Tam 36 sayfalık bir bölüm sizlerle. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen ^^
System Of A Down – Lonely Day
Cem Adrian – Kül
Ghostly Kisses - Garden4
YALANIN ETEĞİNDEN DAMLAYAN ZEHİRGerçeğimden sakladığım yalanların külleri gözlerimi yakıyordu. Bir yalanın külleri siyah değil sarı olurdu. Yeni yanmış bir hindibanın kokusunda, is değil keder kokusu olurdu. Yüreğimin üstünde tutuşmaya hazır bir yığın saman vardı. Tek bir kibrit darbesini bekliyorlardı.
Yağmur tüm yüzümü, bedenimi ıslatmıştı. Savaş'ın yüzünde gerçeği reddeden bir vazgeçiş, ruhunu feda edeceği bir amaç vardı. Telefonun diğer tarafından gelen sesi duyamasam da viski gözlerindeki dalgalardan karanlığı bile sarsacak gerçeklerin zihnine sızdığını anladım.
Ellerimdeki kanlarla bir mezarın başında dikilip yarlarımı inkar ediyordum. Mezar taşında yazan ismimde harfler kavruluyor, elimden akan kan kendi mezarımı yıkıyordu.
"Orada olacağım." Dedi ve telefonu kulağından indirerek kapattı. Bana gözlerindeki inkar ettiği gerçeklerle baktı. Yüzünden kayan yağmur damlaları göz yaşı gibi elmacık kemiğinden süzülürken ona ıslak kirpiklerimle çaresizce baktım. İçine düşeceğim denizin beni soğuktan ağlatacak olan hislerini, daha suya dokunmadan anlamıştım.
Bile bile kendimi o denizin dibine gömecektim. Savaş bana beni o denizde beklediğini gösterir gibi baktı. "Yarın gece. Yeni alıcılar için bir toplantı. Beni Erhan'ın yerine geçen kişi sanıyorlar." Bir adım attı. "Seni de Erhan'ın kız kardeşi sanacaklar."
Ona yakalamadığım düşüncelerim ile baktım. Hislerim yüreğime bir taş gibi oturdu. Ortada yangın yoktu daha ama savrulan küller üstümüze yağan yağmura karışıyordu. "Erhan kız kardeşi ile görüşmüyor bile. Neden?" Sesim yağmura karıştı.
"Erhan tüm bunlara kız kardeşinin aracılığı ile başlamış da ondan. Onunla görüşmüyor değildi. Sadece görüştüğünü kimsenin bilmemesi gerekiyordu."
Yüzüme vuran gerçekle nefes alışverişim hızlandı. "Yoksa kardeşi-"Kafası ile beni onayladı. "Evet Yunanistan'da." Ellerim saçlarıma kaydı. Yağmur ile ıslanmış saçlarıma parmaklarımı geçirdim. Tırnaklarımı kafamın derisinde gezdirdim. Hissettiğim karmaşayı zihnimden kazımak istiyordum. Yapmak istemiyordum. Erhan'ın yerine geçip de ben ona yalvarırken o gece birinin bana yalvaracak konumda karşımda durmasının ihtimalini var etmek istemiyordum.
Bakışlarımı anladı. Kararsızlığın koynuna nasıl sokulduğu, ama Ayla'nın gerçeğine nasıl tutunduğumu gördü. Tutunduğum yerden beni kendine çekmek ister gibi sert, güçlü parmakları omuzlarımı kavradı. Teninden akan yangını hissettim. Ben o yangında yanarsam ölürdüm bunu fark ettim. "Oraya gideceğiz. Hislerini körelt. Çok ileri gitmeyeceğiz, ama Erhan'ın kaçakçılığı Ayla'nın ölmesine sebep olanlara yaptığını biliyoruz. Bunu görmezden gelip bir adım geri atamayız."
Sorun bu değildi. Sorun oraya gitmem değildi. Sorun benim Erhan'a dönüşüyor olmamdı. Sorun Ayla kollarımdayken bana bakan gözlerin acımasızlığının bana bulaşacak olmasıydı. Kısık gözlerim viski gözlerinde sallanan bir buz gibi ona tutunmaya çalıştı. "Savaş ileri gitmez zorunda kalırsak ne olacak? Bir insanın hayatı ile oynamayız. Ayla'ya yaptıklarını başkasına yapamayız."
Dudaklarımdan bir yemin gibi dökülen isim onun boynunda bir kasın seğirmesine neden oldu. Kalbine giden kas seğirmişti. "İnci benim adım Savaş Ardıç." Dedi. Sesi yağmurun ortasında, cehennemin kapısına açılan bir gıcırtı sesi gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ KIŞI
Novela JuvenilKıskanç zamanın koynunda, kum saatlerinin arasında boğuldum. Ölüm onun koynunda bir kolyeydi. Parmaklarındaki ruhların dansına katıldım. Parmakları boynumda, ruhum ölümüne zincirdi.