Krizler ve Fırsatlar

708 77 50
                                    

Hafta sonu gelip çattığında sabah erken saatlerde hazırlanıp kimseye görünmeden evden çıktım. Dış kapının ardında elleri önünde bağlı Fatih'le bahçe içinde arabaya doğru yürümeye başladık. İkimizde konuşmuyorduk. Arabaya binip bahçe içinde ev sınırlarından çıktığımızda evden çok uzaklaşmadan ''dur.'' Dedim.

''Hastane için çıkmadık değil mi?" Diye bile bile sordu. Ona alayla baktım.

''İspiyonlamak için daha erken. Biraz sabırlı ol Fatih.'' Bozulmasını beklemiştim ama gülümsedi.

''Beklerim.'' Dedi omuzlarını silkerek. Derdi neydi bu adamın. Tiki falan mı vardı acaba?

Telefonuma gelen mesaj sessizliği böldüğünde daha açmaya fırsat bulamadan evin önünde lüks bir araba durdu. Çok değil birkaç dakika sonra da Adil çıktı. Görünüşü... özenliydi. Hiç de biriyle ayrılık konuşması yapmaya gider gibi durmuyordu. Koşar adımlarla arabayı açıp bindiğinde ''takip et.'' Dedim.

İçimde garip bir heyecan vardı. Bu yolculuğun sonunda hayal kırıklığına uğramayacağımı fısıldayan yanıma sıkı sıkı tutunmuştum. Öyle ki Fatih derin bir iç çektiğinde bile gözümü önümdeki kırmızı spor arabadan çekmemiştim.

Yavaş yavaş son zamanlarda tanıdığım lüks istanbulun dışına çıkmaya başladığımızda yanıma Emre'yi almadığıma pişman oldum. Buraları tanımıyordum. Yanımdaki adama hiç güvenmiyordum fakat hırsım gözlerimi kör etmişti bir kere.

Sonunda nezih bir kafenin önünde durduklarında iki araba arkalarında biz vardık. Arabadan önce Adil çıktığında arabanın kolçağında parmaklarımı oynatıyordum sabırsızlıkla. Ve sonra vale yolcu kapısını açtı. İçinden Defne çıktı. Parmaklarım öylece kalırken gözlerimi bile kırpmadan Mert'in sevgilisi olan kızın Adil'in elini tutmasını izledim. Sonra Adil'in o eli itmesini ve kızın bir anda dudaklarına yapışmasını...

''Hassiktir.'' İnanamayarak saçlarımı çekiştirdim ve ''Hassiktir!" Diye bağırdım.

''O kız sevgiliniz falan değildir inşallah?" Ağzım aralık halde şok içinde varlığını unuttuğum adama döndüğümde histerik bir gülüş çıktı ağzımdan. Ardından kendime engel olamayarak bir kahkaha patlattım.

''Krizlerin fırsat doğurduğunu biliyor musun Fatih?" Bakışlarım cafeye giren ikilideyken Dudaklarımı dişledim zevkle. ''İşte bu, o fırsatlardan biri.''

Emre'nin mesajını umursamadan telefonumu çıkarıp kamerayı açtığımda cam kenarına oturan ikiliden gözlerimi ayırmadan arabadan indim. Bakış açıları dışında olduğum için cafeye yürürken rahattım. İçeri girerken başımı eğdim. Kafalarının menüye gömülü olmasını fırsat bilip hızla kolonun arkasında kalmış masaya oturdum. Şanslıydım, masa onlara yakındı. Telefonum onlara odaklı her an çekmeye hazırdım. Fakat dikkatim sandalyenin büyük bir gürültüyle geriye çekilmesiyle dağıldığında sinirle Fatih'e döndüm.

''Ne? Niye öyle bakıyorsunuz?" Gözlerim kısılırken sabırla derin bir nefes çektim içime.

''Sessiz ol. Bizi farkederlerse yakarım seni.'' Tehditkâr sesimden etkilenmemiş dursa da teslim olurmuş gibi kaldırdı ellerini, bir daha da ağzını açmadı.

Onlar garsonu çağırıp sipariş verirken kaşlarım çatılmıştı çoktan. Konuşmalarını duyamıyordum.

''Biz de kahvaltı söylesek mi ya. Karnım kazındı da benim.''

''Sonra.'' Dedim ona bakma gereği duymadan.

Onlar kahvaltılarını ettiler, ben yanımıza gelen garsonları yolladım, Fatih durmadan iç çekti ve ben yeni bir fotoğraf daha çektiğimde sadece yarım saat olmuştu ikili cafede oturalı. Basit bir kahvaltı vardı önlerinde ama ikisi hararetli bir tartışmayla meşguldü. Acayip merak ediyordum ne konuştuklarını. Sesleri biraz yükselse duyabilirdim. Yine de, her şeye rağmen ne olduğunu az çok tahmin ediyordum. Defne Adil'e aşıktı. Bugüne kadar nasıl görememiştim? Adil Defneyi kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor, Defne onun eline, koluna, boynuna dokunarak sakinleştirmeye çalışıyordu. Bazen o kadar yaklaşıyorlardı ki tek bir resmin bulunmadığı galerimde oldukça sanatsal(!) bir albüm çalışması olmuştu sayelerinde.

Trouvaille (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin