Bölüm şarkısı: Teoman, Şebnem Ferah-İki Yabancı
"Dilek tutman için illa yıldızların kayması mı gerek?" diye sordum bu gece yıldızsız olan gökyüzünü izlerken. Artık her gün bar'ın biraz ilerisinde ki denizin yanındaki bankta buluşup yalnızca geceyi izler olmuştuk. Doğru ya... Ne zaman öldürecektim onu, kalbim el verecek miydi buna? Daha nasıl yapacağımı da düşünmemiştim gözlerine bakma cesaretinde bile bulunamadığım yabancıya bu kötülüğü.
"Ama yıldız kaymadan dileğin gerçekleşmez, öyle değil mi?" diye sordu kaşlarını biraz kaldırıp şaşırmış gibi yapmaya çalışırken.
"Belki kaymasını beklediğin yıldız başka bir gökyüzünde kayıyordur. Sen dileğini tut, gerçekleşmezse demek ki ayinini güzel yapamamışsındır." Üçüncü gecedeydik bugün, üçüncü beyaz gecem*. Şimdi düşünüyorum da tutulmuş olabilir miyim öldüreceğim adama?
İnsan denen bu bilinmez yaratık neden sahip çıkamaz duygularına, nedendir bir yabancının sadece ses tonundan dahi etkilenip daha iyi duymak için nefes bile almadan beklemesi? Aynı yerdeyiz ikimizde ama bakamıyoruz birbirimize. Aynı gökyüzüne bakıyoruz ama gözlerimiz kesişmiyor hiç, lakin en azından belki de gecenin karanlığında izlediğimiz mavilikte aynı noktada kesişiyoruzdur biz.
Söylediklerime de bir şey demedi. En son arzusunun gerçekleşmesi için yıldız kaymasını bekliyordu. Şimdiyse belki de yıldızları bırakmış ve içinden dileğinin gerçekleşmesi için ayinini yapıyordur diye düşündüm. Sonunda gözlerimi beni etkisi altına alan karanlıktan çekip yüzüne döndüm.
"Gökyüzüne ne zaman bakarsam bakayım her zaman" ressam yine yaptı yapacağını." diye düşünüyorum."
Rüzgarın hafifliğiyle beraber dalgalanan ve ay kadar beyaz olan yüzünü biraz örten saçlarına baktım. Hayatımda hiç rüzgara tapmak, teşekkür etmek istememiştim bir yabancının saçlarının kokusunu burnuma getirdi diye.
"Benim bir tanrım yok Taehyung... Ama senin tanrın kimse gerçekten yapıyor yapacağını."
Söyledikleriyle biraz uzaklara daldı gözlerim. Denizi inceledim biraz, kalbimin dalgalarına benzettim ayın aydınlattığı küçük dalgaları. Sonra tekrar yüzüne diktim sisli göz bebeklerimi. Bu adam kötü birisi değildi nezdimde. O kadar temizdi ki yüzü, o kadar masumdu ki sanki Tanrı, kendisinin varlığına inanmasa bile güzelliğinden yakamayacaktı onu cehennemde.
Aşk mıydı bu insana Tanrı'sını bile sorgulatan saçma şey? Sonunda her şeyin yalan olduğunu öğreneceğin ve tüm dünyalarda yalnız kalacağını, sadece Tanrı' ya sığınabileceğin halde ona bile güvenemediğin bir yalan mıydı sevda?
Bi' anda o da bana döndü gözlerimiz kesişmişti gece yarısına doğru. Bir süre gözlerimi inceledi. Yine bir şeyler arıyordu sanki boşluklarım da. Ne yaptılar sana da böyle soldu çiçeklerin, küflendi toprakların yağmurdan der gibi bakıyordu.
" 'İnsanoğlu çok derin bir varlıktır. Ben tanrı olsaydım bu kadar derin yaratmazdım.' demiş Dostoyevski. Taehyung gözlerine bakınca görüyorum... Sen.. Sen çok güzelsin, çok temizsin. Ama bırak, kirletme saflığını. "
Bir şey mi saklıydı dudaklarından zorla çıkan kelimlerde. Sen kötü değilsin ki demek istedim ona, zaten öyle olsada ben severim, korurum seni demek istedim.
" Ama ben zaten kalpsiz kişilerle değilim ki, o kişi benim. "
Bilsin istedim artık, bilsin de kurtulsun benden. Gelmesin yanıma, bakmasın gözlerime ki onu öldürebileyim. Sevmesin beni istedim o an. Bir tanrısı olmasa da Tanrım alsın onu ve uzaklaştırsın yüreğimden istedim, kalbimdekiyle öleyim istedim. Ona yapacağım gibi acı çekerek öleyim ama n'olur benden uzak dursun öyle bakmasın gözlerime istedim sadece.
Sırıtır gibi gülümsedi, gülümsemedi de doğrusu dudaklarını biraz aralamaya çalıştı gibiydi. Gülmek acıtıyordu ama o deniyordu sanki.
"Sen kötü adam olmak nedir bilir misin ki sen o olasın Kim?"
Boş bir yüzle bakıyordum bu sefer yüzüne. Sonra yine denize döndüm, gökyüzüne, Ay'a çıkardım gözlerimi. Hiç tanımamış olmayı diledim o an onu. Hiç kokusunu almamış olmayı, hiç teninde kaybolmayı arzulamamış olmayı diledim.
" Senin kötü adamın nasıl birisi Jungkook?"
Bu sefer o döndürdü bana karanlıkta hafif hafif parlayan kırık harelerini. Duyguları gözlerine yansımış gibiydi onun hep.
"Masum insanların canına kıyanlar ve yalan söyleyenler kötü adamdır benim gözümde Taehyung." dedi boş bir ifadeyle. O an kalbime bir bıçak girdi sanki. Midemde nedenini bilmediğim bir ağrı oluştu söylediği kelimelerle beraber. Jeon Jungkook ben kötü adamım diyemedim ona ki gözlerine bile bakmak istemedim. Parlaktı o, hayaller kuran küçük bir çocuk kadar temizdi. Tanımadığı kötü adama kanabilecek kadar masum bir çocuktu nezdimde.
Yayılarak oturduğu bankta vücudunu dikleştirdi biraz; bense dahada yapışıyordum banka her geçen dakikada. Ağlamak istiyordum içimden ne kadar gülsemde. Masumluğunu elinden alacak olduğum, onu gerçekten bir melek yapacağım için ağlamak istiyordum. Ki benim gözümde o zaten cenetten düşmüş bir melekti. Tanrı'nın baş yapıtıydı sanki. O kadar kusursuzdu ki her bir zerresi.
O da kötüydü aslında Tanrımın huzurunda. Onun da tüm benliği kötüydü aslında yukarıda ama yinede yansın istemedim. Tanrım onu Cenettinin en güzel yerlerine götürsün ben onun yerine Cehennem ateşlerinde yanayım istedim ki zaten sarılıp kokusunu içime çekemiyorum diye ciğerlerim yanıyordu. Üzerindeki ceketin iç cebinden metal bir sigara kutusu çıkardı ve içinden dikkatle aldığı sigarayı yaktı. Şimdiyse rüzgar bana saçlarının kokusunu getirmek yerine yüzüme yüzüme vuruyordu sigarasının dumanını, sanki yapacaklarımdan şimdiden pişman olayım diye bir blöftü bu.
Kutuyu tekrar cebine koymadan önce isteyip istemediğimi sordu. Hayır anlamında başımı salladım. Son üç gecedir tanımadığım bir yabancıyla yıllardır burda olan, eskilikten çivileri paslanmış bu bankta oturuyorduk. Tek yaptığımız şey ise karanlık geceyi izlemek ve bu anlamsız geceye bir kaç söz bırakmaktı. Bir de yıldızlara bakıyorduk. Kaymalarını bekliyorduk onun deyimiyle dilek tutmak için. Kim bilir ikimizde farklı kişileri arzuluyorduk ama en azından ayinini beraber yapıyorduk. İki yabancıydık biz birbirimiz için, birlikte ama yalnız iki yabancıyız.
