''Telefona ihtiyacım var.'' Birden bire ortaya attığım lafla herkesin bakışları bana dönerken elinde kahvesiyle kalakalan Mahur'a bakıyordum sadece.
İki gün boyunca bu evin içinde bilinmezlik içinde yaşamaktan sıkılmıştım. Evin içinde beni izleyen yabancı gözlerin farkındaydım. Özellikle de odayı o hale getirdikten sonra daha bir diken üstündeydi herkes. Yine de kimse bu konu hakkında yorum yapmamıştı en azından. Buna da şaşırmıyor değildim. Odanın altını üstüne getirmiştim ama kimse de karşıma geçip hesap sormamıştı. Cidden, garipti.
''Çalışanlara söylerim.'' Dedi Mahur kısa bir afallamanın ardından. Sonra kahvesinden bir yudum daha aldı ve beni izlemeye devam etti. Ben de günlerdir olduğu gibi gözlerimi etrafta gezdirdim durdum. Mahur'un ilgisi başlarda hoşuma gitse de biraz bıktığımı inkâr edemezdim. Yine de bunu göstermedim. Görkem nasıl biriydi bilmiyorum ama şimdilik şüphe çekecek bir hareketim olmamıştı. Genelde konuşmamayı tercih ediyordum zaten.
Bakışlarım yanımda tabletiyle oynayan küçük çocuğa döndüğünde dudağımın sola doğru kıvrılmasına engel olamadım. Bana karşı hâlâ çekingendi. Şimdi bile aramızda bir kişilik boşluk bırakarak oturmayı tercih etmişti ama ilk güne göre artık daha rahat olduğunu fark etmiştim. Neredeyse beyaza kaçan açık sarı saçlarının alnına düşen tutamları kaldırmak için elimi uzatmıştım ki Akan birden hareketlenmemi farkedip korku içinde geriye kaçtığında havada asılı kalan elimle afallayarak onu izledim.
Benden korkuyordu.
Hayır.
Görkem'den korkuyordu.
Ona vuracağımı sanmıştı.
Kaşlarım an be an çatılırken Mahur'a baktım. O da en az benim kadar şaşkın duruyordu ama onun şaşkınlığı tam olarak ne içindi anlayamadım. Akan'ı izlemek yerine beni izliyordu çünkü.
''Akan bebeğim odana çık. Öğretmenin birazdan gelir.'' Akan bir bana bir Mahur'a bakarken Mahur'un sözleriyle hızla kafasını salladı, ardından koşarak salondan çıktı. Arkasından uzun bir süre gidişini izlerken bir boğaz temizleme sesiyle ona döndüm. Boğazıma kadar tırmanan sinire rağmen olabildiğince ifadesiz durmaya çalıştım.
Akan'ın tavrı sıradan abi kardeş kavgalarındaki davranışlardan değildi. Akan tıpkı yurtta dayak yemekten korkan küçük çocuklar gibi titreyerek kaçmıştı önümden. Benden korktuğu zaten bilinen bir gerçekti ama bunu bu şekilde öğrenmek tuhaf bir koruma isteği doğurdu içimde. Akan, Görkemin kardeşiydi. Bir insan kardeşine nasıl kıyardı?
Hesap sorma isteğiyle yanımdaki yaşlı kadına döndüğümde bir anlık korku dolu bakışını gördüm. Ağzım aralandı fakat cümleler dökülemeden çalan kapının zili onu benden önce harekete geçirmişti.
''Akan'ın öğretmeni geldi herhalde.'' Dedi rahatlamış bir ifadeyle.
Bir şey söylemedim. Soğuk bakışlarım yüzünde dolaşırken duyduğum ayak sesleriyle arkama döndüm. Görüş açıma giren siyah kaba botlarla umursamazca yavaşça yukarı kayan bakışlarım ağır ağır tanıdık yüzle buluştu. Emre...
''Merhaba efendim. Ben Görkemin sınıf arkadaşı Emre.''
Yurttaki tek arkadaşım Emre...
''Görkemle yakın arkadaşız. İyileşip eve döndüğünü öğrenince ziyaret etmek istedim.''
Benim kardeşim olan Emre-
''Ah, bizim çocukların bahsettiği çocuksun sen. Memnun oldum Emre. Görkemin büyük annesi Mahur ben de.''
''Emre, Emre Sancaktutan. Ben de memnun oldum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille (GAY)
Mistério / SuspenseÖldüm ve yepyeni bir hayata, aynı beden içinde yeniden yaşamaya başladım. Mezarımda benim adım var. Ama ceset, hayatını yaşadığım çocuğa ait. O çocuk artık benim.