13. Risk

449 84 42
                                    

Louis'yi öptüğüm günden bu yana iki gün geçmesine rağmen benden kaçıyordu. Yine.

Aslına bakılırsa, onun benden utandığının farkındaydım. Her ona bakmaya çalıştığımda bakışlarını kaçırması, kendine gömülmesi, bana kaçamak bakışlar atarak panikle yanımdan ayrılması, kızarıp dudağını ısırması... Ne diyeyim, yine de bu tavırları beni ondan itmek yerine daha çok çekiyordu, çünkü bana karşı duyduğu hislerin farkındaydım ve bir yandan hoşuma gitmediği de söylenemezdi.

Ama benim his ve düşüncelerim karmakarışıktı.

Kim olduğumdan emin değildim. Bu öylesine yorucu bir karmaşıklıktı ki, bazen Louis'yi öptüğüm için pişman hissediyor bile oluyordum, çünkü kendimi bile bilmezken ânın etkisiyle onun hislerinden faydalanarak sıcacık dudaklarını öptüm diye düşünüyordum. Ve bu düşüncem beni, kendime karşı öfke duymaya da sebebiyet veriyordu. Eğer karmaşık düşüncelerimi toplayıp net bir sonuca varamaz isem, muhtemelen kendimden nefret etmeye ve belirsizlik içinde, onun uzak duruşunu bitirip kendime çekememeye devam edecektim.

Oysa biliyorum, bir insandan durduk yere günlerce, hatta haftalarca hoşlanmak imkânsızdı. Louis'ye karşı öylesine basit hisler beslemiş olamazdım elbette. Sadece... Neden dışarıda değil de, burada hissediyordum? Kendi cinsim, Louis'yi görene dek hiç dikkatimi çekmez iken, şimdi onun hâl ve güzel karakteriyle kalbimi kazanmasına engel olamıyordum.

"Bu çocukta bir şeyler var."

Donakalmış gözlerimi kaldırıp karşıma diktim. Otis ve Boris sırıtarak bana bakıyordu. Avlu saatindeydik ama bugünü birlikte, koğuşun ortasındaki masa başında geçirmek istemiştik. Bizden başka birkaç kişi daha vardı ama yakınımızda değillerdi. Üst katta veya kendi hücrelerinse pinekliyorlardı.

"Sana katılıyorum kardeşim," dedi Boris, keyifle Otis'in omzuna dirseğini yaslarken. "Bir düşünceli, bir ahenkli, bir dramatik hâller var. Şu Louis'yi öptüğünden beri..."

Gözlerimi devirdiğimde Myron da dâhil üçü de gülüştü. Otis bizi gözetlerken öpüştüğümüzü fark etmekle kalmayıp grubun tümüne bunu yaymıştı. Harika... Ama yine de, beni aşağılamayıp hor görmedikleri için memnundum da. Öpüşmemizle dalga geçip eğleniyorlardı işte, klasik erkek muhabbetiydi. Takmadım. Hatta belki de onlara minnettar bile olmalıydım. Kendi cinsini öpen bir erkekle dalga geçmek yerine, öpüşmüş olmamızla lise ergenleri gibi dalga geçmeleri beni bir nevî rahatlatmıştı.

Myron dizimi pat patlarken az önceki eğlenen hâlinden eser yoktu; gülmeyip dikkatle bana bakıyordu. "Evlat, biraz durgun görünüyorsun. Şakamıza alındın diyeceğim ama, iki gündür bir tuhafsın."

"Çok da önemli değil."

"Hadi hadi, anlat, en azından bir çare bulmaya çalışırız."

Bir an düşündüm. Gerçekten kendimden pek haberim yoktu, kimdim ve bir erkeğe neden böyle hissediyordum?

Buradan önceki hayatımı gözden geçirdim. Son bir seneden fazla bir süredir dava süreciyle ilgilenmekle uğraştığım için kimseyle doğru dürüst bir ilişki yaşamamıştım. Ondan da öncesinde, kadınlar her zaman benim için çok dikkat çekiciydi. Erkeklerden hoşlanmış mıydım? Hiç hatırlamıyordum. O hâlde Louis'ye olan hislerim neydi?

Tam konuşacakken Otis ve Boris'e alayla bakıp, "Dalga geçenleri dışarı alalım," diye söylendim. İkisi de gülüştü ama, "Merak etme," dedi Otis. "Derdi olanı dinlemeyi biliyoruz."

"Louis'yi hoş buluyorum, ondan hoşlanıyorum. Ancak... Bilmiyorum. Kim olduğumu yani... Ve-"

Sustum. Üçü de merakla bana bakarken biraz utanmıştım.

Fighter's Feelings | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin