Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-
İkili kafeteryada biraz oyalandıktan sonra birlikte okuldan çıktı. Taehyung bazı fotokopileri alması gerektiği için ayrıldılar. Ardından Taehyung bölümden arkadaşlarıyla buluştu. Jungkook ise idare hukuku tezi ile ilgilendi.
Taehyung arkadaşlarıyla derin bir sohbete dalmışken telefonunun titreşimini hissetti. Arkadaşlarından izin isteyip daha sakin bir yere geçti.
"Efendim, Jeon."
"Neredesin?" dedi, hattın diğer ucundaki Jungkook.
"Ne yapacaksın nerede olduğumu?"
"Çemkirme hemen, kargo geldi sana. Minik bir kutu, alayım mı?"
"Ah, ben onu unutmuşum!" diye sızlandı Taehyung.
"Kargoyu sen al, ben akşam geldiğimde alırım senden."
"Açmak serbest mi?" dedi, sinsi bir tonla.
"Senin işine yarayacak bir şey yok içinde, bunun garantisini veriyorum."
"Ona ben karar veririm." dedi, Jungkook ardından telefonu kapattı.
Taehyung, Jungkook'un kargoyu açacağından adı kadar emindi. Jungkook ise idare hukukundan daha eğlenceli bir şey bulduğu için hevesliydi.
-
Saat akşam altıya gelirken Taehyung dışarıdaki işlerinin hepsini halletmişti.
Önce kendi evine giderek kısa bir duş aldı, ardından Jungkook'un kupasına papatya çayı doldurup onun kapısının önüne gitti.
Çayını yudumlarken kapıyı yumruklamaya başladı. Jungkook gelenin kim olduğunu anladığından pek de aceleci olmadı.
Önündeki bilgisayarı gri koltuğun üzerine bırakıp kapıya yöneldi tembel adımlarla. Gri eşofman takımını çekiştirdi ve gözündeki yuvarlak gözlükleri düzeltti.
Kapıyı deli gibi yumruklayan Taehyung ise sabırsızdı.
Jungkook kapıyı açınca "Sonunda." diye söylenerek içeri geçti.
Duştan çıktığında gelişigüzel bıraktığı saçları kabarmıştı, üzerinde siyah beyaz ekoseli pijama takımıyla gri koltuğa atmıştı kendini.
Koltukta duran bilgisayara baktı biraz, anlamayınca peşinden gelen Jungkook'a sordu.
"Ne bu?" dedi, bilgisayarı göstererek.
"İdare hukuku tezi. İnceleyebilirsin ama ilgini çekeceğini sanmam."
Taehyung biraz daha baktı ama bir şey anlamayınca önemsemedi. Jungkook gözlüğünü çıkartıp ortadaki siyah ayaklı, cam sehpaya koydu.
"Kargonu getireyim mi?"
Taehyung çayında bir yudum daha aldı ve getirmesini istedi.
"Bu arada kupayı getirirken bile çay içiyorsun bu kadar fazlası zararlı değil mi?"
"Günde üç bardaktan fazlası zararlı. Ben nadiren üç bardak içiyorum."
Jungkook geri döndüğünde elinde etrafındaki plastikler kesilmiş küçük bir kutu vardı.
Taehyung hemen kırılmamasın diye içine kağıt şeritler konulan kutuya elini daldırdı.
Pembe ve hafif simli dudak parlatıcısını eline alıp inceledi. Camın ardından oldukça dikkat çekici duruyordu ve dudağında nasıl görüneceğini merak etmişti.
Jungkook, gri koltukta sarışına olabilecek en yakın konumda oturdu. Bacakları birbirine deyiyorken Jungkook'un üst gövdesi tamamen Taehyung'a dönüktü.
"Dudağında görmeyi çok isterim, sarışın." dedi.
Taehyung kafasını biraz hareket ettirse burunları çarpacaktı.