1. BÖLÜM:KAYBEDİLİŞ

272 134 56
                                    

Doğduğumdan 22 yaşıma kadar geçen yıllarda hayatımın bir kaza sonucu değişecek deselerdi birileri onlara kahkahalara gülerdim. Ama şimdi hayatım tepetaklak oldu. Ben Mehir Aydeniz 22 yaşında hayatı deli dolu yaşayan bir kızım ailemle sıcacık bir ilişkimiz var. Yine ailemle sıradan bir günün olacağını düşündüğüm ama asılnda öyle olmayacağını çok kötü bir şekilde öğrendiğm günün sabahındayım.
  Sabah gözlerimi gürültülü kasvetli yağmur seslerine açarak uyandım. Uyanmamla birlikte içimde anlamdıramadığım kötü bir his doğdu nedeni çok fazla umursamayarak bugün ne yapacağımı düşünürken annemin mutfaktan,
"Mehiirr hadi kalk kahvaltı hazır seni bekiliyoruz. diye bağırdı." annemin bağrışını aldırış etmeden biraz daha yatakta pineklemeye devam edecektim kii annemin oodamın kapısını alacaklılar gibi kapıyı çalıp
"hadi kalk deli kız bu sofra seni kaç saat daha fazla beklecek" diye başımda konuşmaya başladı. kafamı yorgandan kaldırıp anneme söylenmeye başladım.
"aman anne biliyorum sizin ben uyanmadan bir şeyler yediğinizi. siz beni bu saatte kadar beklemiş olsaydınız sabahın altısında beni uyandırmaya başlardınız" dedim. annem bu sözlerimi yalancı bir kızmışlıkla
"bak neler neler diyor eşek sıpası. biz hiçte bir şeyler atıştırmıyoruz senin kış uykundan uyanmanı bekliyoruz." diyerek güldü.  yataktan en sonunda kalkıp annemin yanağına sulu bir öpücük bırakıp
"sana da günaydın Nilgün hanım diyerek"onu odamda bırakıp banyoya geçtip hemen ihtyaçlarımı giderip salona babamın yana geçtim. Babamda annem gibi çok uyumama laf söylerek
"daha kışa yeni giriyoruz kızım sen biraz erken kalkmışsın biraz daha uyusaydın" diyerek gülmeye başladı. babama öldürcü bakışlarımı atarak
"hahaha allah aşkına size sabah sabah böyle espiri anlayışı nerden geliyor çok merak ediyorum." annem hemen babamın yanındaki koltuğa geçmiş bana ordan cevap verdi
"duydun mu Saim daha sabahmış da bizim haberimiz yok." diyerek babamla konuştu. babamda hemen anneme cevap verdi
"yok Nilgün ne sabahı daha gece bizim kız daha gözlerini tam olarak açamadı"diyerek ikisi birden gülmeye başladı. ben onlara hiçte samimi olamayan  gülücüklerimi atarak mutfağa doğru geçtim. her gün nasıl sıkılmadan benim uyanma zamanımla dalga geçerler inanamıyorum ya insan birazcık sıkılır ama bunlar maşallah hiç sıkılmadan bana takılmaya devam ediyorlar. ne var yani 12.45'te uyandıysam gayette uykumu aldım güzel bir pazar kahvaltsı yapacağım ama benim mükemmel ebeveynlerim yüzden tatsız bir şekilde masaya oturdum. annem yine kendisini aşacak bir şekilde bir masa hazırlamıştı. herşeyi büyük zevk ve iştahla yerken annem mutfağa geldi.
"annecim biz babanla birlikte alışveriş yapmaya gideceğiz. sen yemeğini yedikten sonra masayı toplar mısın?" diyerek yanıma oturdu.
"toplarım anne de biz daha geçen gün birlikte torbalarca alışveriş yaptık. nerden çıktı bu iş hem havada çok kötü yarın gidersiniz" dedim. içimde uyandığımdan beri hissettiğim kötü his tekrar kendini belli etmeye başladı. tabii bu annemlerin başına kötü bir şey gelecek anlamına gelmiyor ama işte gitmelerini hiç istemiyorum. annem,
"kızım o alışveriş ayrı bu ayrı hem olmaz yarın babam iş için şehir dışına gidecek onun için birkaç şeyler bakacağız."babam banka denetim müfettişiydi o yüzden iş için İzmir'e gidecekti.  el mahkum tamam dedim. onlar hazırlanıp evden çıkarken ben mutfakla ilgileniyordum. hemen işlerimi bitirip kendime bir kahve  yaparak kış bahçesine doğru geçtim. içimdeki sıkıntıyı yok saymak için film izlemeye karar verdim. ama filmde sarmayınca bugünkü akşam yemeklerini kendim yapamaya karar verdim. önce sebze çorbası yapamaya koyuldum. sebzeleri dolaptan çıkarıp iyice yıkayıp küp küp dorayıp tencerenin içine koyup pişmeye bıraktım. daha sonra ana yemek için ne yapacağımı karar verirken buzdolabına bakınmaya başladım. en sonunda karar vererek fırında tavuk yapmaya başladım. hızlıca tavukları soslayıp fırına verdim. bir yanda çorba pişerken bir yanda da tavuk pişiyordu. bu yemeklerin yanına pliav ve salata yapıp mutfaktaki işimi bitirdim. telefonumdan saatte baktığımda saat 6'ya geliyordu ve annemle babam yaklaşık gideli 5 saat olacaktı ve hala gelmemişlerdi. içimdeki sıkıntı yine kendini göstermeye başlamıştı. hemen annemi aradım ama "aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz." cümlesini duyunca telaşla babamı aradım ama yine aynı cümleyi duyunca daha fazla korkmaya başladım. saat yediye geliyordu ancak hala haber almıyordum. defalarca aradım yine aynı şeyleri duydukça kafayı yemeğe başlacaktım. nerde bunlar annemler geç kalacaksalar bile bana mutlaka ama mutlaka haber verirlerdi ama şimdi ikisine birden ulaşamamak bana kötü şeyler düşünmeye itiyordu. hayır Mehir onlar iyi kötü birşey olmayak birazdan eve gelcekler diye kendimi telkin ederken bir anda kapı çaldı ve derin bir nefes aldım içimden bak gördün mü onlara kötü bir şey olmaycak demiştim ve onlar şimdi ev geldiler. kendi iç sesimle kavgayı bırakıp koşturarak kapıyı açtım ama gördüğüm manzara sonrası kesin kötü bir şey olduğunu anladım. karşımda gördüğüm polis memurlarına ne için geldiklerini soracaktım ki onlar bana
başınız sağ olsun anneniz ve babanız bir kaza sonucu hayatlarını kaybetiler. o an beynimden vurulmuşa döndüm. kafamın içindeki tüm sesler susmuş sadece polis memurunun söyledi cümle dönüp duruyordu. anneniz bababanız hayatlarını kaybetiler. nasıl ben onları kaybedemem ki onlar alışverişe gittiler ve birazdan dönecekler ve biz birlikte yaptığım yemeklerden yiyiceğiz yine gülüp eğleneceğiz. duyduklarımdan sonra dudaklarımdan dökülen son cümlelerim
onlar geri gelecekler beni bırakıp gidemezler. bu sözlerimden sonra kulağımda tek duyduğum sesler annemle babamın bugün attığı gülme sesleri... daha sonra gördüğüm tek şey sadece karanlık...

gözlermi açtığımda nerede olduğumu anlamaya çalıştım . ilk başta tam idrak edemesem iyice ayıldıktan sonra bir hastane odasında olduğumu anladım. gözlerimi tekrardan yumduğumda en son polislerin kapımıza gelişi sonra hayatımda asla inanmak istemediğim sözleri söylemeleri ve en son bayılışım akılma gelince hemen gözlerimi açıp hızlıca yataktan kalktım ilk başta başım biraz dönsede  onu göz ardı edip hemen kapıyı açtım. kapının önünde ağlayan anneannemi, dedemi, teyzemi, halamı, babaannemi görünce asılnda duyduklarımın gerçek olduğunu anladım ama asla inanmak istemedim. teyzemi beni görünce hızlıca yanıma koştu.
"Mehir kızı iyi misin niye hemen kalktın dinlenseydin biraz daha" dedi. teyzemin bu dediklerini duyunca içimden güçlü bir gülme isteği geldi ve gülmeye başladım.
hastane kolidorunda sadece benim kahkahalarım yankılandı. herkes benim delirdiğimi düşünebilir ama ben delirmeedim. bana yapılan kötü şakaya güldüm. halam oturduğu yerden sessizce enişteme "kızın sinirleri bozuldu iyi değil doktara haber ver sakinleştirici yapsınlar dediğini" duydum.  halama dönüp "benim sinirim falan bozulduğu yok birisi bana  çok kötü bir şaka yaptı yaptığı şakaya güldüm. hadi sizde gülün annem ve babam da gülsün hatta hadi gülün" diye bağırarak dizlerimin üstüne çöktüm. benim annemle babam ölemez onlar gelecekler diye sayıklayarak ağlamaya başladım benim böyle ağladığımı görünce herkes daha şiddetli ağlamaya başladı. anneannnem yerinden kalkıp yanına çökerek "ağla kızım ağla tutma göz yaşlarını akıt acını kalmasın içinde" dedi. anneanneme dönüp, "annem ölemez anneannene ölmez onlar beni bırakıp gidemez. lütfen söyle geri gelsin annemle babam lütfen ben onlarsız yapamam" diyerek sarsılarak  ağladım. ben ağladıça anneannem daha fazla ağladı. hastanedeki işlemler bitikten sonra eve döndük. annemle babamla yaşadığım eve içimden artık onlarsız yaşayacağım eve döndüm o kapıdan ve eve geçemedim. teyzem ve halam koluma girip beni annemin ve babamın olmayacağı eve soktular beni. her zaman duyduğum annemin sesi, babamın izlediği borsa programların sesi, benimle dalga geçecek kimsenin olamayacağı gerçeği yüzüme ani bir tokat etkisi bıraktı. o evin içinde bir dakika bile kalamayacağımı anladığımda hemen kapıya koşup dışarıya attım kendimi. arkamdan duyduğum sesleri aldırış etmeden koşarak uzaklaştım oradan. nereye gideceğimi bilmeden koşuyordum aklımda ailemle geçirdiğim zamanlar canlanıyordu. gözyaşlarımdan önümü göremediğim için takılıp düştüm. tekrardan kalkıp koşmaya devam ettim canım çok acıyordu ama ruhum daha da fazla acıyordu. yolu bilmeden koştup durdum en sonunda sahile kadar geldiğimi gördüm koşmayı bırakıp boş bulduğum bir banka oturdum. kaç saattir oturduğumu bilmiyorum ama yağmur yağmaya başlayacaktı sanırım. Biraz zaman geçtikten sonra yağmur yağmaya başlamıştı. ama benim kalkıp eve gidip gerçeklerle yüzleşecek kadar gücüm yoktu. biraz zaman geçtikten sonra yanıma birisi oturduğunu farkettim. kim olduğuna dönüp bakmadım ama bana bir şişe su uzatınca bakmak zorunda kaldım. sanrım adam benim evsiz birisi olduğumu düşünüp bana acıyordur. ama bir nevi haklı da benim artık gidebileceğim evim kalmamıştı. adama tebessüm edip şişeyi alıp bir yudum içtim. içtiğim sanki kötü bir şeymiş gibi midemi bulandırdı. adamı çok incelememiştim ama düzgün giyinimli büyük ihtimalle yüksek mevkii de çalışyordu. admı daha fazla incelememek için önüme dönüp denizi izlemeye başladım. yabancı adamda benimle birlikte oturmaya devam ediyordu. ufaktan yeni bir gün doğmak üzereydi ve benim katılmam ve acımı yaşaman gereken bir cenaze vardı. annemle babamın cenazesi gerçeğiyle bir daha yüzlemek  gözlerimin dolmasına yetti. yabancı adam bunu fark etmiş ki ilk defa konuştu.
başın sağolsun... dedi. bu cümleyi duyar duymaz gülmeye başladım. adam beni deli sana bilirdi hiçte umrumda olmazdı çünkü bu cümleyi duydukça içimdeki gülme isteği hep olacak. çünkü bu cümle bana çok saçma gelecek her zaman. adama dönüp
"çok mu belli ediyorum sizce" diyerek gülmeye devam ettim. adam hala duruşunu bozmayıp denizi seyretmeye devam etti. Daha sonra sessizliğini bozup "delirdiniz düşünmüyorum sadece çok acı çektiğinizin anlıyorum"dedi. Adama bakıp anlıyorum dercesine kafamı sallayıp güldüm. Yavaş yavaş  güneşin doğuşuyla birlikte artık kalkmak gerektiğini anladım ve oturduğum yerden kalktım. Benimle birlikte yabancı adamla kalktı. adama dönüp "katılmam gereken bir cenaze var isminizi bilmesem bile yanımda oluduğunuz için teşekkür ederim umarım bir daha sizinle karşlaşabiliriz" diyerek yanından uzaklaşmaya başlarken arkamdan,
"umarım karşılaşırız." dediğini duydum fakay aldırış etmeden yoldan geçen boş bir taksi durdurdum. Arabaya bindikten sonra camdan kafamı çevirdiğimde yabancı adamın öylece durup bana baktığını gördüm en son taksi hareket etmeden önce önüme döndüğümde evime gidip kaldırmam gereken üç tane cenaze olduğumun farkına vararak camdan dışarı bakarak gözlerimi yavaş yavaş yumdum...


Evet arkadaşlar sizinle birlikte  yeni uzun bir serüvene başladık. Beni bu uzun yolda yalnız bırakmamak varlığınızı hissedebilmem için yorumlarınıza ve oylarınıza çok ihtiyacım var. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere....

Ateşi Yakalamak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin