yorum ve oy bırakmayı unutmayın lütfen...
***
13.bölüm:
Minho, Changbin'le olan buluşmasından ayrılıp da odasına geldiğinde vakit neredeyse geceyarısını bulmuştu.Yine de buna rağmen Kraliçenin yanına gelmesini söylediği emri iki hizmetli tarafından Sarayın diğer kısmına iletilmek için gidiyordu.
Prens, annesi odasına gelene kadar dinlenebilmek için yatağına uzandığında vücudunun ve başının ağrısını iyice hissetti.
Sanırım bu kadar üst üste dışarı çıkıp temiz hava almaya alışkın olmayan bünyesi yüzündendi bu ağrıları..Gözleri kapalı bir şekilde düşünürken parmaklarını da bacaklarına yöneltmiş,tenine nazikçe bastırıyordu.
Bir süre sonra masaj yaptığı yerlerin ağrısının azalmasıyla rahatlarken Kraliçenin gelmesini beklemekten sıkıldığı için dışarıya sesli bir nefes verdi.Yatakta dönerken yere attığı parşömeni eline alıp yarın olan randevusunun kimle olduğunu merak ederek kapıdı eline aldığında Han Jisung ismini görmesiyle kaşlarını havalandırdı.
Yarın kesinlikle eğlenceli olacaktı...
Bu alfayı kendisine olan bakışlarının keskinliği ile hatırlıyordu.Arzusunu kokusunu yaymasa dahi algılayabiliyordu.Aynı Jeongin gibi...
Yüzündeki arsız gülümsemeyi durduramazken keyifli bir şekilde geri yattı yatağına.
Gözleri uyku ve uyanıklık arasında kapanıp açılırken vurulan kapıyla birlikte hızlıca vücudunu yataktan kaldırıp üzerini düzeltti.
"Gel."
Sesinin gerginlik yüzünden baskın çıkmasına engel olamazken açılan kapı ardından gördüğü Kraliçeyle yutkunup sakinleşmeye çalışarak hafifçe eğilip annesini selamladı.
"Lee Minho...Beni çağırmışsın Prensim."
Zarif sesin yumuşaklığı Minho'yu gülümsetirken sert bakışları olan kehribar rengi gözlerin altında tedirgin hissetmeden annesinin yüzünü inceledi.
"Bir şey sormalıyım...Kraliçem."
Anne demenin garip kaçacağını düşünerek saygı ifadesiyle konuştuğunda Kraliçe Hana gecenin geç saatinde bu odada olmaktan hoşlanmadığını gösterircesine Minho'nun eliyle oturması için gösterdiği koltuğa yönelmeden ayakta durmaya devam etti.
"Sor Prensim."
Minho ondan gözlerini kaçırarak kendisini yok sayan kadın karşısında boğazının düğümlendiğini hissederken annesinin karşısında oturarak ona saygısızlık yapmak istemediği için bacakları ağrımasına rağmen ayakta durmaya devam etti.
"Ben..." Omega kafasının karıştığını hissederek cümlesini devam ettiremezken oluşan sessizliği bölerek konuşan annesine şaşkınlıkla baktı. "Sonunda karşımda konuşacak cesareti bulduğunu zannetmiştim."
"Nasıl yani?"
"Seni her yıl sadece bir kere görmeye katlanabilen bi kadından gereğinden fazla korkuyorsun diyorum Minho.Konuş hadi."
Prens duyduğu "katlanabilmek' sözcüğü ile donakalırken dudaklarını araladı.
"Korktuğumdan değil..." dedi üzüldüğünü göstermemeye çalışarak."Sadece diyeceğim şeyi unuttum."Hana,Kraliçe, önündeki bedenin ağzından çıkanlarla güldü.
"Babanın niye seni yıllardan beri saklamak istemesinin nedeni bu unutkanlığın mıydı..."Alaylı mırıltısı Prensin gözlerinin kocaman açılmasını sağladığında içinde beliren öfkeyle Kraliçeye baktı.
"Niye beni saklamasına izin verdin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Untouchable
FanfictionUlaşılmazlığı ile ün salan Prens Lee Minho babası öldüğü zaman kendisi ile evlenmek isteyen 7 erkekten birini seçmek zorundaydı ~omegaverse~