak ne kadar sürer bilmiyorum (bu sürenin fazla sürmemesi için elimden gelen her şeyi yapacağıma emin olabilirsiniz) ama tek bir bölüm yazmayacağım, iki kitaba da en az 6-7 bölüm yazıp, yavaşça yayınlamaya başlayacağım. Bu zaman diliminde de hazırda bölümler olduğu için diğer bölümü yazmam için bolca vaktimde olacak. Bölüm aralarını uzun tutmam merak etmeyin, o bölümü sindirmenize yetecek kadar bir zaman dilimi ayırıp sonra yayınlarım.
Bekleyemem diyenler, kitabı kütüphanelerinden, okuma listelerinden kaldırabilir; buraya kadar bile sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim ve sizi beklettiğim içinde özür dilerim.
Bekleyecek olanlara şimdiden teşekkür ederim ve aynı zamanda özür dilerim. Gerçekten böyle olmasını istemedim ama benim kontrolümde olan bir durum asla değildi.
Eğer sorularınız olursa sorabilirsiniz, cevaplamaya çalışacağım.
Hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir gün dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALET
FantasyYüzümde Hayalet'in maskesi, Maskenin altında canavarın yüzü, 666, Dudaklarımda kimsenin duymadığı çığlıklar, Kalbimde Güneş'in sıcaklığı, Bedenimde Yek'in kanatlarının gölgesi, Etrafta uçuşan siyah kelebekler... Tik tak, tik tak, tik tak, Zamanım do...