Hikayemi okuyan herkese merhabalar. Bu bölümü yazarken hüzünlendiğim zamanlarda oldu tebessümün yüzümde yer edindiği anlarda. En çokta acaba burada okurlarım ne der düşüncesi içerisinde oldum. Lütfen verilen emekleri karşılıksız bırakmayın, birkaç cümlede olsa bir şeyler yazın. Sadece kendi hikayem için demiyorum. Eminim ki her yazarın ihtiyacı vardır okurlarının görüşlerine.
Son olarak söylemek istediğim bir şey daha var. Ardından sizleri yeni bölümle baş başa bırakacağım. Wattpad sayesinde kazandığım bir çok dostluk oldu. Wattpad'ten veya WhatsApp'tan yazıştığım hatta telefonda saatlerce konuştuğum dostlarım oldu. Her birinin yeri bende ayrı ve özel. Halimi hatrımı soran herkese, yeni bölüm bekleyen ve bunu uygun bir dille ifade eden anlayışlı okurlarıma çok teşekkür ediyorum iyi ki varsınız.
Robbie Williams'tan Feel'i dinlerken okumanızı tavsiye ediyorum.
Bal tadında keyifli okumalar :)
Tenime işleyen havanın soğukluğu ceketime daha sıkı sarınmama neden olurken her ne kadar hava bozsa dahi banktan kalkıp eve gitmeyi istemiyordum. Alışık olduğum şeylerden biriydi İzmir'in değişken havası. Önce sıcak bastırırdı bunaltırdı, nefes dahi aldırtmazdı. Sonraki bir kaç gün ise bardaktan boşalırcasına yağardı yağmur. Birkaç gün geçmesini beklemeye bile gerek yoktu aslına bakarsanız. Henüz sabah, yakmasa da sıcak ve güneşli olan hava şuan da yerini kara bulutlara ve yerdeki küçük toz tanelerini havalandırıpta göze kaçırtacak türden bir rüzgara bırakmıştı. Yağmurun bastıracağı belliydi. Yolum uzun olduğu için yavaşça yerimden kalktım ve oturduğum bankı geride bırakarak izbana doğru yürümeye başladım.
İnsanlar yağması an meselesi olan yağmurdan kaçmak için hızlı adımlarla yürüyor, evlerinden çıkanlar ise şemsiyesi ellerinde kendilerini sokağa atıyorlardı.
Bense yağmurlu havayı sıcak havalara tercih ettiğim için gideceğim yere varmakta acele etmiyordum.Yolun uzunluğu sıkıcı olsa da önemli bir işimin olmadığı gerekçesiyle yavaş adımlarla yürüyor, yağmurun yağmasını bekleyerek yağacak olan yağmurdan birkaç damla nasibimi almayı umuyordum. Yağmurun toprakla karışıp etrafa yaydığı mistik koku her zaman hissedilemeyecek ve parfüm şişelerine hapsedilemeyecek bir kokuydu. Tuhaf bir şekilde insanın ruhunu dinlendiren bu kokuyu eminim ki yağmur yağmaya başladığı an da herkes algılayabilmek için çaba sarf ediyordu.
Nefes alırken burnumuz toprak kokusuna doyuyor ve bir an bu koku sanki nefesimizi tıkıyor da bundan daha ağır ve yoğun bir kokunun yeryüzünde olamayacağını düşünüyoruz. Ya da sadece ben öyle düşünüyorum, kim bilir?
Beklediğim gibi çiselemeye başlayan yağmur, topraklı yolda düştüğü yerlerde küçük çamur damlalarına dönüşürken gözlerimi kapatarak hali hazırda yayılmaya başlayan toprak kokusunu hissetmeye çalıştım. Yağmur damlaları saçlarıma karışıp vücuduma beklediği serinliği verirken huzura bandırılmış zihnim bir süre de olsa amansız düşüncelerinden uzaklaştı. Kirpiklerime dökülen damlalara aldırmadan ceketimin yakasını kaldırarak karşı yola geçtim ve yüzüme çarpan rüzgarın varlığıyla yürümeye devam ettim.
İzbana vardığımda fazlasıyla kısa sürecek fakat bir o kadar da zorlu geçecek olan yolculuk için ayaktaki yerimi aldım. İçerisi fazlasıyla kalabalıktı. Herkes soluğu burada almış olmalıydı ve bir yerlere tutunupta bedensel bir arızaya mahal vermeme çabasındaydı. Aynı şekilde davranarak kapının kenarındaki direklerden birine tutunup ardından kulaklığımı ceketimin cebinden çıkarıp telefona taktım. Fazlasıyla sessiz çalışan izbana nazaran insanların konuşmalarından kaynaklanan rahatsız edici sesten uzaklaşarak listeden açtığım şarkılardan biriyle yolu izlemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZLERİMİ KAPATSAM
Ficção Adolescente©Tüm hakları saklıdır Bir insan bu kadar mükemmel olabiliyorken nasıl bütün güzelliklerden mahrum kalabiliyor? Güneşin doğuşu, Ay'ın duru güzelliği, yıldızların ışıltısı, rengarenk kelebekler, kuşlar,çiçekler,gökkuşağı,mavi,pembe,kırmızı,mor... En b...