Bu bölüm, Trabzon Maçka'da Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik'le birlikte vurularak şehit edilen Eren Bülbül'e ithaf edilmiştir. İyi ki varsın Eren.🇹🇷💓
🇹🇷
Bir süre sustum. Ne diyebilirdim ki? Şehitler var demişti Furkan. Yaralılar var demişti. Bomba patladı demişti. Ve bize tuzak kuruldu demişti. Donup kalmıştım. Tek bir kelime dahi çıkmamıştı dudaklarımdan. Tam o sırada telefonun kapandığını belirten o ses ilişti kulaklarıma. Yavaşça indirdim telefonu kulağımdan. 'Ne olur Allah'ım.' dedim içimden. 'Ne olur fazla olmasın şehitler. Ne olur Allah'ım.'
Gözümden akan damla damla yaşlarla koşarak çıktım odamdan. Gözlerim yüzbaşını aradı. Haberi duymuşlar mıydı acaba?
Tam o anda çarptı gözüme Demirpençe timi ve komutanları olan Ali Oğuz Yüzbaşı. Göz yaşlarımı silerek koşar adım ulaştım yanlarına. Kafalarına kask geçiriyorlardı. Belli ki olay yerine gideceklerdi.
"Yüzbaşım,"
Hızla yanına ulaştığında telaşlı sesimden dolayı anında beni buldu gözleri. Ve yüzümün hâlini görünce de çatıldı kaşları hemen.
"Savcım, ne oldu? Neden ağlıyorsunuz?"
Kafamı iki yana salladım bir şey olmadığını belli edercesine.
"Şehit var mıymış yüzbaşı? Söyle!"
Yüzbaşı bir süre anlamsızca baktı bana.
"Siz nereden öğrendiniz savcım? Daha biz yeni intikal ediyoruz olay yerine,"
Hızla kestim sözünü.
"Onu bunu bırak da cevap ver bana! Şehit var mıymış?"
Yüzbaşı cevap vermedi, ancak gözlerindeki o ifadeden anlamıştım ne olduğunu. O an aklıma bir söz geldi. İnsan büyür beşikte, mezarda yatmak için; kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için. Sahi neden böyleydi? Biz hiçbir şeyden habersiz, yiyip içip, gezer tozarken; neden birileri bizim için can vermek zorundaydı? Neden bizim yaşamamız için, birilerinin kalbi durmalıydı? Neden bir şey yapmıyorduk? Neden bu kadar çabuk unutuyorduk? Neden?
Yüzbaşının cevap vermesini bile beklemeden hızlı adımlarla çıktım dışarıya. Ben de gidecektim olay yerine. Zaten eninde sonunda olayla ilgili soruşturma yapmak için görevlendirilecektim, şimdiden gitmek istiyordum. Neden birilerinin bizim için can verdiğini ve neden bizim hiçbir şey yapmadığımızı öğrenmek istiyordum.
Dışarıda iki zırhlı araç, ve birkaç tane de sivil otomobil vardı. Aynı zamanda da jandarma ve polis araçları da park edilmişti askeriyenin önüne. Tam karşıda duran iki jandarmanın yanına gidecektim ki, kolumdan tutan el buna engel oldu. Hızla arkamı döndüm.
"Siz gelemezsiniz savcım, sizin canınızı tehlikeye atamayız."
Kolumu kurtardım yüzbaşının elinden.
"O kahramanlar bizim için can veriyolar ama, benim canım neden kıymetli bu kadar?"
Yüzbaşı sustu. Haklıydım çünkü.
"Siz, polisler, jandarmalar, bütün güvenlik güçleri biz evimizde rahat oturalım diye canlarını hiç düşünmeden verirken, benim canım neden önemli bu kadar Yüzbaşı?"
Gözlerimde olan gözleri benden uzaklaştı. Başka yerlere baktı. Sonra tekrar buldu irisleri göz bebeklerimi.
"Biz canımızı sizin için vermekten mutluyuz ve gururluyuz savcım. Ayrıca siz asker değilsiniz, bu yüzden şu an olay yerine gidemezsiniz. Önce biz bir inceleme yapacağız, sonra siz soruşturma için geleceksiniz zaten. Olası bir çatışma halinde ne yapacaksınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesik Nefesler | Savcı & Asker
General FictionO kadar yüksek sesle bağırıyordu ki, olaya el atmam gerektiğini hissettim. Bağıran adamın omzunda bulunan üç tane yıldızdan, yüzbaşı olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Hemen arkasında durarak, en sert sesimle konuştum. "Sesinizi biraz alçaltabilir m...