Bismillahirrahmanirrahim
Odaya girdiğinde hemşirenin Onur Alp'in serumunu değiştirdiğini gördü. Şimdi ne diyecekti. Ben sizi abim sandım, ona bir şey olacak diye korktum acemi bir doktor gibi müdahale edemedim belki de benim yüzümden şuan hayatta olmayabilirdiniz büyük bir sorun değilmiş gibi geldim özür dileyerek kendimi affettireceğim. Hah çok iyi.
Genç kız kendi kendine düşünürken Onur Alp gelenin kim olduğunu tanımıyordu. Karşısında gördüğü feraceli kızın yanlış gelmiş olabileceğini düşünüyordu ki karşısındaki kız 'Onur Alp siz misiniz?' diyince geçmiş olsuna gelen tanıdıklarından birisi olduğunu düşündü. Kafasını sallayarak 'Evet benim ama siz kimsiniz, kusura bakmayın tanıyamadım.'dedi.
Genç kız olayı nasıl anlatacağına bir türlü karar veremedi. İlk önce kendini tanıtması daha iyi olacağa benziyordu.
'Öncelikle geçmiş olsun. Ben Zeyneb Demir, arkadaşınız Kaan Demir'in kardeşiyim. Aslında buraya gelme sebebim bir hata işledim ve sizden helallik almaya geldim inşallah hakkınızı helal edersiniz bana.'diye hüzünle yere baktı.
Gözlerini kaldırıp bakmamıştı Onur Alp'e. Onur Alp de fark etmişti kızın kafasını kaldırıp bakmadığını. İslam'a uygun yaşıyordu belliydi. Ne kadar güzeldi bu zamanda İslam'a uygun yaşayan insanların olması. Ama anlamadığı bir olay vardı. Ne hatası olmuştu ki bu kızın. Daha önce hiç karşılaştığını hatırlamıyordu.
'Anlayamadım, ne gibi bir hatanız olabilir ki daha önce hiç karşılaştığımızı hatırlamıyorum.'diye lafa girdi Onur yoksa kız hiç anlatacak gibi durmuyordu.
Zeyneb de karşısındaki adamı meraklandırdığının farkındaydı. Ama adama da pat diye benim yüzümden ölecektin diyemezdi ya.
Biraz daha susarsa hiç anlatmayacaktı. Hemen lafa girdi. 'Ben doktor Zeyneb, bu hastanede görevli doktorum. Sizin yaralı geldiğiniz gün acilde görevli ben vardım. O gün içimde bir huzursuzluk vardı. Nedenini anlayamamıştım. Öğlenden sonra da birden askeriyeden bir askerin yaralandığını duyunca ilk abim olabileceğini düşündüm. İçimdeki sıkıntının sebebinin de bu olduğunu düşündüm. Sonra yaralı olarak siz geldiniz. Yüzünüz kan içinde olduğu için kim olduğu belli olmuyordu. Acil ameliyathaneye götürüyorduk. Tam o sırada gözüme kolunuzdaki saat takıldı. O saat sabah evden çıkmadan önce abime bizzat takması için benim verdiğim saatti. Bir an abim olduğunuzu düşündüm o an ne yapacağımı bilemedim. Hareket edemedim. Sonra bayılmışım. Eğer diğer doktor acilde olmasaydı...' dedi bir süre sustu.
'Yaptığım hata hiç affedilebilir bir hata değil ama özür dilerim hakkınızı helal edin lütfen.'diye devam ettiğinde çok mahcuptu zeyneb.
Onur Alp şaşırmıştı. Bilmiyordu bu durumu. Ama bildiği bir şey varsa o da Allah yazmadıysa kimse ölüp ya da yaşayamazdı. Allah'ın dediği olurdu. Kızın daha fazla üzülmesini istemedi. 'Zeyneb hanım ölmek ya da yaşamak kimsenin elinde olan bir şey değil. Eğer siz müdahale edebilseydiniz de Allah ölmemi istemişse ölecektim. Üzmeyin kendinizi hakkım da helal olsun benim için bir sorun yok.'dedi.
Zeyneb'i görünce kardeşini hatırladı. Nasıl özlemişti onu. Zeyneb hanım gittikten sonra arasa iyi olurdu. Anne ve babası kardeşi Hilal'in abisi için çok endişelendiğini, hemen gelmek istediğini söylemişti. Ama Onur Alp bir şeyi olmadığını gelmemesi gerektiğini söyledi. Amerika'dan buraya gelmek kolay değildi. Hem vize haftasıydı. Şunun şurasında okulun bitmesine ne kalmıştı. Bitirince gelecekti zaten.
Genç adam daldığı yerden Zeyneb'in telaşlı sesiyle kendine geldi. 'Alp bey. İyi misiniz, bir yeriniz mi ağrıyor?' diye endişeyle ayaklanmıştı. Alp mi hiç kimse Alp diye hitap etmezdi ki ona. Ya Onur , ya da Onur Alp derlerdi. Neyse neydi konu şuan bu değildi. Alp 'Zeyneb hanım iyiyim, bir sorunum yok. Sakin olun lütfen.' dedikten sonra kızın derin bir nefes alarak geri oturmasını izledi.
Zeyneb fazla kalmıştı burada. Hiç uygun değildi. Hemşire de az önce gitmişti. Tekrardan özür dileyerek çıktı odadan. Bir kaç adım atmıştı ki birsinin Zeyneb diye seslendiğini işitti. Arkasına döndüğünde abisi olduğunu anladı. Geri dönerek Abisinin yanına bir kaç adımda ulaştı. 'Selam aleyküm abi. Ben de arkadaşından yaptığım hata için helallik almaya gelmiştim.'dedi.
Kaan kardeşinin elindeki torbada ne olduğunu merak etti. Kardeşi konuşurken oraya bakıyordu. 've aleyküm selam Zeyneb'im. Ben de Onur Alp'i ziyarete gelmiştim. İyi yapmışsın. Bu arada elindeki ne çiçeğim.'diye sordu. Zeyneb abisinin sorusuyla torbada ki çorbayı vermeyi unuttuğunu hatırladı. Geri de dönemezdi. Utanırdı. 'Abi arkadaşına yapmıştım ama vermeyi unutmuşum. Sen verir misin, lütfen.'diye mahzun gözlerle abisine baktı.
...
Onur Alp, Zeyneb odadan çıktıktan sonra kardeşi Hilal'i aramıştı. Hilal 25 yaşında Amerika'ya yüksek lisans yapmak için gitmişti.
Bir kaç çalıştan sonra telefonu açıldı. Onur Alp telefonu açan kardeşine 'Kardeşlerin en güzeli nasılsın bakalım?' diye soru sordu ama Hilal cevaplamak yerine 'Abiciğim iyi misin, neren acıyor. Hangi soysuzlar etti. Allah'ımdan bulsunlar inşallah diye soluksuz konuşmaya başlamıştı. Onur Alp birden gülmeye başladı. Hilal gülen abisine ters ters baktı. Anlamıştı neden güldüğünü. Hilal yine kendini tutamamış bir sürü soruyu ardarda sormuştu, abisi de buna gülüyordu. Gülsündü abisi iyiydi ya gerisi önemli değildi. Hemen tebessüm etti.
Bir süre daha abisiyle konuştuktan sonra birbirlerini Allah'a emanet ederek kapattılar. İkisi de biliyordu ki Allah'a emanet edilmek, Yaradan'ın rahmet yağmuruna şemsiyesiz bırakılmak, onun vereceği derde de, kedere de, ihlasa da, sınava da, huzura da layık olunabilecek sıfatta olmak demekti. Biri sende bu sıfatı görebilmişse, sen o sıfatta görülmüş olmanın hakkını vereceksin, tefekkür edeceksin, Rabb'ine teslim olacaksın. Biri seni Allah'a emanet etmişse seni görmeden ölmez. Biri seni Allah'a emanet etmişse kimse seni çalamaz. Bir insanın emanet edileceği en güvenli yer arşıâlâdır..
Sizleri de ben Allah'a emanet ediyorum. 🥰🌼