Bismillahirrahmanirrahim
Sabah ezanıyla gözlerini açan Zeyneb ya Allah bismillah diyerek yatağından kalkıp lavaboya abdestini almaya gitti.
Her sabah olduğu gibi namazına durmadan önce abisini uyandırıp onla kılmak için odasından çıktı. Abisi de tam kardeşinin odasına geliyordu. 'Oo doktor hanım uyanmışız çoktan ne olur sanki bir kere de uyanmasan da ben seni uyandırsam.'diye kardeşine takılarak elini kardeşinin omzuna attı.
Zeyneb 'Ya abi sanki sen çok farklısın sen de hemen uyanıyorsun, bir kere uyanma da ben güzel uyandırma yöntemlerimle uyandırayım nolur sanki?' diye söylenerek odasına girdiler.Abisi imam oldu ve beraber namazlarını eda ettiler.
Kahvaltıdan sonra hazırlanmak için odalarına gittiler. Zeyneb'i birden durgunluk bastırmıştı. Hayr olsun dedi zeyneb.
Hazırlandıktan sonra abisine bakmaya gitti. Odasına girmeden önce kapısını tıklattıktan sonra abisinin 'Gelebilirsin' demesiyle girdi.
Kaan 'Abisinin gülü bana saatlerimden birisini uzatır mısın?' dedi.
Zeyneb hangi saati vermesi gerektiğini bilemediği için abisine sordu. 'Kardeşinin gülü hangi saati vereyim?'diye sordu gülerek.
Kaan kardeşinin her yaptığı iltifatı kendisine yapmasına alışmıştı. Gülerek 'Sen hangisini vermek istiyorsan onu ver canım.'dedi.
Zeyneb geçen sene doğum gününde abisine aldığı saati verdi. Kendi hediyesiydi abisi bugün bunu taksındı.
Bir süre daha oyalanıp işlerine gitmek için evden çıktılar. Zeyneb arabası tamirde olduğu için abisinden onu bırakmasını istedi. Abisi ilk gıcıklık olsun diye kabul etmedi ama sonra kardeşine kıyamayıp kabul etti.
Yolda giderken Kaan'ın dikkatini kardeşinin durgunluğu çekti. Hayr olsundu. İnşallah bir sorunu yoktu.
'Kardeşlerin en minişi, en güzeli noldu sana, neyin var bakayım?'
Zeyneb daldığı yerden abisinin sesiyle kendine geldi. Neydi gerçekten bu durgunluğu. O da bilmiyordu ki.
'Bilmiyorum abicim birden böyle oldum sanırım anne ve babamızı özledim.'dedi.
Olabilirdi. Anne ve babasını özlemiş olması yüksekti ama kendisi de emindi ki bu durgunluk öyle bir şey değildi. Ama çözemedi ve abisini de telaşlandırmak istemedi. Asker adamdı o kadar insanla uğraşırken bir de onu düşünüp, dertlenmesini istemedi.
Kaan inanmamıştı ama kardeşini bilirdi bir sorunu olsa söylerdi. Onun moralini düzeltmek için yol boyunca şakalar yaptı. Kardeşi biraz daha iyi gibiydi.
Hastaneye geldiklerinde kardeşini bırakmadan önce sarıldı 'Kendine dikkat et, Allah'a emanet ol. Minik kardeşim' dedi.
Zeyneb de abisine sıkıca sarıldı hiç ayrılmak istemiyordu bugün abisinden. Sonunda ayrılıp 'Allah'a emanet ol minik abim.'dedi. Abisi bir kahkaha patlattı 'Ben mi miniğim, ya Zeyneb git hadi işine hastaların bekler.'diyerek kardeşini hastaneye yolladı. Zeyneb giderken söylemeyi ihmal etmedi 'Sanki ben miniğim 1.70 boyum benim ya nerem minik.'
Abisi gülerek arabasına bindi ve askeriyeye gitmek için yola çıktı.
Bugün yeni teğmen gelecekti. İlgilenmesi için Kaan'ı görevlendirmişlerdi.
Askeriyeye ulaştığında arabasını park etti. Yeni teğmen gelmek üzeredir diye düşünerek komutanının yanına gitti. Çünkü ilk oraya gelecekti teğmen.
Komutanının odasına gelince kapısını tıklatı. Komutanından gel komutunu alınca içeriye girdi. Geciktiği için özrünü iletti.
Yeni teğmen çoktan gelmişti. Kaan karşısında yeni teğmeni görünce çok mutlu oldu çünkü ilk görev yerindeki arkadaşı Onur Alp'ti bu. Ama komutanının yanında sevincini belli etmemeliydi. Komutanı öfkeli biriydi neye kızacağı belli olmazdı. Hem uygun da olmazdı.
Komutanı yeni teğmene askeriyeyi tanıtması için emir verdi Kaan'a.
Kaan ve Onur Alp komutanlarının odasından çıktıktan sonra Kaan 'Vay devrem senle burda karşılaşmak da nasipmiş.'diye sarıldı arkadaşına. Onur Alp 'Nasip işte devrem nerede, ne zaman olacağımız belli olmuyor. Özlemişim seni ha.' diye bir kez daha sarıldı.
Bir süre askeriyeyi gezdirdikten sonra beraber çay içmek için askeriyenin kantinine gittiler. Çaylarını almış masaya geçerlerken birden telsisten görev haberi aldılar. Bir bankayı soymak için sivilleri rehin almış 7 kişinin olduğunu ve eğer oradan kurtulamazlarsa 5 yaşındaki bir kız çocuğunu öldüreceklerini söylüyorlardı.
Olay yerine gittiklerinde adamlar henüz teslim olmamıştı.
...Zeyneb tüm gün hastalarına bakmış ve çok yorulmuştu. Ama olsundu her bir hastasını severek tedavi ediyordu. Onların bir hayır duası yeterdi.
Öğlen molasında hemşire arkadaşı Sıla'nın yanına gitti. 'Sıla gel beraber birer kahve içelim çok yoruldum ben.'diyerek arkadaşını yanına alıp kantine kahve içmeye gittiler. Sıla'yla bir akrabasının vasıtasıyla tanışmıştı ordan nerelere kadar geldiler. İyi ki tanışmıştılar. Biraz sohbet muhabbet ettikten sonra mola süresi bitince işlerinin başına dönmek için çıktılar kantinden.
Hastane birden karıştı. Bankada bir olay çıkmış ve askeriyedeki askerler de gitmiş. Oradaki bir asker ağır yaralanmış. Zeyneb bunu duyunca abisi olmaması için dua etti. Evet belki bencilceydi ama abisiydi. Kendine kızdı ne kadar bencil olduğu için. Diğer askerler için de dua etti. Ağır yaralı gelecek asker de onu sevdiklerine bağışlaması için Rabb'ine dua etti.
Acil müdahaleyi Zeyneb yapacaktı. Hastanenin önüne çıktılar. Sıla haberi duyunca Zeyneb'in yanına geldi sakin olması için telkinde bulundu. Ve ambulansın sesi yaklaştı. Ambulans gelmişti. Ambulanstan sedyeyle yüzü kanlar içinde kalmış bir adamı indirdiler. Zeyneb acil müdahale yapmaya başladı. Hemen ameliyat haneye götürmeye başladılar. Hızlı hızlı giderlerken Zeyneb'in gözü adamın kolundaki saate takıldı. Bu bu olamazdı. Bu sabah abisine seçtiği saatti. Bu adam abisi miydi. Zeyneb hareket edemedi. Birden dondu kaldı..
Her nefis ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyâmet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, gerçekten o kurtuluşa ermiştir. İyi bilin ki, bu dünya hayatı, aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir. Âl-i İmran
🩺
Allah'a emanet olun 💜