8. Bölüm : İhanet'in İzmariti

60 5 6
                                    

•Kafanızda ki tilkileri susturun, şarkının sesine kulak asın ve ruhunuzdaki kötü ruhlardan arının... İyi okumalar diliyorum, sevgiyle kalın...

8.Bölüm: "unutma, zemine uzananlar düşemez."

(Tutsak)

Kimsesizler mezarlığıyım ben

Kasırgamın nedeni ile çökülen mezarlar, kurumuş karanfiller ve yosun tutmuş çimlerdir benim içim...

Gecem, kötüdür benim, buz gibi olur benim mezarlığım.

Başıboş ruhlar dolaşır etrafta, koşarlar bir mezardan öteki mezara. Çökmüş mezarlar,en savunmasız olanlarıdır. Izdırap'a uğrarlar, kötü ruhlar tarafından.


En kötüsü de kimsesizdir bu mezarlık.
Cesetler patlar, soğuk toprağın altında...

Lağım farelerinden geçilmez bu mezarlık.
Sahi soramadım onlara: bedenlere sarılmış kefenler mi cezbederdi onları? Karanlığa bulanmış gardiyanlarım vardır, benim mezarlığımda.
Dokunmazlar; küf tutmuş, hiçbir mezar taşına...

Karanlığa kapanan gözlerim tekrar karanlıkla yüzleşti.
Bir sandalyeye oturtulmuş, ellerim arkadan sıkıca bağlanmış, gözlerim bağlı bir vaziyette kurban edilmeyi bekledim.
Belki de çoktan ölmüştüm..
Bu karanlığa açılan kapı mı Benim kaderimdi? Yoksa bana açılan tek kapı, bu siyah rengin Dünya üzerinde sürekli beni ziyaret etmesi gibi miydi?
Gözlerime sarılmış olan bir bez parçası yavaşça omuzlarımdan süzülüp yerle buluştu.
Zorlukla açılıp kapanan gözlerimi tamamen açtığımda karşımdaki yüz ile nefes alışverişlerim hızlandı.
Nefesimi öyle hızlı ve korku dolu soluyordum ki nefesimin ciğerlerime ulaşıp ulaşmadığından bile bihaberdim.
Karanlık bir oda, masayı aydınlatan tek bir ışık ve ölümümü arzulayan o yüz...

Greedy. Simsiyah saçları uzamış ve yüzündeki yara biraz olsun silikleşmişti.
Üzerindeki siyah gömleğin düğmeleri açıktı, karanlığı andıran gözleri üzerimdeyken, titreyen ellerimin arkada bağlı olmasına şükrettim. Güçsüz görünmekten nefret ediyordum.
Kulağımdaki kulaklığı hissettim, Denizden yardım mı istemeliydim? Ne fark ederdi? O bana olan sözünü tutabilmiş miydi?
Greedy, otuz iki dişini görebileceğim şekilde gülümsedi bana. Tekrar arkasına yaslandı. Ona nefret dolu bakarken, konuşmaya başladı:
"Deniz'in giriş bileti." Dedi. Sesi kalın ve hiç değişmemişti.
Konuşmasının ardından gülerek devam etti;
"Beni gördüğüne şaşırmış gibisin Zifir Akat. Yoksa verdiğim notlar eline ulaşmadı mı?"
Gülümsemesi kahkahaya döndüğüne, ayağa kalkarak ellerini birbirine vurup alkışlamaya başladı.
Notlar... Deniz'in benden gizlediği notlar. Arabada bana söylemek istediği önemli konuda bu olsa gerekti. Denizde bu işin içindeydi ve ben konduramıyordum.
"Zifir?"
"Bana Zifir demeyi kes!" dedim seri bir şekilde,
Sesim oldukça gür çıkmıştı.
Kulağıma eğilip, oldukça gür çıkan sesi ile konuşmaya başladı:

"Birileri isimden kaçıyor."

Başımı sola yatırıp gözlerimi iki saniyeliğine sıkıca yumdum.
"Peki geçmişinden de kaçabildin mi? Benden kaçabildin mi Zifir Akat?"
Son cümlesini bastırarak söyledi. Bakışlarımı masadan ayırmadım, duvardaki Demir sopayı alarak elinde çevirmeye başladı. Yapay bir sırıtmayla yüzüne baktım. "Biliyor musun Zifir? Hayranım sana."
Bana Zifir demesi sinirlerimi hırçınlaştırırken devam etti:

ZAMANIN İTAATKÂRLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin