Görkem Mercan

815 72 16
                                    

Zihnim gözlerimden önce açıldı. Sesleri duydum önce. Bir makineden gelen düzenli bir ses. Kıpırdamaya çalıştım. Parmağımı bile oynatamadığımı kabullenmem uzun sürmedi. Ne kadar süre geçti bilmiyorum, bilincimi kaybettim.

Uyandığımda tek değildim. Odanın etrafında terlik sesine benzer bir ses duydum. Bir ara uzaklaştı ama çok geçmeden geri geldi. Gözlerimi açmak istiyordum artık. Kolumda hissettiğim dokunuşlarla makinedeki ses arttı. Kolumdaki eli uzaklaştırmaya çalıştım. Sesler daha da artarken kapının açıldığını duydum. Sesler arttı. Bir sürü insan konuşuyordu. Gözlerimde habanci elin baskısını hissettim. Daha sonra gözüme bir ışık tutuldu. Far... arabanın farı...

''Bilinci açık. Yakında uyanacak.'' Fakat öyle olmadı. Yeniden derin uykuya daldım.

▪︎▪︎

Gözlerimi açtığımda parlak beyazlıkla çok uzun süre dayanamadım. Ağzımdan hırıltılı soluklar kaçarken elimi gözlerimin üstüne kapattım. Kolumu kaldırırken bile zorlanmıştım. Nefeslerim hızlanırken doğrulmaya çalıştım. Yapamadım. Boğazım kupkuruydu. Yavaş yavaş aydınlığa alışan gözlerim etrafı incelerken odanın kapısı açıldı. Genç bir hemşire uyanık olduğumu görünce hiç şaşırmadı. Gülümseyerek yanı başıma kadar geldi. Kibarca eğilip bir düğmeye bastı ve tekrar bana döndü.

''Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" Dediğinde dudaklarım aralandı. Fakat konuşamadım. Sanki bir güç konuşmamı engelliyormuş gibi dudaklarımı birbirine bastırdım. Başımı salladım yalnızca.

Hemşire zorlamadı. Ona gerek kalmadan içeri doktorlar girdi. Yine bir şeyler sordular ama kimseye cevap vermedim. Gözüme yine o ışığı tuttuklarında aklıma gelen anılarla acılı bir inilti koyverdim. Kaza... Görkem...

''Torunum!" Birden odaya dalan yaşlı kadınla doktora baktım. Doktor ise gözünü kırpmadan hareketlerimi inceliyordu.

''Uyandın nihayet. Aklım çıktı haftalardır!'' Dedi, yaşlı bedenine aldırmadan yanıma oturup ellerimi avuçları içinde sıktı. Gözleri dolmuştu ama tek bir damla akmasına izin vermedi. ''Çok korktum yavrum.'' 

''Ben..'' Ben sizi tanımıyorum.

''Mahur hanım küçük beyle kontrollerimiz devam ediyor. Rica etsem-"

''Tabi tabi.'' Diyerek kalktı yaşlı kadın. Bana hüzünlü bir tebessümle bakıyordu. ''Geleceğim yavrum. Birazdan yanında olacağım.'' Ve gitti. Daha onu inceleyemeden kapının ardında kaybolup gitti.
Doktorlarla baş başa kaldık. Şimdi zeka parıltılı gözler tam anlamıyla beni inceliyordu.

''Adınızı hatırlıyor musunuz?" Adım Selim. Selim Yıldırım.

Cevap veremedim. Hafızamı kaybettiğimi söylesem belki o bakıcı için hapse girmeme gerek kalmazdı.

''Bilmiyorum.'' Dedim tarazlı çıkan sesimle.

Hepsi daha önceden tahmin etmiş gibi birbirlerine baktılar. Bir tek bu karşımdaki doktor gözlerini ayırmadı.

''Az önce gelen kadının kim olduğunu biliyor musun?" Yine tereddütle başımı iki yana salladım. Bu sefer gerçekten bilmiyordum. Doktor derin nefes çekti içine.

''En son hatırladığın şey nedir?" Katil oluşum, ama yoldaki kaza...

Bunları demek yerine boş boş bakmakla yetindim. İkisini de söyleyemezdim. Fakat beklediğimin aksine doktor anlayışla karşıladı. Samimî olduğunu düşündüğüm bir tebessüm sundu.

''Pekâlâ, beklediğimiz bir şeydi zaten. Kazada başından aldığın ciddi darbeler sonucu saatler süren bir ameliyat geçirdin. Yaklaşık 3 hafta komada kaldın. Bellek kaybı üzgünüm fakat kalıcı olduğundan şüphe ediyorum. Bunun için ilk 10 saat müşahede altında kalacaksın. Korkma, senin gibi bellek kayıpları yaşayan on hastanın yedisi geçici kayıp yaşıyor. Umalım ki sen de bir an önce hafızanı geri kazanırsın.''

▪︎▪︎

Hafızam yerli yerindeydi. Fotoğrafik hafızaya sahip beynim sağolsun, derslerimde çok faydasını görmüştüm. Bir gördüğüm insanı bir daha unutmam, isimlerini aklımda tutardım ama sadece bununla sınırlı değildi. Ben, anılarımı da unutamazdım. Çocukluğumda yaşadığım olayları an be an hatırlama gibi iğrenç bir özelliğe sahiptim. Haliyle kinci oluyordum. Yapılan kötülüğün bedelini ödetsem bile unutmuyordum. Keşke unutabilseydim. Keşke gerçekten unutmuş olsaydım.

Saatler su gibi akıp geçerken oturmaktan sıkılmış, hemşirelerin yardımıyla ayaklanmıştım. Neden bilmiyorum, konuşmuyorlardı pek. Yüzlerine yapışmış gülümsemelerle yüzüme bakmaktan başka yaptıkları bir şey yoktu. Bu, rahatsız ediciydi.

Camdan hastanenin bahçesini izlerken Kaşlarım çatıktı. Kaldığım hastane odası kral dairesinden farksızdı. Canan'ın benim için bu odayı tuttuğunu düşünsem de saatlerdir onu görmediğim için içimdeki şüphe tohumlarını öldüremiyordum. Bir de şu yaşlı kadın vardı. Torunum demişti bana. Bildiğim kadarıyla akrabam yoktu. Annem ve babam ben iki yaşındayken trafik kazasında ölüyordu. Gerisi malûm, yetimhane.

Düşünceler içinde sağlam sağ elimle sargılı başımı ovdum. Bana ne vermişlerdi bilmiyorum, şiddetli bir ağrıyla pervaza tutundum. Ayakta durmak iyi gelmemişti. Sağ bacağım adım attıkça canımı yakıyordu. Tutunarak yatağın ayak ucuna oturdum. Odada gezinen bakışlarım belgemin olduğu dosyaya kayınca ilgisizce elime aldım.

Özel Yüksek Mercan Hastanesi.

Görkem Mercan...

Başımı yavaşça kaldırıp tavana baktım. Bu yalnızca bir tesadüftü.

Dosyayı açtım. Her şey nizamlıydı. Anlamadığım bir sürü tıp terimi arasında kafamı yardığım, kolumu kırıp bacağıma ciddi bir ezik kazandığım dışında hiçbir şey anlamamıştım. Ama sonra, sonra o yazıların tepesinde hafızamı kaybetsem bile beynime kalın puntolarla kazınan ismi gördüm.

Görkem Mercan.

Görkem Mercan...

Görkem Mercan!

''Görkem?'' Bu sesleniş bana mıydı? Bu kapıda dikilen yaşlı kadın- "nasıl hissediyorsun evladım?"

Yaşlı kadın ne ara yanıma geldi de şaşkınlıktan buz tutmuş ellerimi avuçları içine aldı anlamadım. Elimde tuttuğum belgelerimden kafamı kaldırıp ona baktım. Ardından kapının orada dikilmiş iki çocuğa.

''Gelsenize çocuklar. Abinize geçmiş olsun dileyin.''

Erkek olan ortaokul çağlarının başında, kız olan benden en fazla iki yaş küçüktü. İkisi de sarının en açık tonunda saçları, iri gri rengi gözleri, incecik dudaklara sahip küçük ağızları ve dudakları kadar ince uzun bedenleri. Bana tıpatıp benzeyen iki çocuk...

Siktir! Neyin içine düşmüştüm ben böyle?


Merhaba.

Bir çoğunuz kitabı anlamak da zorlanıyor ama hemen açılamayacak kadar geniş bir çerçeveden düşünmeye çalışıyorum. Yetimhanede büyümüş bir çocuğun gizem ve sırlar içinde girdiği yeni dünyayı ele alacağız.

Vee...

Bu bir lise kurgusu arkadaşlar. Royal gençleri gibi düşünün. Çok farklı bir dünya, sırlar, açığa çıkmak için bekleyen olaylar var. Uzun zamandır aklımda olan ama yazmaya yeni fırsat bulduğum heyecanlı olmasını umut ettiğim bir kitap.

Bence siz de seveceksiniz;)



Trouvaille (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin