O günü malikanede geçirdiğimiz için pek sağlıklı bir uyku çekememiştim. Yabancı ortam sonuçta, gizlice izleniyor olma ihtimali hâlâ aklımda iken küçük bir çocuk gibi kolay kolay uykuya dalamadım.
Yerimden doğrulduğumda bütün bir geceyi ıslak bir üniformatı giyerek geçirdiğim için ağrılarım vardı. Öte yandan dün hizmetlilerin aldığı üniformam temiz ve kuru bir şekilde beni bekliyordu yatağın yanındaki küçük komodin üzerinde.
Hızlı olmam gerekiyordu belki de. Bir ihtimal beni bekleyen General'i düşündüğümde muhtemelen yanına gittiğimde bana çok kızacaktı.
Hazırlandığım sırada anormal bir şekilde fazla şişik olan ceketin iç cebinden bir kaç şeker ve bir mektup çıkarmıştım. Az çok kimin bunları koyduğunu tahmin etsem de şuan düşünmem bana zaman kaybettiriyordu.
Odadan ayrıldığım vakit koridorda Rudy ile karşılaştım. Çökmüş, mor gözleri beni gördüğünde sevinmişti.
"Günaydın Norton!"
"Günaydın. General Nikolaus'u gördün mü?"
Hayır anlamında salladığı başı beni biraz rahatlatmıştı açıkçası. Bir ihtimal hâlâ uyuyor veya hâlâ General Carlos ile toplantı yapıyordu. Generalin bütün bir gece ayakta kalmış olma ihtimali biraz göz korkutsa da gerçekleşebilecek bir ihtimaldi. Üzerine bahis oynayabilirdim.
Rudy'nin peşine takılıp ana girişe kadar geldiğimde merdivenlerde General ile karşılaştım. Elindeki bavulun ağırlığından şikayetçi olduğu belliydi.
Yanımıza geldiğinde elbette bavulu bana vermekte biraz tereddüt etmiş gibiydi. Veya ben onu henüz tam çözemediğimden böyle algılamıştım. Yine de fazla uzatmadan bavulu almayı teklif ettim. Ve tabiki de hiç düşünmeden bana verdi.
Eskisine göre daha hafifti. İçindeki belgelerin bu kadar ağır olma ihtimali biraz tuhaftı. Anlaşılan bavulun yarısı General Carlos ile ilgiliydi.
Basit bir uğurlama konuşmasıydı. Muhattabı ben olmadığım için dinleme zahmetinde bulunmadım. Gözleri etrafta tıpkı Rudy gibi, Teresa denen kızı arıyordu.
Ortalıkta görünmüyordu. Bu da onun bir ihtimal çoktan kovulduğunu gösteriyordu aslında. Veya ben fazla uçuk düşüncelere sahiptim. Belki sadece çamaşırları yıkıyor, bulaşıkları kurutuyor veya malikane içerisindeki herhangi bir odanın tozunu alıyordu. Gelmemesi ardında çok fazla sebep vardı ve biz sadece birinin gerçekleşmesinden korkuyorduk.
General Carlos, bize tren istasyonuna kadar eşlik edecek şoförü tanıttı. Dün gece neredeyse kusmamıza sebep olacak o adam ortalıkta yoktu. Gerçekten de şanslıydık.
Aslında şoför bizi gideceğimiz limana kadar bırakmayı planlıyordu ama General Nikolaus tren ile gitmek istediğini belirtince rota normalden daha kısa hale getirilmişti.
Sonuç olarak malikaneye gelmeden önce kullandığımız tren istasyonuna gelmiştik. Düne kıyasla fazla kalabalıktı. Yağmurdan arta kalanı minik birikintiler ve çamur lekeleri vardı.
"Gelen ikinci trene bineceğiz."
"Neden?"
"Bu kalabalık içerisinde bırak nefes almayı yaşayamayız bile."
![](https://img.wattpad.com/cover/324757412-288-k241918.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I| 𝐌𝐨𝐨𝐠 𝐂𝐢𝐭𝐲 2 |I 𝐖𝐖2 ✫
Tarihi Kurgu"Bir hayalin var mı teğmen?" "Yaşamak efendim.. bir kolum veya bir bacağım olmasa bile yaşamak.." ~ww2 Almanlar için doğu cephesi ~moog city 2, bir Minecraft soundtrack parçasıdır.