(7)Tanıdık Bir Yabancı

161 29 17
                                    

Güzel olan tuhaftır.

Charles Audrain.

Hani vardır ya o ne olacaksa olsun dediğimiz anlar. Sonu nasıl bitecek emin olmasak da bir şekilde içine bodoslama daldığımız ve genelde iyi olmayan bir sonuca ulaştığımız.

Neden kendimi öyle hissettiğim az da olsa anlaşılabilirdi elbet.

Elimde küçük kıyafet çantam, önümde arabasının yanında beni bekleyen Kamer ve arkamda bir süreliğine özgürlüğümü çalan hapishane. Ana kapıdan çıktıktan kısa bir süre sonra onu fark etmiştim ama ilerleyip de neden yanına gitmediğimi ben de bilmiyordum. Sadece ortada durmuş bakıyordum ve işin garip yanı onun da yanıma gelme atılımında bulunmuyor oluşuydu. Beni bu ortaklığa sürükleyen oydu ve sanırım diğer ilk adımları da ondan bekliyordum.

Elimdeki çantanın saplarını sıkıca tutup ona doğru ilerlemeye başladığımda bu anı bekliyormuş gibiydi. Dudağının tek kenarı hafiften kıvrıldığında ona çoktan yaklaşmıştım. Ben neredeyse aracın yanına geldiğimde yerinden hareketlendi ve elimdeki çantayı alarak bagaja koydu. Eliyle binmemi işaret edip diğer tarafa dolanmaya başladığında binip kapımı kapattım. Açıkçası birileri ile bu tarz ortamlarda bulunmayı sevmezdim. Geniş sayılmayacak yerlerde pek de tanımadığım insanlarla olmak yani, beni geren bir başka mevzu da buydu. Ayrıca yanımdaki adam bir polis olmasının yanında kimseye söyleyemediğim sırlarımdan da haberdar olan biriydi. Bu bile içimde gerginlik oluşturan bir durumdu.

"Konuşmayı sevmiyorsun sanırım?"

"Tercih etmiyorum diyebiliriz."

Kaşlarını kaldırarak başını aşağı yukarı salladığında camdan geçip giden manzarayla oyalanmaya çalıştım ancak ortada buna el verişli bir manzara yoktu. Düz bir arazinin yanından geçiyorduk ki bu büyük bir düzlüktü, görüş açıma yaşam unsuru sokmayacak kadar büyük.

"Ne zamandır bir katil ile uğraşıyorsun?"

"Her şeyi zaten öğrendin sanıyordum. Yurttan arkadaşlarıma kadar inmiştin hatta."

"Öyle değil, aldığın notlardan bahsediyordum."

Bunu dediği an neredeyse ışık hızında ona dönmüştüm. Her sırrımı sırasıyla öğreniyor oluşu canımı sıkıyordu ama bu iş birliğini de ben kabul etmiştim. Gerçi makul sebeplerim vardı; katilin koğuşa kadar girmesi gibi. Orada güvende olduğumu düşünerek kalmakta ısrar etmiştim ama orada bile izimi bulmuş, beni rahat bırakmamıştı. Bu yüzden Kamer'in yaptığı teklif o an için kurtarma halatı görevi görmüştü. Üzerime yıkılan bir cinayet varken yenisi de eklenecek gibi olmuştu ve tam bu sıra önüme deyim yerinde talih kuşu konmuştu. Bu adam beni oradan çıkartabilir, katili yakalama yolundaki adımlarımı hızlandırabilir ve beni güvende tutabilirdi. Tüm bunların hepsi bir arada olunca kabul etme fikrinin aleyhime olmaktan çok lehime bir karar olduğunu düşünmüştüm.

Birkaç gün önce bu teklifi kabul etmemin ardından öncesinde gelen avukat ile tekrar bir görüşme yapmıştık. Hiç hoşlanmadığım 'hukuk camiası' ayrıcalığını kullanmış ve saatler içerisinde özgürlüğümü geri almıştım. Tabii atlayamayacağım bir husus da bu konuda Kamer'in çok uğraşmış oluşuydu. Dün gerçekleşen mahkemede gerek avukat gerekse o fazlasıyla iyi bir performans göstermişlerdi ki ben bile bu kadarını beklemiyordum. Neyse ki tüm bu koşturmaca güzel bir neticeyle son bulmuştu. Artık özgürdüm, bana hem aydınlığı hem karanlığı bahşeden gökyüzüme kavuşmuştum.

"Bu konuyu konuşmak istemiyorum. Saygı gösterirsen sevinirim."

Ellerini havaya kaldırır gibi yapıp yola odaklandığında aklımı kurcalayan bir noktayı sormak için ona döndüm. Açıkçası günlerdir zihnimi kurcalıyor, beni deli ediyordu. Sonuca ulaştırmayan çözüm yollarından nefret ediyordum.

KARANLIĞIN KUKLASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin