Hellüü biliyorum çoooook uzun ara verdim accıkın bölüm fln hazırladım ama bence çokta güzel oldular. Ayay okuyan varmıdır bilmiyorum ama umarım okuyan varsa beğenirsiniz. Yanaklardan muah öptüm bölüme geçebilersiniiiz.
Bölüm şarkısı: The Weeknd-In Your Eyes
Sabah, öğleden önce, saat kaç bilmiyorum. Yorgundum ben yine. Sırtımda kendi günahım olmayan günahların yüklerini taşıyordum. Saten pijamalarımla odamın balkonuna çıktım ve bir sigara yaktım. Sanki dumanıyla beraber gidecekti acılarım teker teker.
Havanın puslu olması başımı daha çok ağrıtmıştı. Elimdeki yanma hissiyle sisli gözlerimi gökyüzünden çektim ve geriye külleri kalmış olan sigaramı yere fırlatarak içeri girdim. Tekrar yatağıma oturdum ve düşündüm. Bir nedeni var mıydı yaşamanın bir sonucu olmayacağı gibi? Bu dünyada yandığım yetmemiş gibi birde öteki dünyada mı yanacaktım?
Yatağımın ucuna oturdum. Yine düşünüyordum. Uzun uzun hatırlamaya çalıştım hayatımı. Sevdiğim insanları kaybedişimi ve beraberinde ruhumuda kaybedişimi. Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp gözlerimi soğuk zeminden çektim.
"V"
Sesindeki huzursuzluk veren tını dahada rahatsız etmeye başlamıştı bedenimi. Yalnızlık kokan evimde dahada üşümemi sağlıyordu soğukluğu.
"Dün iyi iş çıkardın. Sana güvendiğimi biliyorsun. İşini iyi yap. Dün gece için yatırdığım miktarı hesabından kontrol edebilirsin. Sakın bir aksaklık çıkarma."
Neden hiçbir sevgi sözcüğü yoktu. O kadar mı değersizdim -ki kötüyüm ben kim sevsin beni- onun için?
Sıkılıyorum bu evden, okuduğum kitapları tekrar okumaktan ve insanları süslü cümlelerimle etkilemekten bıkıyorum. Küçükken bi' şey olmaz derdim. Yoktu ki derdim. Ama olsun demek de zor artık, çocuk düşlerim yok artık.
Akşam yine gidecektim bara ve bakacaktım belki tekrar kırık göz bebeklerine. Oda mı kırıktı benim gibi, onu da mı kırmışlardı? Bakacak mıydım yine gözlerine? Kara bulutların arkasında çok güzel yıldızları varmış gibi bakıyor, topraklarının diplerinde eşsiz ama ıslanmaktan kökleri küflenmeye yüz tutmuş çiçekler var gibi bakıyor,gözleri kış gibi bakıyor, hareleriyse yaz gecelerinde plajda uzanıp baktığında denizin yansıması gibi duran karanlık gecenin yıldızları gibi parlıyor.
Güneş yavaştan kendini göstermeye başlamış, puslu havayı birazda olsa aydınlatmıştı. Mutfağa gidip kendime büyük bi' fincan kahve yaptım ve bahçeye çıktım. Gökyüzündeki aydınlanmanın aksine hava kemiklerime kadar dondurdu bedenimi. Ama umrumda olmadı. İnsanların soğuk bakışları altında alışmıştı sanırım ruhum. Havuzun yanındaki beyaz sandalyeyi çektip cam masayada kahvemi koydum.
Bir gün daha, yüzüme gülmeyen bir gün daha doğmuştu. Hala yaşıyorum. Ne için, kim için olduğunu bilmeden tutunuyorum yıldızlara. Gözlerini hayal ediyorum. Sonra sönük olan gözlerinin zamanı gelince benim yüzümden dahada soluklaşacağını ve yıldızlarının bir daha görünmeyeceğini hatırlıyorum.
~
"Busanlıyım."
O konuşuyordu ben ise sanki yüzünü ezberlemek ister gibi inceliyordum her ayrıntısını. Kaşındaki dikkat çeken piercingten ince kalemle çizilmiş gibi duran dudaklarının altındaki küçük bene kadar bir sanat eserine bakar gibi baktım tüm yüzüne. Üzerindeki ağır erkek parfümünün baharatlı kokusu denizin yosun kokan havasıyla karışıp burnuma her geldiğinde mest oluyordum sanki ve daha çok düşüyordum içi boş kara deliklerine.
Aşık mı oluyordum? Yapmamalıyım bunu biliyorum. Bu hissi hissetmeyeli çok oldu ki midemdeki kelebeklerin öldüğünü düşünüyordum bir süre öncesine kadar.
"Taehyung."
Sesiyle beraber aklımdaki dünyadan sıyrılıp parlaklığını çoktan kaybetmiş ama aslında yıldızların yaşadığına inandığım gözlerine baktım.
"Beni dinliyor musun?"
Kafamı sallamakla yetindim ki dinlemiyordum onu dinleyemiyordum çünkü. Karşımda
bi' sanat eseri gibi durup cennetten gelmiş kokusuyla sarhoş olmamı sağlarken onu dinlemem düşüncesi bile saçma geliyordu. Esen rüzgar vücumun ürpererek titremesini sağladı onun ise kahverengi tutamları savruldu sadece."üşüyorsan içeri girebiliriz."
"Gerek yok içerideki müzik sesi başımı ağrıtıyor."
"Neden bu kadar az konuşuyorsun Taehyung? Gözlerinde görüyorum ki içinde yanan bir şeyler var."
Hava soğuktu ve ben gerçekten üşümeye başlamıştım. Ellerimi pek de kalın olmayan ceketimin ceplerine sokup ısıtmaya çalıştım.
"Numaranı yaz, konuşuruz. "
Söylediği şey şaşırtmıştı beni. Bu kadar ani olacağını düşünmemiştim. Uzattığı telefonu elime aldım ve numaramı yazarak geri verdim. Telefonunu elimden alırken parmak uçları değdi parmaklarıma. Sıcaktı o bu soğuk havada bile ısıtmıştı parmak uçlarımı.
"İstediğin zamanlarda ara, uygun olduğumda dönerim ama artık gidelim geç oldu."
Yine sadece başımı salladım. Normalde değilimdir bu denli suskun ama son günlerde sadece onun sesini dinlemek ve bir melodi gibi notalarına kadar aklıma kazımak istediğim için susmayı tercih ediyordum.
"Evine bırakmamı ister misin yoksa araban var mı?"
Kendi arabamla geldim yinede teşekkür ederim Jungkook. "
Dalgalıydı deniz ve soğuktu hava bir önceki güne göre, değişiyordu ve geçiyordu zaman. Yine dün yaptığı gibi arkasını döndü ve yavaş yavaş karanlıkta kayboldu.
İvett bi bölümün daa sonuna gelduk. Eğer kitapla ya da karakterlerle (daha şimdilik çok karakter olmasada) ilgili beğenmediğiniz, sıkıldığınız bir yer varsa yorumalrda belirtebilirsiniz ,düzeltebildiğim kadar düzeltirim. Neyse çok fazla konuşup sıkmak istemiyorum sizi. Ben sizi çook seviyorum sizde Bana Adınla Seslen'i sevin lütfen güzel kelebeklerim💓🦋
