Yazım hataları varsa şimdiden özür dilerim. Gördüğünüz yerlerdeki yazım hatalarını belirtirseniz düzeltirim. Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın lütfen ^^
Mabel Matiz – Boyalı Da Saçları
Yaşlı Adam – Giderdi Hoşuma
Furkan Olgaç – Avucumdayken Yüzün1
KIRIK VAZODAN DÖKÜLEN SARDUNYALARSonsuzluğun içinde dönüp duran kimsesiz bir hindiba yaprağı gibi, hayatımın tam ortasında gelip geçenlerin arasında öylece savruluyordum. Kimsesizliğin ortasında oturmuş avuçlarımın arasında kalmış olan birkaç küçük hayalle oynuyordum.
Küçüklüğüm, geçmişin kıskacından geçememiş bedenim büyümüş aklım küçüklüğümde kalmıştı. Döndüm durdum bomboş sokaklarda, sessiz duraklarda aradım çocukluğumu. Ama yanımda ne elimi tutacak bir anne ne de saçımı okşayacak bir baba bulabildim.
Ellerimin arasında çırpınan turuncu balığıma baktım sessiz gözlerle. Bakışlarında korku can havli ile çırpınıyordu. Ben de böyle mi görünüyordum. İnsanlar bana bakarken böyle çırpınan, çaresizlik ile hayatta kalmaya çalışan bir insan mı görüyorlardı.
Dibi geniş su dolu küçük bardağa usulca bıraktığım balığı özgürlüğüne kavuşmuş gibi sanki dönmeye başladı bardağın içinde. "Bende bir gün hisseder miyim senin gibi, sıkışmış bir bardağın içinde de olsam yaşıyor gibi hisseder miyim?"
Kötü bir koku genzimi yaktığında bakışlarım omuzumun üstünden mutfak lavabosuna kaydı. Giderden gelen koku boş mutfakta dolanıyor o da yetmezmiş gibi tüm evde geziniyordu. Ara ara varlığını belli eden bu koku aslında kaldığım dairenin değerini düşürse de ev sahibim kıt akıllının teki olduğu için asla bu durumu kabul etmiyor, şikayetçi olup duracaksam evden çıkmam gerektiğini söylüyordu.
Belki de akıllı olan oydu, daha yüksek bir kira ile başka bir kiracı bulmak adına bu durumu düzeltme çabasına girmiyordu. Burnumu kırıştırarak aldığım nefese karışan kokuyu göz ardı etmeye çalışarak küçük salonumda çıplak ayaklarıma vuran soğuk mermerlerin hissine sarılıp ilerlemeye başladım.
Bir adımlık kısa holün ortasına koydum boy aynasından gözüme çarpan görüntüme baktım.
Kısa Matilda gibi kesilmiş saçlarıma, saçlarımın arasında küçük kalan yüzüme baktım. Aslında sarı olan ama benim son iki yıldır inatla küçük banyoma geçip kömür karasına boyadığım saçlarım dağılmıştı. Belirsiz bir geçmişin kucağında yatan, geleceği geçmişinden de belirsiz bakan kahve yeşili bu gözlerin adı İnci'ydi.
Adımı aldığım bembeyaz tenim kış mevsiminde olmamızdan dolayı sanki karla kaplı bir buz kütlesi gibi duruyordu. Tenimin altında gezinen mavi eve yeşil damarlarım bile görünüyordu. Bakışlarımı aynadan çekip kolumdaki kadrajı bileğimin iç tarafına kaymış ince kayışlı saatime baktım. Saat sabaha karşı beşti. Dersimin başlamasına iki saatten fazla vardı.
Uyuşuk adımlarda ve yavaş hareketlerle duş aldıktan sonra yaşanmışlıktan çıkmış evi kendine getirmeye karar vererek etrafı topladım. Amerikan mutfak tarzında salon ile birleşik bir mutfağım vardı. Küçük bir ada tezgahı ve ada tezgahın üstünde tezgahın üstüne uzanmış kısık ışıklı bir abajur vardı. İki L koltuk birbirine ters olacak şekilde konmuştu aralarında yuvarlak meşe ağacından yıllar önce dedemin kendi yaptığı eski bir sehpa, hemen karşısında da rafları kitaplarla dolu bir tv ünitesi vardı.
Sehpanın üstüne bıraktığım şişeleri, bir kaçı yere düşmüş buruşturulmuş kağıtları ve boş bir pizza kutusunu çöpe attıktan sonra hala bir fanus alamadığım ve birkaç saat önce hayatımı sorgulamama neden olan balığıma yem verdim. "Özür dilerim Ceku sadece sana hayatın ne kadar önemli olduğunu göstermek istedim." Diye mırıldandım dudak bükerek. Onu öldürmek gibi niyetim yoktu tabi sadece suyunu değiştiriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ KIŞI
Teen FictionKıskanç zamanın koynunda, kum saatlerinin arasında boğuldum. Ölüm onun koynunda bir kolyeydi. Parmaklarındaki ruhların dansına katıldım. Parmakları boynumda, ruhum ölümüne zincirdi.