B25

33 5 40
                                    

Zaman algisi biraz alakasız burada henüz 12 Aralıktalar.

Havadaki beyaz bulutlar kara bulutlara nasıl dönüşebiliyordu? Çocukken hep merak etmiştim, basit bir açıklaması vardı elbette. Yağmur bulutlarının ardındaki renkleri yansıtan parçacıkların ışıkları, bulutların yoğunluğunun arttığı noktalarda bize ulaşamadığı için aşağıdan bakıldığında bulutların bu yoğun kısımları siyah/gri renkte görülmesine neden oluyordu.

Biz bize ulaşamayan her şeye kötü gözüyle bakmaz mıydık zaten? Bir insanda ne kadar duygu yoğunluğu varsa o insan o kadar ulaşılmaz olmaz mıydı bizler için? Onun içindeki ışıkları yok saymaz mıydık?

Onlar bize ulaşmak için kendilerini kapatırlardı. Yalnızca ışıkları var olurdu. Ben bunu fark edememiştim. Matteoyu o gün orada bıraktığımda mahvolacağını bilememiştim. O kavgada Matteonun benden vazgeçtiğini fark edememiştim. Matteo beyaz bir buluttu, duygu yoğunluğu olmayan. Ama gerçek çok farklıydı, Matteo beyaz değil koyu siyah bir buluttu. Duygu yoğunluğu en yüksek olan buluttu. Ben yine fark edememiştim.

Ben diğerleri gibi bakmıştım. Aşağıdakiler gibi. Neden görememiştim? Doğru ya ben babamın kızıydım. Bencil yetiştirilmiştim. Ne demişti Matteo?

'Evet ben dünyanın en aptal adamıyım ki sana aşık oldum! Benim aşkımı önemsemeyen bir kadına aşık oldum!'

Bana aşık olmak aptallıktı. Ben bile kendimden nefret ederken, evet bana aşık olmak aptallıktı.

Şu an deli gibi yağmur yağıyordu. Batıner ve Yiğit tam yanımda oturuyordu. Bana başta çok kızmışlardı, ama sonra bana döndüler ve sarıldılar. Hepsinin Matteoya başta böyle davrandığını söylediler. Hatta düne kadar hiçbiri Matteonun derdini derdi edinmemişti. En çok buna ağlamıştım. Onlara bağırmıştım. 12 yıldır arkadaşlardı ve hiç mi Matteonun derdini dert edinmemişlerdi?

'Matteo duygularını göstermedi çünkü hiçbir zaman. Ne seni ilk kaybettiğinde, ne de babasını kaybettiğinde. Hep alaylı konuşurdu. O bile kendi duygularını ciddiye almazdı. Ama iki gece önce onun babasının mezarında ağlarken gördüm. O zaman aklım başıma geldi. O zaman kendime geldim. Onun duyguları herkesten ağırdı. Taşıması zordu' demişti Batıner. O an durulmuştum ve Yiğitin tek söylediğiyle olduğum yere çökmüştüm. O an yağmur hızlandı, sanki gökyüzü bile Matteoya ağlıyordu. 
'Kendini bir yılanla baş başa bıraktığını bile dün öğrendim ben. Yılan Matteoyu ısırmış ve Matteo doktora gitmemiş. Zehrini içine akıtmasını beklemiş. Aiden görüp zorla doktora götürmüş. Bunları bile 12 yılda öğrenemedim ben'

Dizlerimi kendime sarmış hıçkırarak ağlıyordum. Matteo yılanlardan çok korkardı. Ama bunu herkes bilirdi zaten. Kimsenin bilmediği şey Matteonun yağmurdan ve karanlıktan korktuğuydu. Ben o karanlıkta, yağmurun altında Matteo için ağladım.

Matteo Tunç yüzünden karanlıkta ve yağmurda bir geceden diğer geceye kadar kalmıştı. İtalya yağmurları berbattı. Her bir yağmur tanesi buz gibiydi. Tıpkı dolu yağar gibiydi. Ne zaman yağmur yağsa bu günlerce sürerdi. Ve etraf zifiriye bürünürdü.

O an göz yaşlarımı sildim. Tuncu öldürecektim. Evet, bunu yapacaktım. Ani bir şekilde ayağa kalktım. Onlar da benimle ayağa kalktı. "Tunç nerde kalıyor biliyor musunuz?"

Batıner Yiğite baktı. Yiğit ona omuz silkti. "Evi ormanın içinde, tek gitme şimdi o şerefsizin planları bitmez. Ayrıca sen ne yapacaksın orada?" dedi Batıner.

Medusa And Perseus/ YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin