Keyifli okumalar :)
Benim doğduğum köylerde
İnsanlar gülümsemesini bilmezdi
Ben bu yüzden böyle naçar kalmışım
Gül biraz!
Ne güzel söylemiş usta şair Cahit Külebi. Duygularıma tercüman olmuş adeta. Mutluluğa aç, karamsarlığa esir olmuş bedenimin sessiz çığlıkları günden güne beni sona iterken aklımda beliren dizeler sanki bana yazılmış gibiydi. O güldükçe unutuyordum sanki derdimi tasamı, ne yaptığımı. Ne yapıyordum sahi? En son bana adını söylemişti değil mi?
Birden kulağımın asılmasıyla kendime geldim.
''Dilini mi yuttun Yusuf ?''
Ne de güzel çıkıyordu adım ağzından. Alaylı tavrını takınmıştı yeniden.
''Güzelliğim büyülüyor değil mi seni?''
Şaşkınlıktan ağzımdan çıkan ''Ha?'' kelimesine engel olamadım.
''Ha değil, efendim. Azıcık kibar ol bayan var senin karşında.''
Çarpık gülümsemesi suratında iyice yayılırken eliyle bankı işaret etti.
''Dizlerin uyuşacak gel otur''
Yerimde doğrulup paçalarımı düzeltip bana ayırdığı yere oturdum. Temiz havayı dolu dolu içine çekerken bakıpta göremediği her yere gönderiyordu gülücüklerini.
''Ee anlat bakalım kabalık, buraya bana göz kulak olmak için mi gönderildin?''
''Kabalık?''
''Tam sana göre bir isim ben buldum. Nasıl ama? Çok kabasın ya hani.''
Konuşma hızına yetişmek mümkün değil, nasıl bu kadar çok konuşabiliyor bu kız?
'' Her neyse unuttum sanma bana bir rica borcun var.''
Rica mı? Teşekkür borcunu duydum da ricayı ilk defa duyuyorum. Benden ses çıkmayınca konuşmaya devam etti.
''Dün diyorum sana teşekkür ettim diyorum ama senden ses gelmedi diyorum. Eminim aval aval bakmışsındır bana. Evet, evet kesin öyle.''
İki elini birleştirerek yerinde gerindi.
''Bu güzel havada benim gibi birine bakıcılık yapmak senin için çok zor olmalı değil mi? ''
Beni tamamiyle yanlış anlamıştı. Ona sadece yardım etmek istemiştim ama yanlış anlaşılmıştım.
''Bakıcınız değilim. Sizi kim o halde görse yardım etmek isterdi. Hele ki kıyının ucunda. Her neyse. Kendinizi tehlikeye atmayı normal bir şeymiş gibi mi görüyorsunuz Allah aşkına? Durumunuzu anlıyorum ama oynayacak başka oyun bulamadınız mı, hele ki burası sizin için bu denli tehlikeliyken küçücük çocuklara kendinizi emanet ederken?''
Söylediklerime bozulduğu yüzünün düşmesinden belliydi. Söylemekle söylememek arasında kaldığı sözcükler nihayetinde döküldü dudaklarından.
''Kurallarına uyabildiğim tek oyun bu.''
Pişman olacağım şeylerin daha öncesinden farkına varamamak tipik Yusuf hareketi olarak benliğime yapışmış olmalı.
''Özür dilerim öyle demek istemedim. Çocukların dikkatsizliği yüzünden az kalsın canınızdan olacaktınız.''
''Beni çok düşünüyorsun kabalık, o zaman bizi iyi izle bana bir şey olmasına izin verme. Anlaştık mı?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZLERİMİ KAPATSAM
Novela Juvenil©Tüm hakları saklıdır Bir insan bu kadar mükemmel olabiliyorken nasıl bütün güzelliklerden mahrum kalabiliyor? Güneşin doğuşu, Ay'ın duru güzelliği, yıldızların ışıltısı, rengarenk kelebekler, kuşlar,çiçekler,gökkuşağı,mavi,pembe,kırmızı,mor... En b...