11. Bir Anda Değişim

457 98 18
                                    

Bir saatlik avlu arasına ulaştığımızda, grubumla birlikte avludaki duvar kaldırımına oturdum. Myron sol yanımda otururken, Boris ve Otis ayaktaydı. Üçü de sigara içmek için gardiyandan çakmak istediğinde, gardiyan üçünün sigarasını yakıp yanımızdan ayrıldı.

Hava güneşli ve sıcaktı, ancak eylül ayının başlarında olduğumuz için biraz serinlik de hissedilebiliyordu. Kolay üşümediğim için umursamayıp bunun tadını çıkarmaya çalışıyordum. Bir yandan da, genelde kaldırım kenarında olan toprakta bulunan laleler solmaya başlamış, eski canlılığını kaybetmeye yüz tutuyordu.

Tüm bu ayrıntılar şu an için dikkatimi çekiyordu, çünkü neden buraya düştüğümü tam olarak anlatmak üzere olduğumdan gergin hissediyordum. Avukatım ve annemden başka kimseye inandıramadığım bu durumu uzun zaman sonra anlatacak olmak, uzun bir deniz yolculuğuna çıkmak kadar yorucu geliyordu gözüme.

"Anlat bakalım," dedi Myron, sigarayı parmakları arasına alırken. "Bir ara bana suçsuz yere buraya düştüğünle ilgili bir şeyler söylemiştin. Ancak konusunu hiç açamadık."

"Açmamışımdır, çünkü yorucu bir süreçti," diye mırıldandım.

"Ciddi misin?" Otis şaşkınca bana bakıyordu. "Suçsuz mu? Oysa birini dövdüğünü çıtlatmıştın bize, ne olacak bu?"

"Öyle değil..." Tam derin bir nefes alıp anlatacaktım ki, Louis'nin karşı kaldırımda oturmuş hâlde bizlere ilgiyle baktığını fark ettim. Beni merak ettiğini çok iyi biliyordum, yemekhanede grubuma her şeyi anlatacağımı söylemiştim. Bunu duymuş ve merakı daha da artmış olmalıydı. Ona kıyamazdım, hem beni tanımasını da çok istiyordum zaten. En baştan beri beni bir kitap gibi incelerdi. Birkaç sayfa okumasına izin vermek, kitap kurdu olan Louis için de heyecan verici olacaktı.

Elimle sağ yanımdaki boşluğu pat patlarken, öncelikle inanamayıp şaşırmıştı. Sonrasında hemen toparlanıp hızlı adımlarla yanımıza geldi ve arkadaşlarımın gülüşleri arasından utanarak sağ yanıma, hem de bana yaslı bir şekilde oturdu. Yine de mutlu olduğunu anlamam uzun sürmedi, dizlerini sarmalarken resmen gözleri hevesle parlamıştı. Onun sıcaklığıyla eylül esintisini hissedemez oldum.

"Pekâlâ... Madem grup tamamlandı, anlatmaya başlayabilirim."

《Missouri'nin nezih semtlerinden birinde boks kulübüm var. Gerçi, tüm bu olanlar yüzünden kapısına mühür vurulsa da, State Line yolu üzerinde işlettiğim bir mekândı.

95'te İngiltere'deyken diyetisyenlikten mezun olunca, tırnaklarımla kazıyarak gelmek istediğim ve gelmeyi başardığım en iyi nokta buydu. Amerika'ya taşındım. Tabi on altı yaşımdan beri de vücut geliştirip amatör boksörlük yapıyordum. Kademe atladıkça Amerika'da eyalet şampiyonu ve birkaç maçta da eyaletler arası şampiyon oldum. Bazı yurt dışı turnuvalarım da var, iki kez de Avrupa şampiyonluğu kazandım.

Kazandığım paralarla yaklaşık üç yıl önce açtım bu kulübü. 1999'da yani... Adını TITLE BOXING CLUB olarak verdim. Kulüpteki ofisimin penceresi mükemmel bir ağaçlığa bakıyordu. Hemen otoparkın arkasında kalıyordu, bazı zamanlar içim açılırdı oraya bakarken. Neyse...

Birkaç çalışan aldım yanıma. Mike Morin de onlardan biriydi, sicili temiz, otuz iki yaşında adamdı. Antrenörlük yapıyordu. Ben de antrenörlük yapıyordum ama boksörlük de yapınca tek başıma herkesle ilgilenemiyordum, bir yardımcıya ihtiyacım vardı nihayetinde.

Mike'la çok iyi anlaşıyordum. Birlikte kulübü açar, birlikte kapatırdık. Bana ailevi sıkıntılarını anlatırdı. Büyük erkek kardeşi askerdi, eşi ve üç çocuğu vardı. Annesi vefat etmiş, Mike da babasıyla yaşıyordu. Durumlarının pek olmadığından bahsederdi. Sırf bu yüzden ona bir ayda iki kez prim verdiğim bile olmuştu. İstediği için değil aslında, ona güvenip merhamet ettiğim için verirdim. Oysa çok da merhametli biri değildim. Sanırım anlattıkları bana çok acı gelmişti.

Fighter's Feelings | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin