Her kötü bir şeyin sonu olduğunu, biliyordum. Her ağladığımız anın sonunda güleceğimiz bir vaktin geleceği gibi. Bunları biliyordum, içten içe.
Ama sanki,
Sanki her şey bu ara karışmış ve ben sanki günün doğmayacağı ihtimaline kendime yüz de yüz inandırmıştım.
Aklımın bir köşesinde, çırpınıyordu. Ayağa kalkmam, gülümsemem ve mutlu olmam gerektiğini fısıldıyordu ama aklımdaki kötü düşünceler onu bir şekilde yeniyor ve geri çekilmesini sağlıyordu.
Ben Acar, 15inde büyümek zorunda kalan biriyim. Babasını kaybetmiş, annesinin umudu üzerine altınlarını satıp İstanbul'a, amcasının yanında gönderdiği alalede biriydim. Amcam gerçekten iyi biriydi. Kardeşininden kalmış yiğenine gerçekten kendi oğlu gibi bakmıştı.
Ama orası benim evim değildi, hiç bir zaman olmamıştı.
Kuzenlerim beni pek sevmezdi. Hem babaları, babam öldüğü için benimle bir tık biraz daha ilgilendiği için hem de onlardan başarılı olduğum için. Yengem sıcak ve sevecen bir kadındı. Ama onunda beni evinde istemediğini biliyordum.
O yüzden Gece'nin evin masrafına yetişemediğini ve yurda geçeceğini öğrendiğimde ev arkadaşı olabileceğimizi öne sürmüş ve yaklaşık bir buçuk yıl önce de aynı evde yaşamaya başlamıştık.
O bana gerçekten iyi gelmişti. Arka planda maruz kaldığım bakışların yerini onun bakışları aldığında hayatıma da renk gelmiş, onun enerjisi bana bulaşmıştı.
Şimdi ise buradaydım.
Gittiğim yere gere dönmüştüm.
Erzurum, adım atmaktan kaçtığım yer.
Annemin parası ve benim çalışıp kazandığım paralarla kolay bir yaşam geçirmiştim. Gözlerindeki gördüğüm umudu, bana olan inancını kırmamak için it gibi ders çalışmıştım.
Hocaların göz bebeğiydim ve bu zamana kadar sınavlarım yüksek gelmiş her sınavdan 90 üzeri almıştım. Çünkü bunu hakediyorduk.
Onları almak, yanıma getirmek ve rahat bir yaşam yaşatmak istiyordum. Her ay belirli bir para gönderiyor onlara yardımcı oluyordum ama aklım hep buradaydı.
Gözlerimi kapatıp açıp düşüncelerimden uzaklaşmaya çalışırken yüzüme ufak bir gülümseme yerleştirdim. Elimi yumruk yapıp kapıya vurduğunda gelen adımlar ile kalbimin atış sayısıda artıyordu.
"Geldim," Annemin sesini duyarken kapıyı açmış ve beklemediği bedeni karşısında görmüştü. "Oğlum!" Kollarını bana sararken bende ona sarmıştım.
"Annem."
Gözlerim dolarken hafifçe geri çekildim. "Sultanım."
"Niye geleceğinis söylemedin kuzum?" Aynı anda göz yaşlarını da siliyordu.
"Tam belli değildi ve yemek yapmak için o kadar uğraş istemedim."
Kaşları çatıldı. "Uğraşmak mi? Saçma sapan konuşma, oğlum geliyor yemek yapacağım tabi."
"Abi!" Arkadan Selin'in sesi geldiğinde onun boyuna ulaşmış ve kollarımı açmıştım. "Çok özledim seni."
Kollarını bana sardığında bende ona sardım. "Bende çok özledim, güzelliğim benim." Babama benzer kokuyu içime çekerken saçlarına öpücük kondurdum ve kucağıma aldım.
"Haydi içeri gelin."
Annemin içeri girmesi ile diğer elimle getirdiğim küçük bavulu alıp içeri girdim.
"Aç mısın oğlum?"
"Yok anne, yedim ben. Varsa çay içerim ama."
Başıyla onayladı beni. "Odaya geç o zaman sen, getireyim ben."
Adımlarım bildiğim odaya ilerlerken, "Sen nasılsın prenses?" Diye sordum.
"Sen geldin daha iyi oldum."
"Ben de seni gördüğüm için daha mutlu oldum."
Salına girip koltuğa oturdum ve kucağımda kalmasını sağladım.
"Bir daha gidecek misin?"
Umut dolu bakışlarını kırmak istemesemde, "Gideceğim," dedim.
Kaşları çatılırken yüzü asıldı. "Gidince gelmiyorsun."
"Geleceğim ve bir daha geldiğimde birlikte gideceğiz."
Asık olan yüzü bir anda heyecanlı bir hal aldı. "Gerçekten mi?"
"Evet, gerçekten."
Nasıl yapardım bilmiyordum ama bir dahaki gelişimde buradan birlikte ayrılmak istiyordum. Bir yanımı burada bırakmak istemiyordum.
__
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TROUVAİLLE /Yarı Texting/
Genç Kız Edebiyatı"Şimdi böyle diyorsun ama ileride görüşürüz," diye seslendi. Göz devirdim bu dediğine. Yanımda bir kız gördüğünde hep aynı tepki veriyordu ve bu bir zamandan sonra sıkıcı olmaya başlamıştı. "Görüşürüz kardeşim, görüşürüz." ^ Kitap şahsıma aittir.