G.G. ~ 11

1K 33 10
                                    


"Şaka mı yapıyorsun?" diye sordum alayla. Beren benim kız kardeşim olamazdı, değil mi? Ölmüş, uçurumdan atlamış, kız benim kardeşim miydi? Ben ondan nefret etmiştim, her zaman.

"Değil," dedi Bora büyük bit ciddiyetle. "Söylendiği gibi, bilmediğin çok şey var."

"Bu," dedim bir çırpıda. "Olamaz." Elimi istemsiz göğüs kafesime götürdüm sanki ciğerlerim havayla dolmuyordu.

"Olur," dedi Bora gözlerini gözlerime dikerek. "Oldu da."

Fırtına sonrası sessizlikte ıslık çalan rüzgâr gibiydi düşüncelerim. Yıkılan iç dünyamda ruhumun enkazları arasında esiyordum. Tozpembe şeklini almış hayallerim birden siyaha bürünmüş gibi hissettim. Nefesim kesilirken gözümün önünden anlatamayacağım kadar çok kelime geçti. Ne hissetmem gerektiğinden bile emin olamadığım bir noktada, sonun başlangıcında öylece dikiliyordum.

Bakışlarım kaybolurken hiçbir şey göremiyormuş gibiydim. Sadece Bora'nın bana bakan gözleri vardı. Onun dışında her şey kaybolmuştu buna rağmen zihnim tüm lambaları yakmış, uyanmıştı.

Ellerimi kendime dolarken pişmanlığı en somut şekilde hissettim. Bir süre ne yapamayacağımı bilemez şekilde öylece dikildim. Bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak istiyordum. Kendimi cezalandırmam gerekiyordu, vicdan mahkememde buna yer vardı. Cehennemin en karanlık yerinde yanıyormuş gibi tenim alev alevdi buna rağmen yorganı başıma kadar çekip sessizliğin huzuru ile buluşmak istiyordum.

Verilecek büyük bir hesabım vardı, kendime, kardeşime. Kardeşim kelimesi zihnimde dönüp dururken derince bir nefes aldım. Kelimler dilimin ucundan uçup giderken ruhum parmaklarımdan çekiliyormuş gibi hissediyordum. Nefessiz kalana kadar koşmuş kadar bitkin bedenim titriyordu. Nefret kendi kanatlarını yolarken pişmanlık tenime işliyordu. Pişmanlığım hançer şeklinde ruhuma saplanırken sağ gözümden bir yaş geldi.

Baran da benim kardeşimdi. Gözlerimi Bora'dan ayırarak hızla çevreyi süzdüm demin baktığım yerde yoktu. Başımı sağa sola çevirerek onu aramaya başladım ama hiçbir yerde yoktu. Hayal kırıklığıyla tırnaklarımı avucumun içine geçirdim. Buradaydı. Burada olmak zorundaydı.

Koca bir boşluğun içine düşmüş kadar çaresizdim. Hislerim vakumlanıyormuş gibi benden uzaklaşıyordu.

Şu an kendimden kaçmak istiyordum, bir yabancı olmak, pişmanlığı omuzlarımdan silkelemek istiyordum. Ölene dek kaçmak istiyordum. Bora önce bir noktaya çok dikkatli baktı ardından başka bir yere bakıp başıyla bir işaret verdi ve hızlı adımlarla uzaklaştığında ayakta dikilmeye devam ettim.

Omzumda hissettiğim elle kaslarım gerilmişti. Başımın üstünden yan tarafıma baktığım Berk'i gördüm. Elini nazikçe omzuma koyarken beni kalktığımız yere yönlendiriyordu. Bizi duymuşlar mıydı?

Bir süre sakinleşmemi beklediler. Hıçkırıklarım iç çekişlere dönüşürken başım ağrımaya başlamıştı.

"Baran benim kardeşim mi?" Baran ve Beren ikizi olduğuna göre benimde kardeşim oluyordu. Bu açıktı ama kelimler dudaklarımdan istemsizce dökülmüştü.

Oturduğum koltukta bacaklarımı kendime çekerek kollarımı etrafına sardım ve çenemi dizlerime yasladım. Titreyen vücuduma inat gözlerimle hala Baran'ı arıyordum.

"Abin," Aras gayet sevecen bir şekilde konuştuğun burukça gülümsedim. Aklıma üvey ağabeyim gelince gözlerime yaşlar bıçak gibi saplandı. Onunla geçirdiğim zamanlarda her zaman bir ağabeyim olmasını istemiştim. Okulda ki kızların ağabeylerini kıskandığım bile olurdu ya da ağabeyiyle parka gelmiş bir kızı. Ben yalnızdım, kimsesizdim.

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin