14.Bölüm

482 48 6
                                    

Gördüğüm şeyler yüzünden beynim tam anlamıyla çalışmıyordu. Rüya'dan uyanalı yarım saat olmadan kendimi dışarı attım. Beynim hala uyuyordu. Gecenin bir yarısıydı ve ben kendimi iğrenç derecede huzursuz hissediyordum. Gündüzleri güzel olan ağaçlar sanki bir canavarmış gibi geliyordu. Gölgeler kabusum olmuştu. En ufak bir harekete karşı çığlığı basmaya meyilliydim ama dışarıdaydım. Gerçekten ne yaptığımı bilmeden Adler'in evine gidiyordum.


Penceresinin önüne geldiğimde yerden ufak taşlar aldım. Bir kaç başarısız denemeden sonra pencereyi tam ortadan tutturdum. Fakat tek bir ses bile gelmeyince tekrar taşı aldım ve fırlattım.


''Tanrım, gözüm.''hangi ara çıktığını bile görmediğim Adler gözünü ovaladı.

''Üzgünüm.''dedim kendimin bile zor duyabileceği bir sesle. Çünkü biraz ötemde Jessie'nin evi bulunuyordu. Sonuçlar kötü olabilirdi değil mi? Ona yakalandığım taktirde tabii.


''Söyler misin bu saatte neden buradasın?''anlaşılan bana karşı olan mütevaziliğini yitirmişti.

''Konuşacağız demiştin, işte buradayım.''gerçekten ne yaptığımı bilmiyordum. Belki önce Jeremy'i aramalıydım ama ayaklarım beni onun yanına getirmişti.

Adler bir süre bana baktıktan sonra pencereden içeri girdi.

Bir kaç dakika sonra salonun ışığı aydınlandı ve ön kapı açıldı.


''Annem zaten yok. Olsa da sorun etmez biliyorsun.''neden bu açıklamayı yapmıştı anlamamıştım. Ona anlamsızca bakınca parmağı ile beni boydan gösterdi.

''Şuan tüm bedenin kasılmış durumda, çok gergin görünüyorsun.''üzerinde gri bir şort ve ten rengini gösteren ince beyaz bir tişört vardı. Salon yine her zamanki gibi düzenli ve temizdi. Eli ile koltukları gösterdi.


Koltuklara kendimi attıktan sonra yavaşça boynumu ovdum. Kesinlikle hayatımın en berbat rüyasını görmüştüm. Kafam müthiş derecede ağrıyordu. Gözlerimi açtığımda elinde bir adet vişne suyu vardı. Diğer bir bardağa da kendine doldurdu. Çaprazımdaki koltuğa kuruldu.


''Bana kalırsa buraya geliş amacın farklı.''meyve suyunu yudumlarken gözümü ona diktim.

''Ne demek istiyorsun?''

''Sen ne demek istediğimi gayet iyi anladın ama neyse boş ver.''dedi dümdüz. Bardağı masaya bıraktım.

''Aslında çözmemiz gereken bir konu var Adler.''kaşları hayretten çok küçümserce havaya kalktı.

''Dur tahmin edeyim.''dedi alay edercesine.

''Jeremy mi yoksa?''onun bu ukalalığına akıl veremiyordum.

''Yaptığın bu hareketlere anlam veremiyorum.''dedim sakince.

''Bende seni tanıyamıyorum.''güldüm ama bu daha çok alay amaçlı olanındandı.

''Birbirimizi zaten tanımıyoruz.''bana sert bir bakış attı.

''Onu da tanımıyorsun.''konu tekrardan Jeremy'e dönmüştü.

''Onu senden daha uzun süredir tanıyorum.''dedim savunurcasına.

''Sürenin uzunluğu senin onu tanıdığını göstermez.''sonra sustuk. Derin bir iç çektik aynı anda.


RÜYADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin