Gündüz Psikoloğu

135 32 45
                                    

Sabah saatleriydi, gün henüz ağarmamıştı. Umut erkenden kalkmış basit bir kahvaltı yapmış ve kendisine kampa gidiyor gibi bir çanta hazırlamaya başlamıştı, oysa sadece bir buçuk saat sonraki psikolog randevusuna yetişmeye çalışıyordu. Çok da uzakta olmayan bu psikoloğa öncesinden hazırlanıyor, çantasına neler koyacağı konusunda bir o yana bir bu yana ilerlerken onun sorabileceği sorulara nasıl cevaplar verebileceğini düşünüyor, psikoloğun kafasında onu bir yaratık gibi neticelendirmesini istemiyordu.

Son hazırlıklarını da yaptıktan sonra tam çıkacakken televizyonun yanındaki rafta bulunan ilaç kutuları gözüne çarptı ve hızlıca aralarında elemeler yaparak bazılarını çantasına attı. İçlerinde B12 ilacı da bulunmaktaydı, ona iltifatlar etmeye başladı ve kısık kahkahalar atmaya başladı. Umut evdeyken garip sesler çıkarmayı şizofreni hareketleri yapmayı seviyordu çünkü bunları yaparken daha rahat ve özgür hissediyordu. B12 ilacını çöpe atmadan önce içinden bir tanesini çıkartıp bir mutfak bıçağı yardımıyla ucundan kesip, ağzına atıp "Neyse, sanırsam artık hazırım" dedi ve evden çıktı. 

Psikolog randevusuna gelmişti, içeri girmeden telefonuna baktı çünkü sabah ki telaşı ile telefonuna hiç bakmamıştı, zaten çoğu zamanda sessizce kullandığı için pek farkında olmuyordu. İdil'den yedi tane cevapsız arama ve yirmiye yakın mesaj vardı. Bunu gördüğünde İdil'e gerçekten arkadaş gibi davranmıyor gibi hissediyor; aradığında açmıyor, mesaj attığında görmüyor olduğunda kendinden nefret ediyor ve çok kötü hissediyordu. Her ne kadar Umut böyle durumların pişmanlığını yaşasa da kendisine kafasının içinde kızıp bağırsa hatta hakaretler etse de dışarıdan görünen tek şey hafifçe omuzlarını silkip sakin bir of çekişiydi. Hatta çevresindeki bazı insanları da ondan uzaklaştıran ve onu irite edici gösteren de bu özelliğiydi.

Umut son kez saati kontrol etti ve randevusuna beş dakika geç kaldığını fark eder etmez hızlıca psikoloğunun odasına doğru ilerledi.

İçeri girip hemen psikoloğun masasının karşısına oturdu, o sırada camdan dışarıyı seyreden psikolog birazcık geç fark etmiş olsa gerek, dalmış olduğu seyirden anca uzaklaşıp odağını Umut'a çevirdi ve hemen hafif tempolu adımlarla Umut'un ve bütün odanın etrafında turlamalara başladı. Umut'un üzerinde yavaştan bunaltıcı bir baskı oluşmaya başlıyordu ki bundan hiç haz etmediğini biliyorduk, fakat psikolog o eşiği çok iyi biliyordu ki  Umut'u tamamen kaybetmeden söze girdi.

"Umut bey hoşgeldiniz. Bugün umarım daha iyisinizdir" diye önce ortamın nabzını yokladı.

"Çabalıyorum, rutin şeylerde işte." diye cevap verdi Umut.

sanki cümlesini bitirmesini beklemiyormuş gibi direkt olarak ikinci olarak "Yazdığım ilaçları alıyor musunuz?" sorusunu yöneltti psikolog.

Umut bu soruya hazırlıklıydı ve sabah aldığı B12'nin saatini eline tükenmez kalemle yazmıştı ve kurnaz bir gülümsemeyle "Evet, elbette bugün saat 7:11 de B12 mi kullanıp geldim. Sanırım etkisini diğerlerine göre çabuk hissediyor, her şeyi hatırlıyor gibiyim. Bugün psikoloğuma geldim falan hatırlıyorum yani, diğerleriyle de iletişimimizi hiç koparmıyoruz tabii ki, bir alo uzaktalar." diye cevap verdi.

Psikolog "Sakın bırakmayın Umut Bey, çok iyi gelişmeler gösteriyorsunuz. Daha önce hiç bu kadar çabuk ilerleme kaydettiğimiz olmamıştı. Tedaviye en iyimser yaklaşan hastamız sizsiniz..." şeklinde konuşmasına devam ediyordu ama Umut'u çoktan kaybetmişti, Umut da psikoloğun bunu pek dert edeceğini de sanmıyordu, zaten adamın amaçlarından biri de Umut'un odağını kendisinden uzaklaştırıp uzaklara daldırmaktı. Mesleği gereği bu işin bütün inceliklerini biliyordu, birisini nasıl kazanacağını da kaybedeceğini de...

Belki Bir UmutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin