2.Umut
Batuhan Yağız - Yürüyorum dikenlerin üstüne, Barış Diri - Derinden
Acıya alışmamış kişiler acı hissedince ağlardı. Onların feryadı bir çığlıkla duyulurdu; öyle bir duyulurdu ki bu feryadın çok can yaktığına inanılırdı.
İnanılırdı da doğru muydu?
Acılarının fazlalığı mı yakardı canı, yoksa kişinin acıyla tanışmamış olması mı?
Bence acı ilkinde de sonunda da aynı hissedilirdi ama canı öyle yanardı ki insanın bazen buna karşı bir mekanizma üretir.
Bir keresinde bir kitapta okumuştum.'Ağlamak büyür, büyürse adı susmak olur' Diyordu kitaptaki karakter.
Evet mekanizma buydu! Mekanizmanın adı; Alışmaktı.
Ama alışıp susmak çürütmez miydi insanı? Çatısı akan bir harabe misali içine içine atılan gözyaşı küf tutmaz mıydı insanın içinde?
Küf içimdeydi! Yıllar önce susmayı öğrenmiş, mekanizmayı kendim için hayata geçirmiştim.
Çığlıklar vardı dört bir yanımda... öyle bir sarmışlardı ki beni, ben suskundum. Öyle bir suskundum ki dilim tutulmuştu.
Gözlerim konuşuyordu ama yerde kanlar içinde yatan babama bir masal anlatıyordu, iyi olacağıyla ilgili telkinler veriyordu.
Yalan söylüyordu. Yalancıydı. Benim gözlerim birer yalancıydılar.
Kan vardı dört bir yanımda, ağabeyimin ellerinde ve takımının üzerinde, Gökçe'nin kollarında, benimse elbisem dahil her bir hücremde, zihnimin derinliklerinde.
Çoğu kez üzerimde kan taşımıştım. Doktordum, işim buydu bulunabilirdi ama şimdi üzerimde taşıdığım kanın sahibi, omuzlarıma bir yük olarak binmişti.
Ben üzerimde babamın kanını taşıyordum. Benim babam vurulmuştu.
Babamın gözlerimin önünde kalkıp dışarı gidişini izlemiş, sorgulamamıştım.
Ben babamın vurulduğu ilk kurşunun sesini duymamıştım.
İkinci kurşunun sesini ise kulaklarımda değil, kalbimin yakınlarında duymuştum. Göğsüme saplanan kurşunla etrafımı bir ışık seli sardığında beynimdeki basınç dengemi kaybetmemi sağladı.
Göğsümdeki sıcaklık vücuduma bağlı bir pompa yardımıyla basılmış gibi vücudumun dört bir yanını sardığında geriye doğru sendelemiş çok sürmeden kendimi iki kolun arasında yerde bulmuştum.
Can yanardı, bir çok kez yanmıştı canım ama bu farklıydı.
Canım yanmıyordu, canım her nefesimde bir kalp gibi atıyordu. Her nefesimde biraz daha artıyordu sanki, her nefesim acı olarak dönüyordu vücuduma.
Babamın canı da bu kadar acıyor muydu? Gözleri kapalıydı ama canı yanıyor muydu? Anlamıyordum!
Koşup gitmek 'Baba aç gözlerini canın benim kadar yanıyor mu?' diye sormak istedim ama göğsümdeki yara izin vermedi.
Babamın canı benimki kadar yanmasındı. Canım, benim biriciğim, dayan tamam mı?
Göğsüme yapılan baskıyla acıyla inledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT KAFESİ
ActionAtilla Ülkücü bir Türk askeridir. Vatanı için canını verecek kadar gözü karadır ve ateşi ruhunu sarmıştır. Vatanın sevgisi öyle bir ateştir ki Atilla Tuğrul Akkurt'un bu sevgiyle yanmadığı tek gün yoktur. Ülkü'yle tanışana kadar! Atilla bu solcu lib...