B26

34 6 11
                                    



Genç kız sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı ve kıvırcık saçlı çocuğun yanına ilerledi. Sabahtan beri onu izleyip onun resmini çiziyordu. Başta genç kız takmadı, babasının yerleştirdiği çocuklardan olduğunu düşündü. Ama bu çocuk onlardan olamayacak kadar güzel bakıyordu.

"Ciao?"
(Merhaba?)

"Siktir!" Çocuk kızı bir anda yanında görünce şaşırdı. Ama kız türkçe biliyordu. Yani ettiği küfürü anlamıştı.

"Ciao" diye karşılık verdi çocuk çok geçmeden. Çocuk defterini hemen ters çevirdi.

"Ć'è un problema?" dedi çocuk kıza dönerek.
(Sorun mu var?)

"No volevo solo vederti" kız çocuğa gülümsedi.
(Hayır sadece seni görmek istedim)

"Öyle gülme kızım işte be" diye mırıldandı çocuk. Kız daha çok güldü, çocuk onu hayran hayran izledi.

"Neden etkilendin mi?" Kızın türkçe konuşmasıyla çocuğun kaşları havaya kalktı. "Sen türkçe mi biliyorsun?" Kız başını salladı.

"Resmime bakabilir miyim? Eminim çok güzeldir" çocuk eliyle saçlarını dağıttı ve defteri kıza uzattı. Kız gördüğü resme gülümsedi. Yanındaki çocuğa döndü, yanağını öptü. Çocuğun dudakları gevşedi.

"Ben Aiden, senin adın ne kıvırcık?"

Çocuğun gülümsemesi daha da büyüdü. Kimsesizliğine kimse olabilecek bir gülüşü vardı kızın.

"Yiğit"  Aiden yiğitin defterinin kapağına baktı. Renk renk kumaşlardan parçalar vardı kapakta. Yiğite döndü ve "Bir sakıncası yoksa bakabilir miyim?" dedi. Yiğit başını salladı sessizce. Aiden tekrar gülümsedi çocuğa, çocuğun kaşları çatıldı. Neden sürekli gülümsüyordu? Yiğit hiç sürekli gülümsemezdi. Yurtta onlara gülümsemenin kötü olduğu söylenirdi. En çok gülümseyenlerin canı yanarmış. Aiden'ın canı çok mu yanıyordu?

Aiden defterin sayfalarını çevirdi, çizilmiş elbiseler kumaşlarla sarılmıştı. Hepsi birbirinden eşsiz görünüyordu. "Sen mi çizdin bunları?" diye sordu kız şaşkınlıkla. "Hayır benim işim onları kumaşlara sarmak. Matteo ve Batıner çizer elbiseleri"

Aiden'ın gözleri kapanıyordu. Dün babası onları hiç uyutmamıştı. Aiden'ın küçük bedeninde sabaha kadar kalıplar denenmişti. Kafası geriye düştü, tam Yiğitin göğsüne. Yiğitin kaşları havalandı, Aiden'ın elindeki kitap yavaşça kucağına düştü. Yiğit kızın bayıldığını anlayınca hızla kucağına aldı genç kızı. Revire götürdü. Başında bekledi uyanana kadar. Saçlarını sevdi, göğsünde uyuttu.

Kız uyandığında başını kaldırıp çocuğa baktı. Yiğit boğazını temizledi ve kızı dik bir şekilde oturttu. Kenardan çorbayı eline aldı. "Yemek yememişsin, uyumamışsın da. Bitkin düşmüşsün" diye kısa bir açıklama yaptı. Eline aldığı çorbayı yavaş yavaş yedirdi. Kız çocuğun her bir detayını ezberledi. Saçları çok güzeldi, gözleri de öyle. Kimsesiz olduğu için zorbalık yapıyorlardı çocuğa. Ama o seçmemişti bunu. Eğer çocuk isterse Aiden ona kimse de olurdu.

Çorba bittikten sonra kız Yiğitin göğsüne saklandı. Küçücük kalmıştı Yiğitin kucağında. "Birbirimize kimse olalım mı kıvırcık?" dedi kız gülerek. Yiğit afalladı. "Senin bir ailen yok mu zaten?"

Kız başını tamamen gömdü çocuğun göğsüne. "Olmamasını dilerdim"

"Batıner de öyle söylüyordu. Ama Matteo ona hep kızardı. Her acının farklı bir melodisi olur, senin acının melodisi buymuş derdi"

Medusa And Perseus/ YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin