Medyada ki resim çok hojdur vallah..😍😍
Bismillahirrahmanirrahim
Onur telefonu kapattığı sırada kapı tıklatıldı. Kimdi gelen acaba, Zeyneb hanım bir şeyini falan mı unutmuştu. Onur gel diye seslendiğinde içeriye Kaan girdi. Elinde bir torba vardı. Ne torbasıydı ki o.
Kaan 'Tekrardan geçmiş olsun devrem. Daha iyisin inşallah.'diye sandalyeye oturdu.
Onur kafasını sallayarak 'Elhamdülillah daha iyiyim devrem.'dedi.
Kaan elindeki torbayı havaya kaldırarak 'Bak sana ne getirdim. Şimdi bunu içtin mi hiç bir şeyin kalmaz evelallah.' derken torbayı açmaya koyuldu.
Torbadan çıkan tarhanayı gören Kaan haince sırıttı. Çünkü Onur Alp tarhanayı hiç sevmezdi. Kaan için intikam vaktiydi, eskiden az çektirmemişti Onur Alp ona. Bu çorbayı zorla içirmezse ne olsundu.
Onur Alp o çorbayı içmemek için çok diretti ama kazanan Kaan olmuştu. Onur çorbaya öyle bir bakıyordu ki sanki düşmanla karşı karşıya kalmıştı. Kaan bu görüntü karşısında daha fazla dayanamadı bir kahkaha patlattı. Onur Kaan'a ters bir bakış atıp çorbadan bir kaşık aldı. O da neydi öyle. Bu çorba harikaydı. Ömrü hayatında böyle bir tarhana içmemişti. Kaan acaba bu çorbayı nereden satın almıştı. Başta istemediği çorbayı büyük bir iştahla bitirdikten sonra arkadaşına nereden aldığını sordu.
'Devrem bu çorbayı nerden aldın sen. Yapanın ellerine sağlık. Aşırı güzel olmuş maşallah. Aldığın yeri söyle de bundan sonra oradan içeyim hep çorbamı.'dedi.
Kaan kardeşinin marifetli olduğunu biliyordu ama bir insanın nefret ettiği bir yemeğe aşık ettirecek kadar olduğunu düşünmüyordu.
Kaan şakayla karışık 'Hani sen tarhana sevmiyordun. Bir kere tadına baktın nasıl sevdin gördün mü? Bir yerden satın almadım devrem kardeşim yaptı canın istediğinde bana söyle ben yaptırırım Zeyneb'ime.'dedi.
Kaan ve Onur uzun süreden sonra yan yana olmanın hakkını verip sohbetlerine devam ettiler.
...
Zeyneb abisine tarhanayı verdikten sonra arkadaşının yanına uğrayıp öyle eve gitmeye karar verdi. Bir ara Necla hanım ve Osman beyden de özür dilemeliydi.
Sıla'nın yanına geldiğinde fazla yoğun olduğunu gördü. Bir köşede işini bitirmesini bekledi. Sıla son hastanın da tedavisini yaptıktan sonra Zeyneb'i fark etti. Sıla'nın işlerinin bittiğini anlayan Zeyneb isterse beraber gidebileceklerini söyledi. Sıla onaylayıp üzerini değiştirmeye gitti. O sırada Zeyneb abisini arayıp Sıla ile berbaer gideceklerini haber vermek istedi. Abisi beklemelerini, onları bırakacağını söyledi.
Sıla hazır olarak geldi. Bir süre sonra Kaan da geldi. Arabaya bindiler. Zeyneb bugün Sıla'da kalacaktı. Çünkü abisinin nöbeti vardı ve kardeşinin evde tek başına kalmasını istemiyordu. Arabaya bindiklerinden beri değişik bir hava vardı. Ne zaman Kaan ve Sıla yan yana gelse ortamda bu hava oluyordu. Yol boyunca kimse konuşmadı.
Sıla'nın evinin önüne geldiklerinde 'Buyurun geldik hanımlar.'diye sessizliği bozan Kaan'dı. Sıla arabadan indi kapıyı örtmeden önce 'Teşekkür ederiz bıraktığın için sana da zahmet verdik Kaan abi.'dedi. Kaan'ın suratı düşmüştü. Kaan hemen toparladı 'Rica ederim Sıla hayırlı akşamlar.'dedi. Sesinde kırgınlık vardı. Zeyneb farketmişti, abisini tanırdı.
Kaan Sıla'yı seviyordu ama Sıla Kaan'ı görmüyordu. Belki de Kaan öyle sanıyordu. Ah ne acıydı sevdiğin kızın sana abi demesi. Sanki aralarında otuz yaş fark vardı. Altı üstü 3 yaş vardı. Kaan bunca zaman harama bulaşmaktan hep sakınmıştı. Hiç bir kıza dönüp bakmamıştı. Küçüklüğünden beri Sıla'yı sevmişti ama Sıla hep abisi olarak görmüştü.