Her Şeyin Başı

29 2 4
                                    

''Baba hadi mumları yak da üfleyeyim''. ''Tamamdır.'' ''Bir dilek tut Adel.'' ''1 2.'' ''DURUN!'' ''Annem nerede?'' ''Gelir birazdan Adel sen üfle.'' ''Hayır onsuz üflemek istemiyorum.''

- ''Adel yavaş ol. Koşma!''

- ''ANNE!ANNE NERDESİN?'' An-. Anne seni buldum. Hadi gel mumları üfleyeceğim. O çantalar ne? Bir yere mi gidiyorsun? Doğum gününde mi?''

- ''Sen mumlarının üfle ve doğum günü kutla. Ben gidiyorum. ''

- ''Nereye? Bensiz mi?''

Annem gidiyodu ama ben kıpırdayamıyordum. Sesleniyodum, seslendikçe sesim gidiyodu. Etraf karardı. Annem gözden kayboldu. Onu ne görüyor ne de duyuyordum. Hava kararınca ağaçlar çiçek soldu, insanlar yok oldu, doğum günü balonlarımı patladı. Annemin aldığı bebeğim paramparça oldu ve ben nefes alamamaya başladım.

AHH. Tanrım. Bu bu berbattı. Çok kötü bir rüyaydı. Öldüm sandım.

Uyandığımda bağırışlarımı duymuş olacağım ki, Marley odama geldi ve havlamaya başladı. İşte bu benim güneşim. Ağır ağır yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkayıp aynadan kendime baktım ve bugünün güzel geçmesi için dua ettim. Marley'ye yemeğini verdim ve yumurta pişirdim. Bu sefer güzel bir yumurta olmuştu. Üstümü giyindim, Marley'le görüştüm ve evden çıktım. İşte cehenneme giden o yol. Okul yolu. Derslerim kötü mü? Hayır ders işlemeyi severim. Bunu derslerim yüzünden söylemiyorum, okuldaki zorbalar yüzünden söylüyorum. Çünkü hergün dayak yemek insanı bıktırıyor. Karşı koyamamaksa ah işte o sinir krizi sebebi.

 Şimdi bana kızıyor olabilirsiniz. ''Neden sende bir yumruk atmıyorsun?'' diye soruyor olabilirsiniz. Tabi, söylemek kolay. Yapmak zor. Ben kendimi savunmak için karşılık verirsem bende disiplinlik olurum. Eğer rehberliğe ya da sınıf öğretmenimiz Bayan Fiona' ya söylersem her şey daha kötü olur ve bu bok çukurundan asla çıkamam. Ki ben yalnız yaşıyorum -bazen 200- 250 küsür para veren ve bununla övünen halamı saymazsak- disiplinlik olacağıma dövülmeyi tercih ederim. Yolda onları düşünürken okula varmıştım bile.

Okula girdiğim gibi herkesin bana olan bakışları çok rahatsız edici. Önemsemeyip herkes işine  koyuldu ama okulumuzun yürüyen gazeteleri benim hakkımda dedikodulara başlamıştı bile. Hepsine teker teker laflarını yuttururdum ama neyse. Sınıfa girerken insanların alaycı gülüşlerinin okul kapısındakilerden bir farkı yoktu. Masama yanaştım ama biri vardı. O bizim sınıfta okumuyordu. Yeni gelmiş olmalı. 

- ''Hey. Merhaba. Kusura bakma ancak orası benim sıram.''

- '' Öyle mi ben çok ö-''

Muhtemelen özür dileyip çekilecekti ancak Sharon araya girdi.( O zorbalarımın başı. Bana sürekli sürtük der ama yediği bokları bilmiyorsunuz.)

- ''Git ve kendine başkabir sıra bul. Alex artık burada oturacak. ''

- ''Eğer onun sırasıysa hayır, Sharon. Üzgünüm bana buranın boş olduğunu söylediler.''

- ''Sorun değil''. diye cevap verdim.

 Sharon ile tanışmış ama hiç onlara benzemiyordu. Belki de beni daha fazla tanımadığı içindir. Benden bahsettiklerinde onlardan biri olabilir.

Sharon yeni gelen çocuğun oturacağınısöylerken Bayan Fiona geldi. Yeni gelen çocuğu ayakta görünce yanına çağırdı ve sınıfı selamladı.

- ''Herkese günaydın çocuklar sınıfımıza yeni bir öğrenci katıldı. Bayan Fiona bizi yeni çocukla yan yana görünce tanıştığımızı sanmış olacak ki "Adel sanırım tanışmışsınız.'' dedi.

- ''Aslında hayır. Tanışmadık.''

- ''Öyleyse tanışırsınız ve ona okulu gezdirirsen beni çok mutlu edersin.''

Bu fikir pek hoşuma gitmesede itiraz edemedim. Ayrıca Bayan Fiona ailevi durumlarımı biliyor ve sosyalleştiğimi görmenin onu ne kadar mutlu edeceğini biliyorum. Ben bunları düşünürken Bayan Fiona yeni çocuğu kendini tanıtması için tahtaya çıkarmıştı bile.

''Merhaba. Ben Alex Hamilton. Babamın işi nedeniyle buraya kalıcı olarak taşındık . Umarım burada güzel zaman geçiririz.'' dedi ve Bayan Sharon Alex'i arkamdaki sıraya oturttu. O oturduğunda Sharon, Terra ve Kelly'nin bana bakışını gördüm. Sinirlenmiş gibilerdi ama ben yine neye gıcık olduklarını anlamadım. 

Zil çalmıştı. Sınıftan fırladım ve teresa kaçtım. Bir süre oturunca aşağıda Alex, Jack ve Francis'i gördüm. Bankta oturmuş konuşuyorlardı.

Alex

Bayan Fiona'nın konuştuğu kızın yanına gidecek hadi bana okulu gezdir diyecektim ama sınıftan bir hışımla çıktı. Benden hoşlanmadığını düşünüyorum. Belki sadece kafamda kuruyorum. Ardından Jack ve Francis geldiler sınıfına ilk girdiğimden beri bana yakın ve arkadaş canlısı davranmaları yabancılık çekmeme yardımcı olmuştu.

- Alex, Adel şu an müsait değil galiba. Bizimle gelsene birlikte oturalım.

''Olur.'' diye yanıtladım. Demek adı Adel miş. Aşağıya inip konuştuk. Konu Adel' e geldi. 

''Alex, Adel güzel mi?'' dedi Francis. 

- Ne alaka?

-Okulda sürtük diyorlar ve zorbalık yapıyorlar. Gerçi annesi yüzünden diyorlar.

- Annesi yüzünden mi?

- Evet. Annesi onu terk etmişti. Çıkardıkları dedikodulara göre annesi kocaya kaçmış bir faişenin kızı da faişe olurmuş. Böyle diyorlar.

-Bu nereden çıktı. Belki değil. Gerçeği ondan dinlemedilerse böyle bir etiket yapıştıramazlar.

'' Bizde öyle düşünüyoruz ama Francis inanmaya daha fazla meilli. "Ayrıca Adel'in babası kanserden öldü. Zavallı kız." dedi Jack. Adel için üzülmüştüm derken terasta Adel' i gördüm. Beni görüp kaçtı sanırım gerçekten okulu gezdirmeyi istemiyordu. Bir anda peşinden koşmaya başladım. Teras yolunu biliyordum. Müdürle orada konuşmuştuk. Jack ve Francis arkamdan koşmaya başladılar ve bir yandan '' Nereye?'' ''Ne oldu?'' diye bağırıyorlardı. Koridora geldiğimde Adel' i gördüm. Yanına gidecektim ki yana döndü ve dönmesiyle bir tokat yedi.

Ben uzaktaydım ve şu an Jack' le Francis da görmüş olacaklarki birinden ''Oha'' birindense '' İşte yine başlıyolar.'' sözleri döküldü. Ne istiyorlardı ki bu kızdan?

Gecenin Karanlığında DolunayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin