oy sınırı:30
yorum sınırı:100***
bölüm6
"Minho, oğlum sen burda da mı dans ediyorsun?Kaç kere daha yasaklamamız gerekiyor sana.Bir odaya hapsettiğimiz yetmedi bir de zincirleyelim mi istiyorsun seni?"
Minho, odasına giren Krala baktı. Zaten sabahtan beri olan arzusu yüzünden onu ele geçiren bu yakıcı hissi yok saymak fazlasıyla yorucuyken , karşısında duran adama bir kez daha baktığı an kendisine engel olamamış, tüm feromonlarını yaymıştı.
Kral'a dansın kötü bir şey olmadığını göstermek için etrafında döndüğünde yaydığı feromonların çoğunluğunun babasının hızlıca yere yığılmasını sağladı.
Farkına varmadığı babasına güzel gözükmek uğruna yaydığı yoğun feromonlarını toparlayamadan hızlıca kollarının arasına aldığı bedenin acı içinde kıvrılması yüzünden şok içinde kaldı.
"Daha bitirmedim dansı" dediği an kollarının arasındaki beden için istemsizce feromonlarını arttırdığında bedenindeki güçlü hakimiyet hissiyatına engel olamıyordu.
"Oğlum şu iğrenç feromonlarını yaymayı hemen kes."
Fısıldayan beden, yavaşça kendini ona bıraktığında Minho duyduğu şeylerin siniri ile feromonlarının dozunu fazlasıyla arttırdı.
Bu odada yaptığı heykeller sayesinde dışarıya feromon çıkamayacağının bilincinde olduğu için kokusunu yaymada fazlasıyla cüretkardı şu an.
Kollarının arasında öldürdüğünün bilincinde olduğu halde kendini durdurmadan kokusunun tüm odada yayarken babasının son nefesi ile birlikte verdiği son sözü duyduğu gibi kendine geldi.
"Beni öldürüyorsun."dedi Kral zar zor."Aynı anneni öldürdüğün gibi."
Lee Minho, gördüğü rüyanın etkisinde sıçradığında cenin pozisyonda kıvranarak uyuduğu için sert zemindeki vücudunun ağrısı ile gözlerini araladı.Yine zeminde uyumuşum dedi kendi kendine.
Neden zeminde uyuduğu zamanlarda böyle boktan rüyaları sürekli görüyordu ki?
Terli bedeninin hava alabilmesi için kalkarak odanın minik demirle kapatılmış penceresini sürerek açtığında karşısındaki deniz manzarasını izledi.
Dışarı çıkmak,yüzmek, koşmak, eğlenmek, rahatça hareket edebilmek istiyordu.
Yapamıyordu.
Ne zaman bir şeyler için heyecanlansa olaylar garip bir boyuta ulaşıyor, etrafındakiler kötüleşmeye başlıyordu.
Bu yüzden de sevdiği her şey yasaktı ona.Biliyordu, mahvediyordu her şeyi.
Babasının da küçükken dediği gibi belki de lanetliydi o.Ah, babası...Lee Minho uzun süre sonra ilk defa babasını rüyada görmesi yüzünden gergin hissederken sanki bunların rüyadan daha fazlasını olduğunu da hissediyordu.Yine de bunu göz ardı etmek çok daha iyiydi onun için.
Lee Minho hâla daha kalbini fazla yüksek çarptıran rüyasının etkisinden sıyrılmak için dün neden buraya geldiğini hatırlamaya çalıştığında zihninde dolaşan bulanık görüntüler ile parmaklarını başına götürüp kendine ufak bir masaj yaptı.
"Ne yaptım dün ben?" dedi kendi kendine mırıldanırcasına.Sanırım yeniden bir kızgınlığa girmişti.Gerçi Jisung'a sarıldığını hatırlıyordu.Sahi,neden sarılmıştı ona?
Düşündükçe ağrıyan başı yüzünden pes ederken pencereyi kapatıp üstüne rastgele bir kıyafet geçirip odadan çıktı.
Fazlasıyla boş olan koridorlarda dolaşıp merdivenlerden çıkarak kendi odasına ilerlediğinde kapının önünde bekleyen hizmetlinin değiştiğinin farkında dahi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Untouchable
FanfictionUlaşılmazlığı ile ün salan Prens Lee Minho babası öldüğü zaman kendisi ile evlenmek isteyen 7 erkekten birini seçmek zorundaydı ~omegaverse~