TANIŞMA SORULARI

1K 200 44
                                    

"Hangi rengi seviyorsun?" diye telefonuna gelen mesaja gülümseyerek bakan Ateş, derin bir nefes verdi. Genç adam, telefonun sadece iletişim amaçlı kullanılan bir kutu olduğuna inananlardandı. Telefonda sosyal hesapları ve internette takılma huyunu pek benimsememişti. Zaten telefonun sadece haberleşme aracı olarak kullanılması gerektiğini düşünen ender insanlardan olduğu için sadece iş anlamında haber alması yeterli olurdu.

Ateş Dağ, istihbaratta sıcak operasyonlarda fazlaca görev alan işinde oldukça iyi olan bir memurdu. 1.90 boyunda oldukça kaslı ve iri bir yapıya sahipti. Keskin yüz hatları karşısında kim olursa olsun korku salardı. Kısa kelimelerle kurduğu her cümle kesin emir niteliğindeydi. Yumuşaklık yapısında yoktu. Sevecen olduğunu gören olmadığı gibi duygusal bir yapıya girdiği ise oldukça enderdi. Ateş, hayatının hiçbir evresinde flört eden bir adam olmamıştı. Fakat neredeyse 2 haftadır elinde bir telefon ve sürekli mesajlara cevap veren bir adam olmuştu. Buna bir ara içinden küfür bile savurmuşluğu vardı. Çünkü, bu durum kimsenin suçu değildi. Bu belayı başına kendi sarmıştı. Gerçi şikâyeti yoktu ama yine de bazen kendini 17 yaşında hissetmiyor değildi.

Yaklaşık 3 hafta kadar önce arkadaşlarını ziyarete Bozcaada'ya gitmişti. Orada yıllar önce karşılaştığı ve aklından çıkaramadığı genç kadını arkadaşının barında şarkı söylerken görmüştü. Genç kadın ile ilk karşılaşması İstanbul'da bir kafeydi. Genç kadın, o zamanlar evli ve hamileydi. Eşinin onu aldatmasını öğrendiği an hamileliği tehlikeye girmişti. Acı içinde onu hastaneye yetiştiren kişi ise Ateş'ti. Günün sonunda genç kadının kolyesi Ateş'te kalmıştı ve onu tam 2 yıl boynunca boynunda taşımıştı. Bir anlamı olduğundan değil sadece onu koruduğuna inanmıştı.

İki yılın ardından onunla adada karşılaşmıştı. Genç kadının çocuğunu o gün kaybettiğini ve boşanmış olduğunu öğrenmişti. Bu Ateş için fazlaca acı bir sonuçtu. Aradan geçen süre içinde mutlu bir aile olarak yoluna devam ettiğini düşünmüştü. Olayların karmaşası ve bu duruma gelmesindeki ilk adımı genç kadın acı içinde kayalıktan atladığında ve genç adam onu denizden çıkardığında atılmıştı. Durumun bu seviyeye taşınacağını o bile tahmin edemiyordu.

Genç kadının adı Hale'ydi ve kuzeni eski eşinin kardeşi ile evlenmek üzereydi. Tüm aile, boşanmalarını bebeklerini kaybetmelerine bağlıyordu. Aileler onların barışmaları için fazla efor sarf edince genç kadın kendince küçük ama sonrasında karmaşaya neden olan bir yalan söylemişti. Bir sevgilisi olduğunu ve mutlu olduğunu ilan etmişti. Tabi ki bu bir yalandı ve kuzeni yalanını ortaya çıkaracağı bir davette onu sıkıştırıyordu. Düğününe, sevgilisi ile gelmesini istiyordu.

Bu durum Ateş'in sorunu değildi. Yani ortada bir yalan vardı ki kendisi yalandan hiç ama hiç hoşlanmazdı. Üstelik yalan söyleyen kişilerden de hoşlanmazdı. Fakat bir anda kendini 3 hafta sonra katılacağı bir düğünde genç kadının onu seven ve yakında nişanlanacağı kişi olarak bulmuştu. Tamam, düğün damadın büyükannesini kaybetmesi sonucu 2 ay ertelenmişti. Fakat bu dönemde hızlı geçen tek bir şey vardı o da zaman kavramıydı. Büyük geceye sadece iki hafta kalmıştı. Bu genç kadının fikri değildi. Bu, Ateş'in teklifiydi ve geçen süre içinde bunu neden yaptığını kesinlikle anlayamıyordu. Çatışmalarda kafasına darbe alıp almadığını düşünmeden de edemiyordu. Fakat genç kadının en acı günü biliyordu. 2 yıl boyunca ona ait bir kolyeyi boynunda taşımıştı. Üstelik kadın onun çekim alanına bir şekilde girmişti. Bu çekimin ne olduğuna dair bir fikri yoktu fakat kadının acısını hissediyordu. Şimdi ise bir hafta sonraya gidecekleri düğünde pot kırmamak adına birbirlerinin sevdiği ve sevmediği şeyleri öğrenmeye çalışıyorlardı. Gerçi bunu tek yapan genç kadındı. Çünkü Ateş, bu tip bilgileri gözlemleyerek öğrenebilirdi. Elindeki telefonun ekranındaki tuşlara hızlıca

GÜVEN BANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin