18. Yeni Kral

436 71 29
                                    

Çok uzun bir süre geçmemişti ki, dijital kol saatimin alarmıyla gözlerimi aralayıp, bir an için etrafımdaki gürültülü, paslı demir borulara ve kazanlara anlamaz bakışlar attığımda, kolumun üzerinde, tamamen çıplak göğsüme gömülerek uyuyan Louis'yi görerek uykulu bir tebessüm bıraktım.

Çoğunlukla benimle sevişmeyi istiyor, hücremin kapısına gelip peşinden gitmem için bana bir bakışı yetiyordu. Ona bunu teklif eden taraf olmak istemiyordum; Louis'nin isteyişi bana yetmekle beraber, onunla sadece bedeni için olduğumu düşünmesinden çekiniyordum. Bu konuda ben rahattım, çünkü duyguları konusunda bana çok cesurca ve dürüstçe yaklaşıyordu, dolayısıyla benimle yalnızca sevişmek için bir araya gelmediğini, beni görmek ve bana dokunmak, hatta benimle doyasıya sohbet etmek istediğini anlayabiliyordum. Eğer ben ona sevişmeyi teklif edersem, henüz kendisini yeni tanımış bir erkek olarak onun bedenini istediğimi düşünmesine neden olabilirdim.

Tanrım... Ne zaman böylesine anlayış timsâli olmuştum ki? Ne ara?!

Ah... Louis bu konuda beni iyi ehlileştirmiş olmalıydı.

Aranın bitmesine on dakika vardı. Yemek yiyip kazan dairesine gelmiştik ama benim karnım yine gurulduyordu. Acıkmıştım. Onunla ne zaman sevişsem acıkırdım. Tuhaf bir huyum vardı, ancak kahvaltı hakkımı doldurmuştum. Akşam yemeğini beklemem gerekecekti. Doğrusu onun için saatlerce açlığa değerdi.

Çıplak omzunda parmaklarımı gezdirirken, "Uyanma vakti, uykucu," diye mırıldandım. Benden ayrılmadan koluma doğru yattı ve uykulu hâliyle sızlanıp boynuma sarıldı. Parmakları şah damarımda gezinirken gözlerini hâlâ açmamıştı.

"Buradan ayrılmak istemiyorum."

Güldüm. "Yatak kadar rahat olduğum kesin."

Uykulu bir gülüşle gözlerini aralayıp bana baktı. "Ondan daha iyi." Kol saatimin olduğu bileğimden tutarak saate baktığında, derince oflayarak yine göğsüme gömüldü. Ben de onu yine sardım iki elimle. Teni yumuşacıktı, onu hep sarmak ve her noktasında dokunmak istiyordum.

"Sadece on beş dakikadır kestiriyorum, Harry."

"Hücrede bolca kestirecekmişsin gibi görünüyor."

"Öyle..." Bana baktı. "Ama her zaman senin kollarında kestiremiyorum."

Çenesini tutup başımı eğdim, yumuşacık dudaklarını öperek tekrar yastığa yattım. "O günler de gelecek."

"Nasıl?"

"Buradan çıktığımızda benimle yaşarsın."

Şaşkınca kaşlarını kaldırıp, "Gerçekten mi?" diye sordu.

"Oldukça."

Parmağıyla şah damarımdaki ince tabakayı nârince okşayıp, "Bunu senden duyunca hayatın hiçbir evresinde yalnız kalacakmışım gibi hissetmiyorum," dedi. Bir an bir şey düşünür gibi gözleri daldı, kaşları çatıldı yavaşça. "Yine de, buradan ayrılacak ilk kişi sen olacaksın. Ama burada olsan bile annen seni ziyarete geliyor, yalnız değilsin. Ne dışarıda ne de içeride yalnızsın, Harry... Öyle değil mi?"

"Bir kere geldi, ona da ziyaret denebilirse tabi."

Buruk bir tebessümle, "Benimkiler beni merak etmiyor bile," dedi.

"Hiç gelen olmadı mı?"

"Olmadı."

Hiçbir şey diyemedim. Ailesinin onu bırakmış olması beni bir yandan üzdüğü kadar öfkelendirmişti de. Ona hiçbir zaman sahip çıkmamış, başıboş bırakmışlardı. Eğer düzgün bir aile olmayı öğrenebilselerdi belki de Louis üniversite okuyan genç bir delikanlı olacaktı. Ona bunu yapanların büyük bir bölümünü ailesi oluşturuyordu. Bundan nefret ettim.

Fighter's Feelings | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin