Kırılan Kalbin Sesi

1.1K 95 66
                                    

Hatalarım varsa kusura bakmayın.

İyi okumalar...



*




Yoongi önünde durduğu kapıyı sertçe açarak adımlarını ileride ki koltuğa yönlendirdi. Taehyung yüz üstü uzandığı yataktan sadece gözlerini açmakla yetindi. Yoongi yatakta uzanan bedeni iyice süzdüğünde sertçe konuşmaya başladı.

"Siktiğimin hiçbir yerinde ipucu yok. Bakmadığım yer kalmadı. Yok işte yok."

Yüzünü sertçe sıvazlarken derin nefesler alıyordu. Pekala, sakin olabilirdi... Taehyung uzandığı yataktan kalkarak oturur pozisyona geçti. Üst bedeni çıplaktı ve altında sadece siyah bir eşofman vardı.

"Jungkook, o seninle geliyor mu?"

"Hayır, hepsi tehlikeli yerler. Onunla kafeye gittiğimiz gün gördüler onu. Artık onu bir yere götürmem. Ona bir şey olacak diye korkuyorum."

Taehyung kafasını sallayarak onu onaylamıştı. O gün olan olaylardan sonra Jungkook'a bu işten çekilmesi gerektiğini ne kadar söylemek istesede üzülür diye söyleyememişti. Şimdilik...

"Elinden geldiğince onu uzak tut. Saçının tek teline zarar gelmesin."

Yoongi kaşlarını havalandırarak karşısındaki adama baktı.
"Onu neden bu kadar önemsiyorsun. Ne o âşık mı oldun?"

Son cümlesini ne kadar alayla söylesede Taehyung'un kendisine dönen sert bakışları ile alaycı ifadesi silinmiş yerini kocaman bir şaşkınlık almıştı. "Siktir, ne? Âşık mı oldun?"

"Bilmiyorum. Sadece onun yanındayken kalbim hızlı çarpıyor. Birde öptüm onu."

Yoongi son cümleyle ayağa kalkmış sonra geri oturmuştu ve yine kalkmıştı. Bunu birkaç kez tekrarlarken cümleler dilinin ucuna geliyordu fakat konuşamıyordu.

"Sus, tek kelime etme. Sadece ben ne yaptığımı bilmiyorum. Kafamın dikine gidip sik gibi işlere bulaşıyorum."

Çaresizlikle yüzünü sıvazlarken, gerçekten ne yapacağını bilmiyordu. Mantıklı hareket edemiyor, düşünemiyordu. Yoongi oturduğu koltuktan kalkarak Taehyung'a doğru ilerledi. Yatakta onun yanına oturup elini omuzuna koydu. "Taehyung, bu biraz imkansız değil mi?"

İmkansız.

İmkansız mıydı?

Yeşil evren böyle bir şeyi kabul etmezdi.

Günahtı.

Hiçbiri Jungkook'u kabul etmezdi. Horgörür ona yapmadık şey bırakmazlardı.

Taehyung çaresizlikle yüzünü sıvazlayan ellerini çekmiş, yüzüne yansıyan endişe ile Yoongi'ye baktı. "Ben gerçekten ne yapacağımı bilmiyorum. O çocuğa benim yüzümden zarar gelirse aldığım nefes boğazıma batar. Ona bir şey olmasın."

"Taehyung, hiç birimiz ona ne konuda olursa olsun zarar gelmesini istemeyiz. Hele ki ben, elimden gelse onu her kötülükten korurum. Fakat her şey istediğimiz gibi olmuyor işte. Sadece birkaç gün önceyi hatırlasana, o zarar gördü biz ise sadece sardık."

Taehyung gözlerini yumarken kendine binlerce lanet etti. En başından bulaşmamalıydı. Jungkook'u ilk gördüğü zaman öylece rafların arkasından onu izlemeliydi. Bırakmalıydı onu, gitmeliydi. Ama o sıra hızlanan kalbine uymuş çocuğun karşısına dikilerek onu bu bataklığa çekmişti.

Kim Taehyung, Jeon Jungkook'u gördüğü zaman ilk defa aklını kaybetmiş, kalbini dinlemişti.

Pişmanlık her zerresini sararken geri dönülmesi zor olan bu yolda sıkı sıkı çocuğun elini tutması lazımdı. Bunu ne kadar başarabilirse o kadar. Ki bu yolda Jungkook'a gelecek tek zararda, ortada yol bırakmazdı. Fakat şu an tutsak olduğu bu yerde çokta bir şey yapamıyordu.

UNIVERSE / TAEKOOK (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin