9.Bölüm

328 55 3
                                    

Arkama dönmeye cesaretim yoktu. O burada mıydı gerçekten? Bunca zamandır varlığından şüphe duyduğum kişi şuan arkamda mıydı? Soluğum kesildi. Tam arkamda durmuştu ve ona dönmüyordum. Neden? Korkuyor muydum? Kesinlikle evet. Cesur değil miydim? Hemde hiç.

Jessie bana pür dikkat bakıyordu.

''Blue.''işte. Bir kez daha o ses.


Şuan kalbim durmuş olabilirdi. Ama aslında hızla attığını hissede biliyordum. Sırtımdan soğuk terler akıyordu. Jessie kaşlarını yukarı kaldırınca yutkundum.

Tüm öğrencilerin hatta belkide burada bulunan herkesin bize baktığından adım gibi emindim.


Masada ki elimi sıkıcı ama bir o kadar yumuşak başka bir el kavradığında hala Jessie'ye bakıyordum. Şuan tam çapraz da duruyordu. Sonunda gözlerimi ellerime kaydırdım. Teni hafif buğday benizliydi. Elleri tam olarak benim ellerimi örtüyordu. Teninden yayılan ısı beni eritiyordu. Derin bir soluk verdim.

ve ona baktım.


Fazla güzeldi. Bir erkeğin bu kadar güzel olması normal miydi? Canlı yeşil gözleri o kadar güzel parlıyordu ki.. Yüz hatları fazla kusursuzdu. Daha iki saniyede ona hayran olacağımı biliyordum. Dudakları şekilli ve yumuşaktı. Yumuşaklığını biliyordum. O dudaklar beni öpmüştü. Hafif çıkık kemikleri adeta dokunulasıydı.


Dudaklarımı ıslattım.

''Buradasın.''sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı.

''Buradayım Blue.''artık kimseden tek ses çıkmıyordu.

''Gerçeksin.''dedim zorlukla.

''Gerçeğim Blue.''kulağa saçma gelen bu kısacık konuşma aslında bizim için bir o kadar anlam ifade ediyordu. Canlı kanlı karşımdaydı. Elleri ellerimin üzerindeydi. Beni bulmuştu. Sonunda beni bulmuştu.


Peki öyleyse ben neden hala oturuyordum? Hani onu bulursam hiç durmadan ona atılacaktım? Bütün bu hallerimi şuan yutuyordum. Ona sıkı sarılacaktım. Doyasıya sarılacaktım hemde. Hatta onu öpecektim de. Peki ya şimdi neden oturmuş gözümü ona dikmiş öylece bakıyordum? Ne engeldi bütün bunları yapmama? Annem. Benden bildiği halde gizlediğini biliyordum. Trafik kazasını en ince ayrıntısına kadar biliyordu. Bunu kendisi ile bağdaştırmak hiçte zor değildi. Ama o zaten saklamayı seçmişti. Peki ya niye? Bütün her şey değişir diye mi? Oysa zaten her şey çoktan değişmişti.


Ama ondan uzak durmak yinede saçma olmaz mıydı. Her ne olduysa genede ona beslediğim sevgiyi bir çırpıda silebilir miydim ki? Bu imkansızdı.


Sandalye zeminde ciyakladı. Ona öyle bir sarıldım ki. Sanki her an yok olabilirmiş gibi. Onu öyle kavradım ki. Tıpkı her gece rüya'da onun beni kavradığı gibi. Sanki kollarımın arasından uçup gider diye, korkarcasına sarıldım ona.


Kimseyi umursamadım, o an yalnızca o ve ben vardık, biz vardık. Bütün gözler üzerimizde olsa da onu sardım, sarmaladım. Boğuk bir inilti boğazından yükseldi.


''Gidelim buradan.''hiç düşünmeden uzattığı elini tuttum. Jessie afallamış bir halde gidişimize baktı. Adler ise ne olduğunu anlamaya çalışırcasına düşünüyordu.


Arabasına bindiğimizde gerçekten ne yaptığım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Onunla iken sadece şuan vardı. Yarın ya da başka bir şeyi sorun edemezdim. Her ne kadar bu olay dillere yapışacak olsa da onunla her açıdan duyulacak dedikoduya hazırdım. Bunu sorun etmek aptallık olurdu. Onlar bizi bilmiyordu. Ne yaşadığımızı, aslında nasıl bir hayatı yaşadığımızı bilmiyordu.


''Özür dilerim Blue.''

''Lucy.'' affallasa da gülümsedi. Artık adımı biliyordu.

''Hayır '' dedi. ''Blue. Sen benim Blue'msun.''ellerimi tekrardan kavradığında yanaklarımın pancar gibi kızardığından emindim.

''Senden sakladığım için üzgünüm Blue.''bakışlarımı okul bahçesine çevirdim. Jessie telaşla dışarı çıkıyordu. Peşinden Adler'de geliyordu.


''Gidelim buradan.''


* * * * *

Yol boyunca tek kelime etmemiştim. Jessie ile sürekli geldiğimiz parka arabayı park etti.


''Nereden başlayalım?'' gerçekten de nereden başlayacaktık?


''Adını hala söylemedin, isimsiz.''dedim, vurgulayarak. Yeşil gözlerini kıstı.


''Jeremy, Jeremy Stantone.''ona öyle bir güldüm ki. İsmi ile dalga geçtim sandı.


''Bunda komik olan ne.''arabayı kitleyip yanıma geldi.


''Bu komik değil, ama bu yaşananlar komik.''Jeremy güldü.


''Seni nasıl bulduğumu merak etmiyor musun?''bir adımda dibimde bitti. Nefesi yüzümü yalıyordu.


''Ah, evet nasıl buldun?''ondan biraz uzaklaştım ama buna engel oldu. Elini bel boşluğuma koydu. Rüya'da her zaman yapardı. Eli oraya aitmiş gibi ya da sanki bir yapboz parçasıymış gibi orayı tamamlardı.


''Kapı numaranız ve sokaklar bana yetti. İşin ilginç yanı ise çocukluğumun burada geçmiş olması.''dedi. Nasıl bir tesadüftü bu?


''Vay canına.''sırıtıp parka ilerledi.


''Bana kendini anlat Blue.''o kadar imalı söylemişti ki. Sanki ona aitlik bildirgesi bir kelimeymiş gibi. İlerideki bir banka tünedi. Biraz şaşkındım. Bu kadar rahatlık canımı sıkıyordu aslında.


''İsimsiz.''adını o kadar düz bir sesle söyledim ki. Bir an durdu ve bana baktı.


''Ne yapmaya çalışıyorsun?''sorum onu şaşırttı. Oturduğu yerden kalkıp bana hızla yürüdü.


''Dur.''dedim. Öylece kast katı kesildi.

''Gerçekten mi? Bu kadar basit mi yani her şey?'' gözleri o kadar yoğun bakıyordu ki her an yapacağım şeyden caya bilirdim.


''Benden hayatımın da boşluk yaratan bir sır sakladın. Böyle beni bulup özür dileyerek seni hemen affedeceği mi sandın?''sesim gereğinden fazla küçümserce çıksa da ona bir ders vermeliydim.


''Bu sandığın kadar basit değil.''dedim. Kendimi oradan ayrılmadan önce hazırladım.


''Benden uzak dur,lütfen.''ve arkama bakmadan hızlı adımlarla oradan ayrıldım.


RÜYADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin