Küçük bir aradan sonra yeni bölüm geldii. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen^^
Kıraç – Yaşamam Artık
Haramiler – Mavi Duvar
Emre Aydın – Belki Bir Gün Özlersin
Manga – Dursun Zaman5.
BOZUK SOKAKLARIN KİMSESİZ ÇOCUKLARIKurnaz bir akrebin kıskacında, kurtulacağımı sandığım her bir adımda daha da o kıskaçlara mahkum oluyordum. Bir sağa bir sola dönüyordum ama etimin kemiğimden ayrılmasından ileri gidemiyordum.
Sahipsiz kolların arasında, sahipsiz bir kalbin göğüs kafesine vuran yüreğim üstüne bir mühür gibi dolanmış, yanmış sabun kokusundan yavaşça çekildi. Kollarımı Savaş'ın boynundan sakince çekip yükselen ayaklarımı yere bastım. Ama parmak uçlarım hala onun ayakkabılarının ucuna basıyordu.
Belimdeki elinin baskısı azaldı. Parmakları elbisenin kumaşından ayrılmadı. Hala titreyen bedenimin artık sadece korkudan değil soğuktan da titrediğini fark ettim. Başımı kaldırıp gecenin içinde yanan bir çift mum ışığı gibi bana yolumu göstermeye çalışan gözlere baktım. Onun gözleri deniz gibiydi.
Hafifçe gözlerini kısarak kafasını aşağı eğmiş bana bakarken denizi köpürüyordu. Arkasında kalan arabasının ışığı sırtına vuruyor, önümde kanatlarını kapatmış bir melek gibi duruyordu. Boynundan çektiğim elimi göğsüne yasladım. Bir an gözlerindeki deniz öyle bir köpürdü ki nereye bakacağımı, ne yapacağımı şaşırdım. Bir adım geri atsam da bir süre belimdeki elinin hareketi değişmediği için bedenim hareket etmedi.
"Savaş gidelim artık buradan." Diye fısıldadım. Sesimin titrek kelimeleri onun yüzüne çarptı. Gözleri bir kitabın sayfasını ağırca çevirir gibi kapandı ve açıldı. Şimdi denizleri daha sakin görünüyordu. Bana doğru kapanmış omuzları dikleşti. Yola baktı. Belimdeki elini beni yönlendirmek için kullandı. Arabasına doğru birkaç adım atmıştık ki omzumun üstünden kar tanesine baktım. Kollarımı bedenime sarıp Savaş'ın benim için açtığı kapının yanına ilerleyerek kapının üstünden arabaya bakmaya devam ettim.
Elinden oyuncağı alınan bir çocuk gibi dudak büküp olduğum yerde çırpınarak ağlamak istiyordum. "Koray'a onunla ilgilenmesi için haber vereceğim." Kafasını yavaşça yana yatırarak görüş açıma girdiğinde odağıma düşen, cam bir bardağın arkasından parlayan viski gözlerinde beni teselli etmek için yan yana dizilmiş üstü sisli ifadeler vardı. Bir şey diyemedim ve sadece kafamı sallamakla yetindim.
Ben arabaya binerken Savaş'ın parmak uçları koluma değdi. Ya onun elleri çok sıcaktı yada benim tenim artık soğuğun bekçilik yaptığı bir duraktı. Kapıyı kapattı. Ellerim hala bedenime sarılıydı. Savaş kar tanesine ilerleyip içinden kabanımı ve çantamı aldıktan sonra kapıyı kapattı. Anahtarı ön cebine sıkıştırdı.
Yolcu kapısı açıldığında arabanın içinde bir imza gibi dolanan yanmış sabun kokusuna, dışarısının soğuğundan gelen kar kokusu karıştı. Savaş elindekileri bana uzattı. Kabanımı giymedim ama üşüyen kollarımı ısıtmak için omzuma bıraktım. Araba geri geri gittikten sonra U dönüşü yaparak benim çıktığım yola girdi.
Araba, yolun toprağını tekerleklerinin altında ezerken Savaş tek eli ile direksiyonu kavrayıp diğer elini ensesine kaydırıp ovaladı. Üstündeki ceketi çıkarmış olduğunu şimdi fark ediyordum. Ensesine uzanan eli ile kollarındaki kaslar gömleğinin kumaşını zorladı ve derisinin altından bir pençe çıkıp o gömleğin kumaşını yırtacakmış gibi bir görüntü ortaya serdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ KIŞI
Teen FictionKıskanç zamanın koynunda, kum saatlerinin arasında boğuldum. Ölüm onun koynunda bir kolyeydi. Parmaklarındaki ruhların dansına katıldım. Parmakları boynumda, ruhum ölümüne zincirdi.