''Gidemezsin Selim.'' Dedi sesi titreye titreye. Ellerim iki yanımda sımsıkı yumruk olurken aceleyle cebinden kendi telefonunu çıkardı. Ben kilitlenmiş gibi yalnızca onu izlerken adem elması ağır ağır oynadı. Tereddütlü bakışları gözlerime çıktığında aynı anda telefonundan bir ses yükseldi. Bakışlarım elinde tuttuğu telefona indi. Bir video oynuyordu. Başrolünde ben, Canan ve... bıçakladığım adamın olduğu.Sinir bedenimi öyle kolay ele geçirdi ki sıkmaktan parmak boğumlarımın bembeyaz olduğu koktuk değneğini hırsla karnına geçirdim. Emre, inleyerek iki büklüm oldu. Fakat vurmak için yine hamle yaptığımı farkedince hızla geriye kaçtı. Elinden bırakmadığı telefonunda hâlâ sesleri duyuyordum. Hırsımı çıkaramadığım gibi aksine daha da doluyordum. Burnumdan soluyarak telefonuma bakarken ''Dur!" Diye bağırdı. Burmak için kaldırdığımı bile farketmediğim kolumla ona baktım.
''Sakin.'' Dedi daha kısık bir sesle. ''Sakin ol.''
''Siktirtme sakinliğini Emre! Ne haltlar dönüyor burada, o videonun sen de ne işi var?" O kadar sinirliyim ki sesim titriyordu konuşurken.
Emre bana yaklaşmadan tedirgince ellerini havaya kaldırdı. Sakin yapıda biri olduğumu, sinirlenince nasıl gözümün döndüğünü en iyi o bilirdi. Korkusunun nedeni buydu.
''Her şeyi açıklayacağım. Ama önce buradan gidelim.'' Etrafına bir bakış attı ''Daha sakin bir yere.''
''Emre!''
''Tamam! Ama oturalım en azından. Yolun ortasında dikiliyoruz.'' Umrumda değildi. Yine de inatlaşmak yerine sıkıntıyla oflayarak okula doğru yürümeye başladım. Emre biraz arkamdan beni takip ederken dudağımın içini ısırdım acıdan. Ayağımı fazla zorlamıştım.
Okulun geniş bahçesinde ıssız boş bir bank gördüğümde direkt oraya yöneldim. Neredeyse kimse yoktu dışarıda. Hava soğuktu. Okul o kadar büyüktü ki illa içeride yapacak bir şey biliyorlardır tabi.
Bankta oturup alçılı ayağımı önce uzattım. Emre aramıza biraz mesafe bırakarak yanına yerleşti. Göz ucuyla beni izliyordu.
''Senin halt yemelerin mi bütün bunlar?''
''Hayır!'' Diye itiraz etti önce. Sonra tereddüte düştü. ''Yani... katkım yok diyemem ama-"
''Adam gibi anlat şunu.'' Diye kestim sözünü. Sinirimin sınırlarında geziniyordum. Titreyen elimle cebimden sigaramı çıkardım. Sargıdaki elimin parmak uçlarıyla sigarayı tutarken hızla çakmağı çıkarıp ucunu tutuşurdum. Filtresinden uzun bir nefes çekerken içime, omuzlarım anlık gevşemişti.
''İki senedir amerikadaydım.'' Diye mırıldandı Emre, çekingen bir tavırla. Yurttan ayrıldığından beri yani.
''Sonra dönmemiz gerekti. Beni bilirsin, araştırma yapmayı severim. Okul nasıl bir yer, nasıl tipler falan.'' Parmağının ucuyla külü atarken iç çektim sessizce. Bilmez miydim. ''Bu kez öyle olmadı. Yurttan, yani seninle koptuktan sonra bocaladım. Baya hem de. İstanbula dönmek bile senden başka hiçbir şeyi çağrıştırmıyordu bana. Çok özlemiştim ama karşına çıkmaya cesaretim yoktu. Okula geldiğimde de Görkemi görünce başta hayal görüyorum falan sandım. Seni o kadar özlemiştim ki-" sinirle gözlerimi devirirken koltuk değneğini dizlerine geçirdim. Acımayacak şekilde vurmama rağmen ilkinden bile daha çok inledi. İnlemek bile değildi bu, bağırmıştı bildiğin.
''Ajitasyon yapma bana.'' Dedim ağzımda sigarayla duygusuzca. Sağlam elim koltuk değneğini tuttuğu için her konuşmam da sigaramda oynuyordu.
''Özledim ama yalan mı söylüyorum sanki.'' Diye tripli konuşunca sertçe baktım. Biraz daha geriye kaydı. Boğazını temizledi. ''Tamam kızma.'' Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille (GAY)
Mystery / ThrillerÖldüm ve yepyeni bir hayata, aynı beden içinde yeniden yaşamaya başladım. Mezarımda benim adım var. Ama ceset, hayatını yaşadığım çocuğa ait. O çocuk artık benim.