Keyifli okumalar.
Isak Danielson - Light up
~
Belki de hata bendeydi. En başında yanlış yapmıştım. Kendime kızmam gerekiyordu belki de. Yaptıklarımın sonuçlarını düşünmeden hareket ediyordum. Semih Bey, öz babam, benimle konuşmaya henüz gelmemişti. Muhtemelen o günden sonra geçen bunca zaman boyunca cesaret edememişti, bugün geleceğini söylediği için her zamankinden daha fazla heyecanlı hissediyordum. Ancak bu heyecanımın babamı göreceğim için olduğundan şüpheliydim. Ondan bilgi almaya ya da bir şeyler öğrenmeye çalışacağımı sanmıyordum. Nasıl davranacağımı bile bilmiyordum işin aslı. Bunun en büyük etkilerinden biri de Bora'yı o geceden sonra bir daha görmemiş olmamdı galiba. Belki kendi halimde davranırsam her şey daha normal olurdu.
Saçmalık.
Öz babamı ilk öğrendiğim zaman canım yanmıştı, bir ihanet hissi ruhumu yoklamıştı ama şimdi biraz kırgınlık vardı içimde daha fazlası değil. Canımın acısı azalmıştı. Anka kuşu gibi yeniden doğmuştum belki. Yeni hayatıma adım attığım ilk gün bunların olacağını, işlerin bu denli büyüyeceğini düşünmemiştim ve şimdi üvey annemin söylediğini daha iyi anlıyordum. Aileme ne olduğunu yavaş yavaş öğreniyor olmakla birlikte yavaş yavaş gerçek bir ailenin temellerini atıyordum.
Serdar ile konuşmamın, Bora'yı son görüşümün üzerinden neredeyse on gün geçmişti. Bora önceden, tanıştığımız ilk akşam, öz babama eve çok uğramayacağı ile ilgili bir şeyler söylemişti ve on gündür ortalıkta görünmüyordu. Nasıl olduğunu merak etsem de Berk'i de görmediğim için sormamıştım. Bu on gün içinde genelde Ezgi ile birlikteydim. Yaşadıklarımın bir kısmını anlatıştım ve Ezgi beni şaşırtmayarak, "Bir şey söyleyebilir miyim? OHA." Repliğini kullanmış, kafamı dağıtmak için elinden geleni yapmıştı. Hoş kafamı dağıtmasını gerektirecek bir şeyler yaşamamıştım ama Ezgi söz konusu olunca o gün yaptığım en ufak bir yanlış için bile kafamı dağıtabilirdi. Ayrıca on gündür sadece okula gidiyordum ve bu da bir koruma eşliğinde oluyordu. Açıkçası kitapçıya uğramak istesem de korkum çekilmiş fotoğraflarımı gördüğüm gün kadar taze kalıyordu.
Okula gittiğim zamanlarda eğer Ezgi yanımda değilse Aras dibim de bitiyordu ve biraz muhabbet ediyorduk. Bora ile bağlantısını sorduğum da bana gülümsemiş sadece 'Boş ver güzelim.' demişti. Daha önce, sarıldığı zaman, bana yine güzelim diyerek hitap etmiş olması gözümden kaçmıyordu ama ses etmedim. Neden böyle söylediğini bilsem bile ses etmedim yine de güzel kelimesin yakınından geçemeyecek kadar çirkin değildim. Bu çirkin kelimesine daha yakın olduğum gerçeğini değiştirmiyordu tabi.
Kapı sesi ile düşüncelerimden arınarak adımlarımı oraya yönelttim. Açtığımda karşımda ilk gördüğümde korkunç tanıdıklık hissi yaşatan mavi gözler duruyordu. Bir süre yüzüme baktı ardından dudaklarından puslu bir sesle, "Kızım." Kelimesi döküldü.
"Hoş geldiniz." dedim resmiyet yapmak istemesem bile elimde olmayan bir şeydi bu. Öz babam gelmeden önce defalarca prova yapmıştım ama sonuç çok değişmemiş, onu gördüğümde elim ayağıma dolanmıştı. Parmak uçlarımın buz gibi olduğunu hissedebiliyordum, bunun sebebi aramıza koyduğum resmiyet yüzünden yüzü düşen öz babamdı, hiç şüphesiz.
"Hoş buldum." dedi hafif kırgın bir sesle ama belli etmemek için çabalamıştı.
Küçük adımlarla üçlü koltuğa yöneldiğimde bir gölge gibi takip etti beni. Koltuğun önünde durdum ama oturmadım.
"Aç mısınız?" dedim ve aynı anda kendime, içimden, küfrettim. Bu soğuk havayı sağlayan kelimelerin dudaklarımdan dökülmesi istediğim bir şey değildi. Daha çok 'baba' demek için çırpınıyordum ama elimden gelen pek bir şey yoktu. Asıl sorunsa 'baba' diyebileceğimden emin olmayışımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Gölgesi
ChickLitGeçmişini öğrenmek için anlaşmalı bir evlilik teklifini kabul eden Göksu'nun acı içinde olgunlaşması. Her şeyden habersiz bir kız, hayatı yalan üzerine kurulmuş. İntikam ateşine düşmüş bir genç, hayatını hiçe sayan. Üç aile. Büyük sırlar, büyük piş...