oy sınırı:35
yorum sınırı:70***
bölüm1
Lee Minho yüzüne doğru püskürtülen pudra ile makyajının bittiğini anlarken aynadaki yansımasından kendini inceledi.
Gözlerine sürülen kalemle birlikte büyük gözleri daha da belli olurken dudaklarındaki hafif kırmızı tondaki renklilik fazlasıyla dikkat dağıtıcıydı. Üzerindeki beyaz takım sayesinde yüzü öne çıkarken vücudunu saran kıyafet sayesinde dolgun kıvrımları belli oluyordu.
"Çok güzel oldunuz efendim."
Yanda duran küçüklükten beri tanıdığı arkadaşı konuştuğunda ona bu şekilde seslenmesine sinirlenirken bunu belli etmemek amacıyla dudaklarına gülümseme yerleştirdi."Teşekkür ederim Minju fakat bana karşı saygı ekleri kullanmana gerek olmadığını kaç kere daha söylemem gerekiyor."
"Bu arada sen de çok güzelsin her zaman olduğu gibi" dediği gibi kızaran arkadaşı odayı çürük vişne kokusuyla doldurduğunda bakışlarını Minju'dan çekerek kalktı.
"Birazdan aşağı inmemiz gerek.Sizi on dakikalığına yalnız bırakmamız gerekiyor.Kendinizi talipleriniz için hazırlayın efendim."
Yanda duran tanımadığı kişi konuştuğu gibi herkes yavaşça ayrılırken prens yanından geçen Minju'nun kolunu tutarak durmasını sağladı. Kızın elbisesindeki gördüğü cebe hemen kenarda duran anahtarı atarken fısıldadı.
"Aşağıdaki odanın anahtarı.Bunu iyice sakla ve kimsenin görmesine izin verme."
Minju bu odanın önemini bildiği için Minho'nun onun cebine yerleştirdiği anahtar gerilmesini sağlarken Minho onu sakinleştirmek için konuşmaya devam etti.
"Sadece o 7 kişinin odayı açmak istemesini istemiyorum.Odayı merak edene anahtarı olmadığını söyleyeceğim ve emin ol ki başımızı belaya sokmamak için sadece geceleri o odaya geçeceğim."
Minju biraz daha rahatlayarak prense baktığında ona yalvaran bakışlar atan gözlerle karşılaştığı gibi yutkundu.Bu karşısında duran adam ona böyle baktığında her istediğini yapmasına izin vermekten başka çaresi kalmıyordu.Bu yüzden kafasını sallayarak anahtarın olduğu cebi iliklediği gibi odadan çıktı.
Minho tek kalarak ne yapacağını anlamadığı için yatağına uzanarak dakikaların geçmesini beklerken bir yandan da 3 saattir ona ezberletilen adlarla uyuşturduğu görüntüleri içinden tekrar ediyordu.
Kapı tıklatıldığı gibi içeriye giren annesini gördüğünde hızlıca yataktan kalkıp saygı gereği annesinin önünde eğildi.Saçlarında hissettiği annesinin parmakları usulca Minho'nun başını kaldırdığında Minho fazlasıyla az karşılaştığı kehribar gözlerle yutkundu.
Prens annesinden korkuyordu denemezdi belki ama çekindiği tamamen söylenebilirdi.Çünkü Lee Minho küçüklüğünden beri sadece doğum günlerinde yanına gelen kadınla ilgili hiçbir şey bilmiyordu.
Mesela şu an odaya dolan hafif gül kokusunun annesinin mi yoksa hizmetkarlardan birisinin kalan kokusu muydu ?
Bilmiyordu.Annesinin isminden başka hiçbir şeyini bilmiyordu.
"Lee Minho"
Minho tam adının annesinin ağzından çıkmasıyla birlikte minikçe gülümserken karşısındaki kadın oğlunun saçlarındaki parmaklarını geri çekti.
"Sana verilen görevi yerine getireceğine eminim fakat benim de sana birkaç konuda uyarı yapmama izin ver."
Minho kafasını sallayarak annesini onaylarken kadın daha deminkine nazaran sertçe devam etti."Omega olduğunu ve kolayca etkileri altına girebileceğini unutmamalısın.Feromonlara dikkat et ve seni bu şekilde elde etmelerine izin verme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Untouchable
FanfictionUlaşılmazlığı ile ün salan Prens Lee Minho babası öldüğü zaman kendisi ile evlenmek isteyen 7 erkekten birini seçmek zorundaydı ~omegaverse~