Bir vakit yatağımda uzanmış, kolumla gözlerimi kapatmış hâlde uyurken, ondan ne kadar etkilenmişsem, rüyamda Louis'yi görüyordum. Bana gülümsüyor, dudağını dişleyip utangaç bir şekilde bakışlarını kaçırarak elbette beni fazlasıyla kendine çekiyordu. Yanağına dokunmak üzereyken, hücremin demir kapısı gürültüyle açıldı.
Gözlerimi uyku sersemi bir hâlde açıp ışık huzmesi içinden çıkagelmiş gardiyana baktım. Koyu lacivert üniforması içindeki Woody bana sertçe bakarak, "Ziyaretçin var serseri," diye kibarca bilgi verdi. Louis'nin burnuna topu geçirdiğim günden beri bana hiç ısınamamıştı.
Yerimde doğruldum, bir iki saniye etrafıma bakınıp kalktım ve köşedeki mini lavaboda elimi yüzümü yıkadım. Havluyla kurulanıyordum ki, "Hadi, serseri! Banka sırası beklemiyorsun!" diye gürleyen gardiyan sebebiyle huysuzca hücreden çıktım.
Koğuştan çıkıp uzun koridordan geçtikten sonra, kapalı ziyaret odası önünde durduk. İçeriye girdiğimde masa başında duran annem Wendy'yi beklemeyerek duraksadım; şişmiş ve yaşarmış gözleriyle bana bakıyordu.
Ardımdan kapı kapanırken, Woody de hemen kenarda bizi beklemeye başladı. Ben de kendime gelerek karşısındaki sandalyeye oturdum, gözlerine baktım. Çenesi titrerken bana hayal kırıklığıyla bakıyordu. Annem hep güzel ve bakımlı bir kadın olduğu halde bugün oldukça dağınıktı.
"Harry..."
İlk fısıldadığı şey adımdı. Gözlerimi kaçırırken, masanın üzerindeki ellerime bakıp içimdeki ağlama isteğine sahip çıkmaya çalıştım. Kimse büyüttüğü çocuğun böylesine korkunç bir yere düşmesini beklemez ve hiç istemezdi.
"Bunu yaptığına hâlâ inanamıyorum..."
Ağlamamak için sıktığım dişlerim arasından, "Ben bir şey yapmadım." diye mırıldandım.
"Her gün seni düşünüyorum!" Hıçkırdı. Parmaklarını dağınık saçları arasından geçirip etrafa bakınırken gözlerindeki yaşlar parlıyordu. "İnsanların gözünde pejmürde bir anne gibi görünüyorum. Böyle bir evlat yetiştirdiğime inanamıyorum, bu ben değilim!"
"Sorun senin anneliğin değil, anne." Kaşlarımı çattım. "Hiçbir şeyi bilmiyormuş gibi davranıyorsun."
"Neyi bileceğim?!" Gözlerindeki siyah boya yaşlarıyla yanaklarına süzülürken, bu kez öfke ve kırgınlıkla bana bakıyordu. "Adamı nasıl yoğun bakıma düşürdüğünü mü? İlk mahkemede, onu öldürürcesine döverkenki kamera kaydını izleyen gözlerimi kör etmek istediğimi mi? Evet, biliyorum! Hepsini biliyorum! Kendini mahvettin sen! Kendinle birlikte beni de..."
"Herkes bunu görüyor ama siktiğimin bir sübyancıdan küçük bir çocuğu korumaya çalıştığımı kimse görmüyor, sen bile!"
Gerçeği hatırladığında duraksadı ama yine de kırgınlığı geçmemiş gibiydi. Fazla yüksek sesli olduğum için ürkmüştü de... Ben de göz ucuyla Woody'ye baktım ve ne kadar şaşkın olduğunu fark ederek yerime sindim.
"O herif elini kolunu sallayarak geziyor ama suçlu biz oluyoruz sonuçta, Harry! Kanıtlar sadece senin suçunu gösterirken benden ne söylememi bekliyorsun?"
"Bir şey söylemeni değil de, neyi bekledim diye hiç düşündün mü?"
Soran gözlerle bana baktığında keyifsizce güldüm.
"Mahkeme salonunda seni son kez görmeyi," diye mırıldandım. "Orada kimse yokken, hiçbir destek olanım yokken yalnızca seni görmeyi bekliyordum anne. Hepsi bu."
Ellerimi tutmak istediğinde hemen çektim. Dişlerimi bu kez öfkeden sıkıyordum. Yok yere bir aptalı dövmeyeceğimi çok iyi biliyordu. Hapse düşmek bir yana, dövüş lisansımı elbette basit şeyler için riske atabilecek kadar cahil biri değildim. Buraya suçsuz yere düşmüş olan, lisansı yok yere iptal edilen, tek şahidi Tanrı olan masum biriydim. Buna rağmen hâlâ ağlak tavırlarla dert yanması, sanki yeterince bunalmamışım gibi daha da canımı sıkıyordu. Benim ne hissettiğim annemin bile umurunda değilken, artık burada olduğumu hak ettiğimi düşünmeye başlayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fighter's Feelings | Larry ✔️
FanficBir gün, başınıza gelmemesini umduğunuz şeyler yaşamaktan kaçınamayabilirsiniz. O zaman, kendinizi hiç istemediğiniz uç bir noktada bulurdunuz. Ben, lisanslı dövüşçü, Harry Styles. Yanlış bir hamle yapmamın bedelini hapse düşerek ödemem gerekiyor. D...