resim ve dedikodu

712 107 100
                                    

oy siniri:40
yorum siniri:100

***

bölüm9

Lee Minho, dünki Chanla buluşmasından kalan yorgunluğunu unutmaya çalışarak yatakta vücudunu biraz daha esnetti.Yorgun bedeni onu yatakta kalmak için zorlasa da bugün saatinde bulaşması gereken bir Kral adayının olmasını bilmesi biraz daha kısa sürede kendini toparlamasını sağlamıştı.

Neden bilmiyordu ama gece Bang Chan'ın anlattığı şeyler yüzünden bir türlü uyuyamamıştı.Bunun bir masal olduğunu söyleyerek kendini telkin etse de sabaha karşı uyuyan bedeni ile pek de kendini sakinleştiremediğinin farkındaydı.

Kimse olmadan tek başına odada otururken az süre kalan buluşmasında kiminle görüşeceğine bakmak için doğrulup küçük masasına yürüdü.

Açtığı çekmecede parşömen kağıdında gördüğü Lee Felix yazısı ile kafasını hafifçe sallarken yanlışlıkla bir resim kağıdını daha aldığını fark edip işe yaramayan parçayı masaya doğru nazikçe koyduğu gibi gözüne takılan şeyle yutkundu.

Eskiden yaptığı bir resimdi bu.Bir büyük gölge ve onun ruhu ile beslenen birkaç küçük silüet.

O zamanlar özellikle seçmediğini bildiği halde şu an silüetlerin üzerindeki kan rengine benzettiği kırmızının çarpıcılığı ile bir an afalladı.

"Vücudunu kontrol edebilirsin Minho'm"Küçük kız kendinden daha da ufak gözüken kucağında yatan bedeni sarmaladı."Eğer onlardan beslenirsen ileride benim sahip olamadığım her şeye sahip olabilirsin."

Bir anda zihninde yankılanan şeyle gözleri kocaman açıldı.Bu daha demin bir anda zihnine dolan sesi biliyordu sanki..Ama çıkaramıyordu kime ait olduğunu.

Lee Minho bunu düşünmeye devam ettikçe başında artan ağrı ile birlikte burnundan akmaya başlayan kanı gördüğünde sakinleşmeye çalışarak ellerini masaya yerleştirip tahta parçasından destek aldı.

"Nasıl hemen gelip gidebiliyor aklımdan." dedi fısıldayarak."Hatırlayamıyorum."

Vücudu acı ile kasıldığında elindeki kendi kanı düştüğü için iyice kırmızıya bürünen resim kağıdını çekmecesine yerleştirip hızlıca banyosuna koştu.

Zeminde bıraktığı kan lekelerini görmek midesini bulandırsa de titreyen elleri ile yüzünü yıkayıp burnuna bir havlu parçasını yasladı.

Dakikalar geçtikten sonra azalan acısı ile elindeki havluyu çektiğinde kendi kanını görmek istemediği için havluyu yere atıp kapısına yöneldi.

Açtığı kapısının ardından gördüğü hizmetli hızlıca ona doğru yönelip eğildiğinde göz devirmemeye çalıştı."Zemindeki kan lekesini sil ve yerdeki havluyu çöpe at."

Önündeki kadın hızlıca dizlerini büküp Prensin dediğini anladığını gösterirken kafasını kaldırıp baktığı zeminde bir kan izi görmeyerek kaşlarını hafifçe çattı.

Kafası karışık bir halde lavaboya yönelip havluyu kaldırdığında hissettiği feromon ile kaşlarını havalandırdı.

Garip bir koku olmasını umursamadan havluyu hızlıca odadan çıkartmak isterken Lee Minho'nun gözü hizmetlinin eline takıldı.
Prens, hizmetlinin elinde kan izi olmayan havluyu gördüğünde ona yanlış havluyu aldığını söyleyecekti ki dikkatini başka bir şey çekti.

Daha deminki zemindeki kanlar kaybolmuştu ve ortalık çok garip bir feromonla sarılmıştı.
Güzel değildi, acıydı.Bu kokuyu alırken burnunun içinin sızladığını hissetti.

Untouchable Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin