4. BÖLÜM TESADÜF

184 123 12
                                    

3 hafta sonra
Onlarsız 3 hafta geçmişti. Bu zaman sanki bana 3 asır gibi gelmişti. Bu 3 haftada onların yokluğuna alışmaya çalışıyorum ne kadar çalışsam da içimin bir yeri hâlâ açık bir yara gibi kanamaya devam ediyor. Bu his ölene dek benimle kalacak biliyorum. Sözümü onlara karşı tutuyorum ve yaşamaya devam ediyorum ama çokta düzgün yaşadığım söylenemez. Artık eskisi kadar uyumuyorum en fazla uyuduğum zaman 3 saattir maksimum. Ne zaman gözlerimi kapatıp derin uykuya dalsam ailemle geçirdiğim güzel vakitler anılar rüyama girip başları güzel başlasada sonları kâbusa dönüyor ve uykudan sıçrayarak uyanıyorum. Bu zaman diliminde çok kilo vermiştim yemek yemek benim için işkence geliyordu. Farkındayım yaptığım çok saçma olduğunu ama en son onlara akşam yemeği hazırlamıştım ama onları kaybettiğimin haberi almıştım. Bu belki bende travmaya yol açmıştır bilmiyorum belki bu yüzden hayatta kalacak şekilde besleniyorum. Bu süreçte Can bir an olsun yanımdan ayrılmadı nereye gitsem hep benimle geldi bir tek onun yanında ailem için ağladım şu an da yeni evimde benimle birlikte kalıyor beni yalnız bırakmamak için korkuyor tekrardan intihar edeceğim diye ama defalarca dil dökmeme rağmen bir türlü onun bu korkusunu dindiremedim o yüzden de benimle bir süre kalmasına izin verdim. Ali eniştem dediği gibi bana güvenli çok iyi güzel bir semtte bir apartman dairesi bulmuştu. Ev güzel küçük şirin bir ev ama hâlâ tam olarak burayı evim diye benimseyemedim. Hâlâ evin bir köşesinde eski eve dair bir anı bulmaya çalışmamdandır. Bu anıları kendim oluşturam lazım bu evi kendim evim olarak göre bilmek için ama Can'la çok zor bana hiç bir iş yaptırmıyor beni bir bebek gibi bakıyor. Ilk başlarda bu hoşuma gitsede artık sıkılmaya başlamıştım. Az kaldı onu evimden kovmaya ama gitmeyeceğini adım gibi iyi biliyordum. Eski evden hiçbir eşyamı almadım her şey o güzel anılarla orda bıraktım. Yeni hayatım da yeni güzel anılar yapma zamanı artık onlar için... Bu aralar kafamı kurcalayan çok önemli bir konu var şu gizemli adam. O günden sonra bir daha o notu ve gülü bırakan adamı göremedim zaten bir kaç gün sonra ben yeni evime taşındım. Taşınma sürecinde çok aklıma gelmese de bu olay bu aralar çok kafamı kurcalamaya başladı. Rüyamda gördüğüm adamın cümleleriyle o not da yazan cümlenin aynısı olması kesinlikle tesadüf olamaz. Bu işin içinde kesinlikle ama kesinlikle başka bir şey var ama ne onu bulmam lazım.  Ben bunları düşünürken Mutfaktan Can'ın bana seslendiği duydum. "Mehir hadi gel yemek hazır" dedi. Bu cümle bana annem ölmeden önce son kez bu şekilde seslenerek yemeğe çağırmıştı. Bu anlar aklıma gelince gözlerim doldu. Hiç bir zaman bu cümlenin bu kadar can acıtacağını tahmin bile etmezdim ama hayat öyle olmayacağını bana gösterdi. Can tekrardan bağırmadan içeri gitsem iyi olacak bu sefer de yemeyeceğimi söylersem beni zorla yedireceğini söyledi. Biraz deli olduğu için kesin yapacağını bildiğim için hemen kendimi topladım ve odamdan çıkıp mutfağa Can'ın yanına gittim. "Bugün de bu sofraya oturmasaydın yaptığım yemekleri zorla ağıza tıkamaya o leş kokulu odana gelecektim" dedi ben mutfak kapısından içeriye girerken. "Sana da merhaba Can. Teşekkür ederim çok iyiyim sorduğun için" diyerek onu cevapladım. Can'da hemen alta kalmak istemeyerek beni cevapladı" eğer odandan burunu çıkartmayı tenezzül esteydin zaten sana bunları sorardım canım benim " dedi bana laf sokarak. Bu konuda haklı da bu eve taşıdığımdan beri odamdan sadece ihtiyaçlarımı gidermek için çıkıyordum onun dışında bütün vaktimi odamdan dışarıyı izleyerek geçiyordum.  Ama artık eski hayatıma geri dönmenin zamanı gelmişti. Can'a dönerek "merak etme yarın izim bitiyor okula dönüp kaldığım yerden işimin başına döneceğim."dedim. Can yediği yemeği yarım bırakarak " gerçekten hemen işe başlacak mısın? Daha yeni yeni kendini topluyorsun biraz daha izin kullansaydın" diye konuştu. "Ben iyiyim Can artık bir yerden hayatıma devam etmem lazım  evde duradura daha kötü olacağım en azından işe başlarsam kafamı daha rahat dağıtabilirim.diyerek onu cevapladım. Can anladım dercesine kafasını salladı ve yemeğine kaldığı yerden devam etti. Ben oturduğumdan beri önüme konulan tabağa dokunmamıştım. Canım yine bir şey istemiyordu ama yemem de gerkiyordu. Ben tabakla bakıştığım esnada "bana bak o tabak bitmezse yemin ederim seni kendi ellerimle yedirim ona göre inan benim yedirmemi tercih etmesin." Diyen Can'a teslim olurcasına ellerimi kaldırarak tamam dedim. Bir iki lokma yedikten sonra daha fazla yiyemiyeceğimi anladığım da çatal bıçağımı bırakarak tabağı kendimden uzaklaştırdım. Can bu hareketimi gördüğünde ağzını açacakken konuşmaya başladım." Can lütfen daha fazlasını yersem kötü olacağımı biliyorsun daha fazla zorlama beni lütfen" diyerek sözlerime devam ettim." Teşekkür ederim beni bu kötü zamanımda yanımda oldun bir an olsun yanımdan ayrılmadın sana ne kadar minnettar olduğumu anlatamam ama beni bazı şeyler zorlama olur mu ? zamanla daha iyi olacağımı biliyorum o yüzden bana biraz zaman tanı."dedim. Can oturduğu sandalyeden kalkarak yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı hemen bende karışlık vererek aynı sıcaklıkla ona sarıldım. Bir süre sarılı kalmak bana iyi gelse de Can konuşmak için benden ayrıldı ve konuşmaya başladı. " Sen ne kadar zaman istersen iste ben sana istediğin zamanı vereceğim ama benimde tek isteğim sağlığını korumak bunun için seni zorluyorum ama artık seni zorlamayacağım söz veriyorum ama sende bana söz ver sağlığına dikkat edeceksin kendine iyi bakacaksın" dedi ve cümlesini bitirdi. "Söz veriyorum dikkat edeceğim merak etme"diyerek gülümsedim. Can anlımdan öperek uzaklaştı yanımdan ve eski yerine geri döndü. Biraz oturduktan sonra Can'a sofrayı toplarlamasında yardım ettim. İşimiz bittikten sonra kendimize kahve yaprak oturma odasına geçtik. Can televizyonda güzel bir film aramaya başladı ama bulamayınca kapattı televizyonu ve bana döndü. "Ee hazırmasın tekrardan öğretmen olmaya" diyerek soru yönelti. "Aslında icimde heyecandan çok sıkıntı var. Çünkü herkesin gozleri benim üzerimde olacak bu olaylar yüzden heyecandan çok sıkıntılı olacak diye hissediyorum" dedim. "Sakın öyle hissetme yengem ve dayımda öyle olmasını istemezdi onların yetiştirdiği  dik duruşlu güler yüzlü bir öğretmen olarak gideceksin okula " dedi Can. "Bilmiyorum yarın biraz zor geçecek ama alışacağım buna mecburum."dedim Can'ın söylediklerine karşı. Biraz daha onula oturduktan sonra uykum geldiğini ve sabah erken kalacağımı söylerek Can'ın yanından kalarak odama geçtim. Odama girdikten sonra sürekli  aşina olduğum koltuğuma oturarak dışarıyı izlemeye başladım. Soğuk İstanbul akşamında dışarıda baktığım gördüğüm herkes çok mutlu gözüküyordu bana ama biliyordum ki bunlar sahte mutluluklar içlerinde hepsini bir acısı, derdi, sıkıntısı vardı ama dışarı ya sahte mutluluklar gülümsemeler saçıyorlardı. Bende yarın bu dışarıda gördüğüm insanlar gibi sahte duyguların içerisine girecektim. Etrafima iyimişim gibi hayata yeniden başlamışım gibi davranıp insanları acıyan bakışlarını kendimden uzaklaştıracaktım. Başka türlü bu bakışların altından kalkamazdım. Telefonumdan saatte baktığımda saatin 23.45 gösterdiğini gördüm. Oturduğum koltuktan kalkıp yarın ne giyeceğime karar verip yatıp yarına dinç kalkmak istiyordum. Dolabı açıp içerisine biraz göz gezdirikten sonra karar verememiştim. Tam son kez bakacakken aklıma annem ve babamın benim ilk öğretmenlik yapacağım gün için aldıkları takım gitmeye karar verdim. Çünkü bu da yeni hayatımın ilk günüydü bu yüzden onları da yanımda hissetmek için böyle bir karar vermiştim. Artık kararımı da verdikten sonra yatağıma girip uyumaya başladım. Biraz uyuduktan sonra uyandım. Saatte baktığım da saat 04.35'ti. Birazcık daha uyumaya çalıştığımdan uyuyamayacağımı anladım ve yataktan kalktım.  İhtiyaçlarımı giderdikten sonra Can'a güzel bir kahvaltı hazırlamak istedim. Dolaptan domates, biber, yumurta ve soğan çıkardıktan sonra dolabı kapattım. Aldıklarımı tezgaha koydum ve ilk iş olarak domates ve biberleri lavabo da güzelce yıkadım. Yıkadığım sebzelerin ve soğanları küp küp kestim. Dolapta bulduğum tavanın menemem yapmak için gayet uygun olduğuna karar verip tavayı ocağa koydum. Doğradığım malzemeleri tavanın içine atıp pişmeye bıraktım; bir yandan da çekmeceden aldığım üç tane patatesi soymaya başladım. soyma işlemine devam ederken aklıma en son böyle yemek yaptığımda annem ve babamı kaybetmiştim. Yine aynı şekilde Can'a yemek yapıyorum ya onu da kaybedersem diye düşünmeye başladım. Hemen elimdeki bıçağı hızlıca bıraktım ve tezgahtan uzaklaştım. Düşüncelerim saçma olduğunun farkına vardım ama elimi tekrardan bıçağı almaya götüremedim öylece durmaya başladım.  Ne kadar süre öyle kaldığımı bilmiyorum ama ocaktaki menemenden yanık kokuları gelmeye başladığını anladığımda hemen kendimi toparladım ve ocağa doğru hızlıca gittim. Koyduğum malzemelerin kurtarılacak bir yanı kalmadığını farkettiğimde tavayı ocaktan alıp içindeki malzemeleri çöpe boşalttım ve tekradan yenisi yapamak için dolaptan hızlıca malzemeleri çıkartım ve doğramaya başladım bu sefer hiçbir şey düşünmemeye karar vererek kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Güzelce soyduğum patatesleri derin yağda hızlıca kızarttım. Ocakta pişmekte olan menemenime yumurtalarını kırıp pişirdim ve ocağın altını kapattım. Yağda son kez kızartığım patateslerimi tabağa koyduktan sonra masayı kurmaya başladım bir yandan da çay makinesinde çayı demleme bıraktım. Dolaptan kahvaltılıkları çıkarıp masaya tek tek koydum. En sonda tabak ve çatal bıçağı da koydum çay makinesinden çayında hazır olduğuna dair ses duyunca her şey tamam olduğunu anladım. Duvarda asılı olan saatte baktığımda saatin yediye geldiğini gördüm ve hızlıca mutfaktan çıktıp odama geçtim. Hem dolaptan dün geceden kararlaştırdığım takımımı giyip saçımı ve makyajımı yapmak üzere malzemelerim olduğu masaya doğru geçtim. Hızlıca saçlarımı düzleşirdikten sonra yüzüm solgunluğunu kapatmak için kapatıcı ile güzelce kapattım daha sonra bolca allık ve gözlerimi belirginleşirmesi içinin bolca maskara sürdüm en son olarak dudaklarıma nude rengi de bir ruj sürdükten sonra aynada kendime bakıp hazır olduğuma kanaat getirip masadan kalktım hızlıca çantamı hazırlayıp silletolarımda giydikten sonra tamamen hazırdım. Son kez üstüme başıma baktığımda gayet iyi gözüktüğümü anladıktan sonra hemen odadan çıktım. Can'ın odasının kapısını hızlıca çalarken aynı zamanda konuştum" Can hadi kalk işe geç kalacaksın hastahanede hastalarını bekletme hadi kalk" diye kapısını yumrukladım. Can genel cerrahi doktoruydu. Ama biraz daha yatmaya devam ederse hastaneden atılıp aylak adam adam olacaktı. Can'ın uyanması için tekrardan kapıyı  çalacakken bir anda kapı açıldı. "Tamam ya kalktık ne bağırıyorsun sabah sabah " diye bana carladı. "Aman sanada insanlık yaramıyor be sabah erkenden kalktım kahvaltı hazırladım ama keşke yapmasaymışım şuraya bak gördüğüm hak ettiğim muamele bak yazık " diyerek onu hayıfladım. Can mutfağa girdiğinde gördüğü manzara karşısında ıslık çalmaya başladı ve sonra "meho senin böyle yetekneklerin vardı madem benim niye kötü yemekler yemeğe mahkûm ettin" dedim. "Sakın şımarma Can benimle bu evde kalmaya devam edeceksen sende işin ucundan tutacaksın yok öyle beleşe evimde kalmak " dedim ve onu şimdiden uyardım. Eğer uyarmasaydım biliyorum ki hep böyle seyler isteyecekti. "Tamam kuzen ya yaparız bir şeyler sen merak etme o işler bende " diyerek beni geçiştirdi. Ben tam portmantodan kazanımı giyerken içerden tekrardan sesini duydum. "Mehir ben bugün nöbetçiyim akşam eve gelmeyeceğim haberin olsun" diye  bağırdı. Bende aynı ses tonuyla onu cevapladım."tamam dikkat et kendine sakın ölme çıkıyorum ben" dedim ve evden çıktım. Asansöre binip garaja doğru inmeye başladım. Asansör durduğunda hızlıca arabama binip yola koyuldum. Yolda canım sıkılmasın diye radyoyu açtım. Rastgele radyo da çalan müzikleri dinleyerek okulun otoparkına gelmiştim. Arabanın içindeki aynada kendime uzunca süre baktım. hadi Mehir sen bu işin altından kalkabilirsin hadi kızım ailene verdiğin bir söz var sakın bunu unutma diyerek içimden kendimi gaza getirdim. Son kez derin nefes alıp verdikden sonra yüzüme yalancı bir tebessüm kondurduktan sonra arabamdan indim kapıyı  kapatıp kiltedikten sonra arkamı dönecekken sert bir vücud kütlesine çarptım. Çarpmanın etkisyle dengemi kaybedip düşecekken çarptığım kişi beni tuttu. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda şok olmuştum. Çarpıştığım adam ailemi kaybettiğim haberini aldıktan sonra gittiğim sahilde benimle aynı bankta oturan adamdı. Uzun bir süre birbirimize baktıktan sonra sessizliği bozan taraf o adam olmuştu "iyi misiniz bir yerinize bir şey olmadı değil mi?"diye bir soru sordu. Sorduğu soruyla kendime gelip adamın elleri arasından kurtulup üstümü başımı düzelttim. Ama üstümdeki şaşkınlık duygusundan kurulamadan adamı cevapladım." Yok yok olmadı iyiyim sadece biraz şaşkınım" diye adamı cevapladım. Adam söylediğim cümleden ötürü güldü. "Niye şaşkınsınız ki " diye konuştu. Ne diyeceğimi bilmeden çok saçmaca konuşmaya başladım." Şey ben sizinle bir yerde karşılaşmıştım hâttâ bir bankta tanıştık yani tam olarak tanışmadık da diye biliriz" dedim. Ben ne saçmalamıyorum allah aşkına Mehir belli ki adam seni tanımamış hem günükü halimle şu anda ki halime bakılacak olursak tanımaması  çok normal hem az önceki kurduğum cümlenin saçmalığı duzeltmek için tekrardan konuştum." Kusura bakmayın lütfen biraz saçmaladım. Özür dilerim size çarptığım için tekradan kusuruma bakmayın. " dedim. Adam da gülümsemesini bozmadan konuştu." Asıl siz benim kusuruma bakmayın ben pat diye karşınızda belirdim. Bu arada sizi hatırlıyorum"dedi. Bedenimi tekrardan şaşkınlı dalgası kaplamaya başladığında adam tekrardan konuştu." O zaman tam tanışmaya uygun bir zaman değildi. Ama şimdi bence yeniden tanışmanın tam zamanı" diyeyek elini uzattı "ben Ateş Alazgil" beni tekradan bir şasikinlık dalgası alımıştı. Bende çok geç olmadan elimi uzattım ve kendimi tanıtım. "Mehir Aydeniz tanıştığıma memnun oldum" dedim. Ateş'de benim gibi" tanıştığıma çok memnum olsum Mehir" dedi ismimi bastıra bastıra. "Siz meğersem benim çalıştığım okulun sahibisiniz "dedim büyük bir şaşkınlıkla bu dediğime bu sefee biraz sesli bir şekilde güldü. "Galiba öyleyim"dedi. Resmen konuştukça batıyordum adamın gözünde hemen içinde bulunduğum durumdan kurtulmalıyım. " kusura bakmayın Ateş Bey üst üste şaşkınlık yaşayınca ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemedim." Dedim kendimi kurtarırcasına. Ateş Bey," Mehir hanım kusura bakılacak bir durum yok lütfen rahat olun" dedi sakin bir tavırla. Kolumdaki saatte baktığımda ilk dersime sadece 10 dakika kalmıştım hızlıca  Ateş Bey dönüp " kusura bakmayın Ateş Bey tekrardan sizinle taşındığıma çok memnun oldum ama artık gitmem gerek yoksa ilk dersime geç kalacağım" dedim ve hemen elimi uzattım vedalaşmak icin o da hemen elimi tutup " önemli değil bende seninle tanıştığıma çok memnum oldum Mehir umarım zamanı olduğunda seninle uzun uzun konuşmak isterim" dedi bende adamı daha fazla bekletmemek ve derse geç kalmak için "tabii memnuniyetle Ateş Bey size iyi günler dilerim" diyerek hızlıca yanından uzaklaştım. Dünya küçük diye boşuna demiyorlarmış. O gün sahildeki adam aslında benim patronumuş çok garip bir olay neyse daha fazla bunu tanışma faslını düşünmeden okula giriş yaptım. Öğretmenler odasına girerek meslektaşlarımı selâmladım. Hepsi taziyelerini sunarken büyük bir ciddiyetle onlara teşekkür ettim. Derse için ihtiyacım olan materyallerimi alıp ders vereceğim sınıfa doğru koridorda yürüdüm sınıfın kapısını açmadan önce derin bir nefes aldım ve kapıyı açıp çok sevdiğim öğretmenliğe yapmaya başladım. "Evet arkadaşlar böylelikle edebiyat akımları konusunu bitirmiş olduk lütfen söylediğim sayfalara iyi çalışın iyi dersler" diyerek ilk dersimi atlattım. İlk gün için gayet iyi gidiyordum. Hiçbir sıkıntı yoktu şu an eşyalarımı toplayarak öğretmenler odasına gittim. İçeriğe girdiğimde okulda en iyi anlaştığım arkadaşım Burcu'nun yanına oturdum. Bu kötü süreçte hep arayıp halimi hatırımı sordu. Yanına geçtiğimde "nasıl geçiyor ilk günün" diye sorudu. " şu anlık bir sorun yok gayet iyi gidiyor" dedim. Burcu konuşmama karşılık vererek " çok sevindim senin adına canım seni böyle güçlü görmek beni inanılmaz mutlu etti " dedi. Dediklerine karşı içimde garip bir duygu uyandırdı utanç. Ben kendimi ve dışarıdaki sevdiklerimi  kandırıyorum güçlüyüm diye ama güçlü ve tekrardan hayata dönmedim içim ailemle birlikte öldü benim diye bağırmak istiyordum ama yapamıyordum. Burcu'ya cevap olarak sadece gülümsedim. Yanımza okuldan yine iyi bir arkadaşım Gönül geldi. Bize selam verdikten sonra Burcu'ya dönüp "akşam gidiyoruz de mi o yeni açılan mekâna ona göre orada çalışan arkadaşımla konuşacağım yer ayarlatacağım" dedi Burcu tam cevap verecekken bir anda aklına bir şey gelmiş gibi durdu. Sonra bana dönerek "Mehir sende gel bizimle hem senin içinde uzun zamandan sonra iyi gelir ha ne diyorsun"dedi hiç gidecek halim yoktu hem o kadar gürültüyü kaldırabilir miyim bilmiyorum o yüzden " Burcu teşekkür ederim tekilin için ama ben gelmeyim sağol " dedim. Bu sefer Gönül konuştu." Ama Mehir kızı kırma hem bugün Burcu'nun doğum günü hem onu kutlayacağız kızı kırma " dedi. Burcu'nun doğum günü ne zaman gelmişti zaman o kadar çabuk geçti mi hiç bilmiyorum benim için zaman 1 Aralık'ta durmuştu. Burcu'ya dönerek " çok özür dilerim Burcu inan aklımdan çıkmış doğum günün olduğun tabii seve seve gelirim sizinle" diyerek konuştum. "Canım ne özürü hatırlamaman çok normal akşam çok eğleneceğiz kızlar çok" dedi ve güldü bizde onunla birlikte güldük. Bugünü bir şekilde bitirmiştim son dersten de çıkarıcak otopark yerine doğru yürüdüm arabamın kildini açıp kendimi arabama attım. kızlarla akşam 9 gibi mekanda buluşmak için anlaştık. Saatin dokuz olmasına daha çok vardı bu yüzden alışveriş merkezine gidip Burcu'ya hediye almam lazımdı en yakın olan alışveriş merkezine doğru yola koyuldum yaklaşık 40 dakikalık yolculuktan sonra alışveriş merkezine ulaşmıştım. Arabamı park ettikten sonra giriş kapısına doğru ilerledim bu sırada Can'a akşam kızlarla mekâna doğum günü kutlamasına gideceğimi haber verdim. Can zaten mesajımı gördüğünde kesin arardı. Gözüme kestirdiğim ilk mağazaya baktım içime sinen pek birşey bulamadım ve başka mağazalara baktım en sonunda bej rengi kısa kol, etek ve göğüs kısmı volanlı bir elbise seçtim.

 Saatte baktığım da saat 19

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 Saatte baktığım da saat 19.07'ydi eve gidersem geç kalacağımı düşündüğüm için hemen bu mağazadan da kendim için bir elbise seçtim. Siyah omuzları vatkalı üst kısımları dökümlü etek kısmı drapeli kısa bir elbise aldım.

 Hızlıca alışveriş merkezinin içerisinde yer alan kuaföre girdim saçımı at kuyruğu şeklinde toplattım makyajımı olabildiğince sade olmasını istedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hızlıca alışveriş merkezinin içerisinde yer alan kuaföre girdim saçımı at kuyruğu şeklinde toplattım makyajımı olabildiğince sade olmasını istedim. Saçım makyajim bittikten sonra elbisemi de giyip kuaförden çıktım. Saatte çoktan sekiz olmuştu. Hemen otopara ulaşıp bana atılan konuma doğru sürmeye başladım. Yaklaşık bir saat sonra joker isimli mekânın önünde durdum. Gözlerim giriş kapısında tanıdık bir sima arıyordu en sondu Burcu'ları gördüm ve onların yanına ulaşıp gürültülü mekâna girdik. İçerisi çok gürültülü havasız ve buram buram ter kokuyordu. İlk girişte hemen midem bulandı sabahtan beri hiçbir şey yemediği şimdi farkına varıyordum hemen bu bulantısı ve korkuları yok sayarak bize ayrılan locaya doğru gittik. Herkes deli gibi eğlenirken ben köşede sessizce onları izliyordum. Ne kadar ısrar etselerde "ben böyle iyiyim" diye onları geçiştirdim. Mide bulantım katlanılmaz bir boyuta gelmişti hemen lavobo bulup yüzümü yıkamam lazımdı. Bizimkilerin yanından ayrılıp lavaboya doğru ilerledim tam lavaboya girecekten bir adamın yardım çığlığını duydum. İçimdeki merak dürtüsüyle açık bırakılan depo yazılı odanın içerisine girdim. İçeriden inleme ve bağırış sesleri geliyordu. Birisi bu adamı dövmüyordu tam olarak anlayamıyordum. Merdivenlerden aşağı inerek net bir görüntü görmek istiyordum tam bir basmak daha ineceken gördüğüm görüntülerle şok olmuştum. Birileri adamın kollarından zincirlere bağlanmış şekilde duruyordu. Adamın yüzü tanımaz hâldeydi. bir adam" bu iş fazla uzadı Hasan bizden çaldığın paraları ver yoksa burada geberir gidersin"dedi. Bana sırtı dönük adam yaralı adanım karnına bir daha yumruk attı. Adamın konuşacak hâli yoktu sadece "ben çalmadım" diye sayıklıyordu. Yine bana sırtı dönük ama koltukta oturan adam ayağa kalktı elleri bağlı olan adamı döven adama dönüp "benim vaktim yok Cesur bu benim için zaman kaybı gerekeni yapın daha fazla gürültü duymak istemiyorum" dedi otoriter bir sesle. Cesur diye konuştuğu adam belinden çıkardığı tabancayla adamı vurdu. Gördüklerimden sonra sesli bir şekilde "hiii" sesi çıkardım. Sesleri duyan adamlar arkalarını döndüler ve "kim var" orda diye bağırdılar. Onlar beni görmeden hızlıca kaçtım ordan hemen bizim locaya geçtim. Gördüklerimi sindirmeye çalıştım. Az önce birisi ölmüştü ve ölüm emrini veren kişi esas beni çok şaşırtıyordu. O adam sabah tanıştığım Ateş Bey'den başkası değildi...

Evet arkadaşlar yeni bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum yeni bölüme kadar görüşmek üzere...

Ateşi Yakalamak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin