Ortam gergindi. Anneannem olduğunu iddia eden kadın sakin bir tebessümle beni izlerken küçük çocuk korku dolu gözlerle ablasının arkasına gizlenmiş, ablasının tanıdık ifadesiz yüzü ise duvar gibi her hareketimi didikliyordu.
Küçük çocuğun adı Akay'dı. Ona bakınca küçük bir kopyama bakıyor gibi hissediyordum.
Ergen olan kızın adı Sıla'ydı. Benim erkek versiyonum. Yaşı bana yakın olduğu için benzerlik daha çok ortadaydı.
Üçümüzün ortak noktası yaşlı kadın ise bizden farklıydı. Ona benzemiyorduk. Bizim aksimize mavi gözlü, beyaz tellere sahip gür saçlarıyla dinç bir kadındı. Gerilmiş yüzünden belliydi, hastanelere alışıktı.
Saatler hızla geçerken sigara için dışarı çıkan kadınla küçük çocukta arkasından çıktığında geldiğinden beri bir kere bile konuşmayan kızla baş başa kaldık. Konuşmak istemiyordum ama ona bakmadan da edemiyordum. Hayatımda ilk kez bana bu kadar benzeyen insanlarla karşılaşıyordum. Ailem olduğunu iddia eden ve sadece dış görünüşleriyle bunu kanıtlayan insanlarla..
Ona nasıl bakıyordum bilmiyorum, telefondaki bakışları bana döndü. İfadesiz bakışları nefrete dönüştü. Biraz alaylı bir nefretti.
''Ne bakıyorsun, ilk defa mı gördün?" Tepkisine şaşırmıştım. İstemeden belli ettiğimde bir an dikkatle yüzümde gezdirdi gri hareleri.
''Evet.'' Dedim dürüstlükle.
Fakat bana inanmıyordu. Gözlerini devirdi. Daha çok şaşırdım. Kardeşi kaza yapmıştı. Neydi bu tepkiler böyle?
''Bu ucuz numaralarını anneanneme yap Görkem. Benden uzak dur.'' Dedi, ardından sanki yanında durmaya daha falza tahammül edemiyormuş gibi odadan çıktı gitti. Arkasından gidişini izlemekten başka bir şey yapamadım.
Sıkıntıyla burun kemerimi sıkarken başımı cama çevirdim. Neler dönüyordu anlamıyordum. Kendimi bildim bileli sorunlu bir hayatım vardı. Bu yaşıma kadar ailemi ölü bilerek gelmiştim. Hep yalnızdım. Sadece bir kez arkadaşım olmuştu. Kendimden bile daha çok değer vermiş sonra da terk edilmiştim. Sonra da hayatıma ilk defa birini almıştım. Kendimden yaşca büyük bir kadınla ikimizin de çıkarına uyan bir ilişkiye başlamıştık. Canan...
Onu aramalıydım. Benden sonra neler olduğunu merak ediyordum. O adam.. yaşıyor muydu? Üç hafta.. nereden baksan en az 20 gündür yoktum ortalarda.
Bir şeyler bulma umuduyla çekmeceleri kurcaladım. Boştu. Ne yapacağımı bilemez halde etrafta gezdirdim gözlerimi. Tam o sırada kapı çaldı. Usulca ''gir.'' Diye seslendim.
İçeri takım elbiseli zayıftan genç bir adam girdi. Başıyla kısa bir selam verip elinde çiçeklerle odanın köşesine yürüdü. Çıkıp gitmesini beklerken iki kere daha gidip geldi. Odanın köşesi çiçek buketleriyle doldu. Ardından tek bir söz etmeden tamamen gittiğinde arkasından birkaç saniye daha baktım gelir diye ama gelmeyince yavaşça ayaklandım. Çiçeklere ilgisiz bir bakış attım. Hayatım boyunca ilk kez çiçek alıyordum. O da bana değildi.
Umursamazca kol derneğine tutunarak banyoya girdim zor bela. Sağ ayağım alçıdaydı. İlk uyandığımda farkedememiştim. Biraz zorlamış olmalıydım ki sancısını hâlâ çekiyordum. Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Başım sargılıydı. Ruhum çekilmiş gibi duruyordum. Kilo vermiş, soluk yüzüm iyice hastalıklı bir hâl almıştı. Çatlamış dudaklarımda, çilleri belirgin burun kemerimde parmaklarımı dolaştırdım. Bu aynadaki adam bana benzemiyordu. Bir an aynadaki yansımam yerine kazadan önce gördüğüm yüz geldi gözümün önüne. Bana tıpatıp benzeyen, şeytani sırıtışıyla beni iten adam... sinirle beyaz fayanslara tutundum. O yapmıştı. Beni bu hâle o orospu çocuğu getirmişti. Sinirle fayansa güçsüz bir yumruk attım. Niye yapmıştı bunu? Niye içeridekilerin beni o sanmalarına izin veriyordu? Kardeşim demişti bana.. Neredeydi şimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille (GAY)
Mystery / ThrillerÖldüm ve yepyeni bir hayata, aynı beden içinde yeniden yaşamaya başladım. Mezarımda benim adım var. Ama ceset, hayatını yaşadığım çocuğa ait. O çocuk artık benim.